Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet
Büyükekşi, Orta Vadeli Plan'da öngörülen cari açık hedefinin 2011 için 42, 2012 için 45, 2012 için ise 47 milyar dolar olduğuna işaret ederek, "Bunun finanse edilmesi sıcak para girişi ile olacak.
Sıcak para girişinin sürdürülebilir olmalıdır.
İhracatçılar olarak çok ciddi bir riskler görüyoruz, Çünkü cari açığın finansman kalitesi düşüyor.
Cari açık daha önceki dönemlerde doğrudan yatırımla finanse edilirken bu yıl portföy yatırımları ile finanse ediliyor." dedi.
Toplantıda ihracatçıların ekonomi yönetiminden taleplerini
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a ileten TİM Başkanı
Mehmet Büyükekşi, dalgalı kur uygulaması ve cari açık ile ilgili kaygılarını dile getirdi.
Mehmet Büyükekşi, Türkiye'nin
ekonomik anlamda önemli başarılar elde ettiğine vurgu yaparken, şunları kaydetti:
"İktidarın kararlı tavrı ile
ülkemizde hem
siyasi istikrar hem de ekonomik istikrar tesis edildi. Bir taraftan
büyüme rekorları kırdık, bir taraftan
fiyat istikrarını yakalamak için büyük aşamalar kat ettik. Türkiye sergilediği başarı ile rakiplerinden ayrışıyor. Geçen sene ortaya konan Orta Vadeli
Program kararlılıkla uygulandı ve olumlu sonuçlar alındı. Tüm bu başarılar için iktidara teşekkür ediyoruz ve başarıların devam etmesini istiyoruz. Ancak, içinden geçmekte olduğumuz dönem Türkiye'nin son sekiz yıldaki kazanımlarını tehlikeye atacak riskler barındırıyor.
Küresel ekonomide bilinen kurallar tersine dönüyor. Dünün yanlışları bugünün doğruları olabiliyor. Bugüne kadar koşulsuz para basılmasının kötü olduğunu bilirdik. Ama Amerika'ya bakıyoruz, sürekli bir parasal genişleme içinde.
Amerikan Merkez Bankası FED bilançosunu 800 milyar dolardan 2,4 trilyon dolara çıkardı. Herkesi etkileyecek kadar çok büyük bir likiditeyi piyasaya saldı. Dünyayı saran büyük bir likidite var. Bu para yeni pazarlar arayışında. Bunun sonucunda da
gelişmekte olan ülkelere akıyor. Bu para ülkelerin finansal istikrarını bozuyor. Üretimi baltalıyor. Sanayilerin
rekabet gücünü yok ediyor. Türkiye, makro ekonomik anlamda güçlü duruşu yüzünden gelişmekte olan ülkeler içinde daha fazla etkileniyor. Bu yoğun para girişine nasıl bir çözüm bulacağız? Bol paranın bu yıkıcı etkilerinden sanayicileri, ihracatçıları nasıl kurtaracağız? Bu konuda önlem alamazsak uzun vadeli büyük sıkıntılar yaşayacağız. Hem bazı sektörlerimizi kaybedeceğiz hem de bazı sektörlerin yatırım yapıp gelişmesini engelleyeceğiz."
İhracatçı birliklerinin ekonomide köklü revizyona karşı duyarlı olduğunu anlatan Büyükekşi,
Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik ve katma değerli
üretim konusunda ellerinden geleni yaptıklarının altını çizdi.
TİM Başkanı, G-20 toplantısında alınan kararların uygulanıp uygulanmayacağını merak ettiklerini aktararak "Burada ülkeler kur sorunu ve bu yolla yapılan yapay müdahalelerin önlenmesi için ortak uzlaşıya vardı. Şimdiye kadar kurlarını manipüle eden ülkeler yüzünden Türk ihracatçıları çok güçlük çekti. Ülkemizde dalgalı kur rejimi var. Bu rejim normal işlese cari açığı dengelenecek ve kurda denge seviyesi ortaya çıkacak. Ancak,
dış ticaretinden bağımsız olarak çok büyük fonlar ülkemize girdiği için dalgalı kur rejimi tam işlemiyor. Ülkemizin dış ticaretinden ve toplam faktör verimliliğinden bağımsız bir şekilde TL'nin sürekli değerlendiği bir durum ile karşı karşıyayız. Kurların genel seviyesindeki gerileme malumunuz. Yılbaşında 1 euro ve 1 dolar sepeti 3,60 TL seviyesinde idi. Şu anda bu 3,39'a inmiş durumda. Yüzde 6'lık bir gerileme var. Ayrıca, 9 aylık
fiyat artışı da yüzde 6,52 düzeyinde. İhracatçı hem düşen nominal kur hem de artan üretim maliyetleri dolayısıyla ikili bir cenderenin içine giriyor. " ifadelerini kullandı.
Başkan Mehmet Büyükekşi, cari açık ve buna karşı alınacak tedbirler bağlamında şu değerlendirmelerde bulundu:
"Orta Vadeli Planda öngörülen cari açık hedefinin 2011 için 42, 2012 için 45, 2012 için ise 47 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Bunun da finanse edilmesi sıcak para girişi ile olacak. Sıcak para girişinin sürdürülebilir olmadığını düşünüyoruz. Burada çok ciddi bir risk görüyoruz. Çünkü cari açığın finansman kalitesi düşüyor. Cari açık daha önceki dönemlerde doğrudan yatırımla finanse edilirken bu yıl portföy yatırımları ile finanse ediliyor. En son açıklanan ağustos ayı dış ticaret verilerine göre ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen seneki yüzde 61,2 seviyesinden yüzde 55,4 gibi son derece tehlikeli bir seviyeye geriledi. Ocak – ağustos döneminde ise bu oran yüzde 73,4'ten yüzde 63,5 düzeyine indi. İlk sekiz ayda ihracatımız yüzde 12,9 artarken ithalatımız yüzde 30,5 seviyesinde arttı.
İthalat ile kur arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bunun sonucunda da dış ticaret açığımız yüzde 78,9 oranında artarak 41,9 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yıl sonunda ise 60 milyar dolar seviyesini aşması beklenmektedir. İlk sekiz aydaki cari açığımız bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 220 artarak 27,9 milyar dolara çıktı. Yıl sonunda ise 40 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Doğrudan yatırımların sadece 4,1 milyar dolar olduğu bir dönemde, 27,9 milyar dolarlık
cari işlemler açığının portföy yatırımları ve
banka kredileri ile finanse edilmesi ekonomimiz için kırılganlık oluşturuyor.
Bugün Brezilya'dan
Kore'ye birçok ülke, ihracat sektörlerinin önünün tıkanmasını engelleyici önlemler alıyor. Buna örnek olarak, en son geçtiğimiz günlerde Brezilya'nın sıcak para girişine koyduğu yüzde 6'lara varan vergiyi gösterebiliriz. Kore ise bankaların borçlanmasına sınırlama getirdi. Şirketlerin öz kaynakları ile orantılı bir
yabancı borçlanma sınırlanmasının da önümüzdeki dönemde tartışılacağını görüyoruz. Her ülkenin kendi özel şartları var ve kendi şartlarına göre önlem almaya çalışıyor. Türkiye'nin önlemler paketinin ne olacağını açıkçası merak ediyoruz. Ülkemizin en önemli değerinin üretim olduğunu bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Ancak Türkiye'de dış ticarete konu olamayacak alanlara yatırım var ve buralarda varlık fiyatlarında şişme var. Üretim dışı yapay zenginliklere yönelmenin yıkıcı olabileceğini komşularımızdan biliyoruz.
Geçtiğimiz ay
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ı konuk ettik. Kendisini Türkiye'ye yabancı para girişinin artacağı konusunda uyardık. Kendisi ve Merkez Bankası bürokratlarını ağırladığımız gün dolar kuru 1,50 TL idi. Şimdi 1,41'e geriledi. 1,40'ın da altını gördük. Biz Merkez Bankası'nın rezervlerini artırmasını istiyoruz. Merkez Bankası 4
Ekimden bu yana günlük 100 veya 140 milyon dolarlık alımlar yapıyor. Bu alımların net döviz rezervlerini artırma hedefi ile devam etmesi gerekir.
Merkez Bankasının
faizleri indirmesinin döviz kurunu olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Gecelik faiz oranlarında yapılan indirimlerin kur üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Politika faizlerinin inmesi gerekir.
Doların değeri daha da düşeceği beklentisi ve yüksek nominal faizlerin varlığı dolayısıyla yüksek girişler var. En son Dünya
Ekonomik Forumu eski yöneticisi Prof. Stephane Garelli'nin açıklamalarını okuduk. 'Dolar daha da düşecek, şimdi Türkiye zamanı.' diye açıklamalar yaptı. Bu tür açıklamalardan sonra ihracatçıların moralleri bozuluyor. Yeni yıl bütçelerini yaparlarken ciro içinde ihracatın oranını düşürüyorlar. Sipariş var, ancak ihracatçılar değerli TL yüzünden fiyat tutturamıyorlar. Sipariş almıyorlar. Bunun engellenmesi için de Merkez Bankası faizleri daha da düşürmelidir. Bizim kanaatimiz, 6 aylık bir süre içerisinde
politika faizlerin yüzde 5 seviyesine indirilebileceği doğrultusunda. "
(CİHAN)