Sadece bizde değil tüm dünyada işsizlik, çözülmesi zor ve derin bir mesele haline geldi. Özellikle genç üniversite mezunu işsizler, geleceklerinden büyük kaygı duyuyor. Bu probleme her ülkede, küresel kuruluşlarda çözüm yolları aranıyor. Yüksek teknolojinin işin içine girmesi de yeni yapısal reformları gündeme getirirken, eskimiş, uygulamadan ve ihtiyaçlara cevap vermekten yoksun eğitim sistemleri, emek piyasalarında günümüze uygun mekanizmaların geliştirilememesi, işsizliği daha da dramatik hale getiriyor.
BÜYÜME ÇÖZÜM OLMADI
Bugün'den Perihan Çakıroğlu'nun röportajına göre; Türkiye’de son 10 yılda yüksek büyümeye rağmen yüzde 9-10’un altına düşmeyen işsizlik, yeni ve doğru işleyen sistem arayışlarına yol açıyor. “İşsizlik” konusunu bu alanda çalışan Medeniyet Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve aynı zamanda İstanbul Ekonomik Araştırmalar Derneği (İEAD) Başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Hüseyin Bilgin’e gelin kulak verelim.
2001 SONRASI HIZLANDI
Oysa kriz her yerde işsizliği patlattı. Şimdi meseleye hangi açıdan bakmalı?
2001 krizinden önce Türkiye’de işsizlik makul bir düzeydeydi. Yüzde 6 gibiydi. Krizin olduğu yıl da yüzde 8’lerdeydi. Bunlar TÜİK’in resmi rakamları. 2001 krizinden sonra da yüzde 10’lara çıktı.
İŞSİZLİK KRONİK HAL ALDI
Bu oranlar nasıl bir anlam ortaya çıkarıyor?
2002 ile 2007 arasında müthiş bir büyüme performansı gerçekleşti. Büyümenin, ihracatın rekor kırdığı bir dönemdi. Hatta 2011 ile 2013’e kadar bile ortalama büyüme yüzde 5’lerde. Buna rağmen işsizlikte yıllık oran yüzde 10’ların altına hiç düşmüyor. Yüzde 11, 12 oluyor. Yüzde 10 olarak “kronik” bir hal aldı ve “yapısal” bir nitelik kazandı.
YÜZDE 6'NIN AŞAĞISI İYİDİR
İşsizlikte pozitif eşik oranı nedir?
Yüzde 8 oranı sorun olduğu anlamına gelir ama kronik olmaktan çıktığını gösterir. İşsizlik ancak yüzde 6’nın altına düşmeye başladığı zaman bu sorunun o ülke için artık çok mesele olmadığına işaret eder. Benim öngördüğüm rakamlar bunlar.
İŞSİZLİK SİGORTASI FONU İSTİHDAM İÇİN KULLANILMALI
Hükümet “İşsizlik Sigortası” birikimini başka yerlerde kullanıyor. Sizce bu ne kadar doğru?
Aslında İşsizlik Sigortası’nda biriken paraların başka yerlere harcanması yerine işsizlere yeni istihdam edindirme yönünde kullanılması daha doğru bir yoldur. Böyle çalışmalara “Aktif Emek Piyasası Politikaları” adı veriliyor. Mesela, bir muhasebeci işini kaybettiyse onun “yeni muhasebe sistemlerini öğrenip yeniden iş bulması için eğitim kursları açılabilir. Yine üniversite mezunu olup da iş bulamayanlara spesifik konularda yeni programlar verilebilir.
TOBB İLE TÜSİAD'IN ELİ TAŞIN ALTINDA OLMALI
Bir iş gücü planlaması yapamıyoruz. Yani bize ne kadar mühendis, ne kadar pilot, ne kadar teknik adam, hemşire lazım olacak, bunları nasıl yetiştireceğiz diye düşünmüyoruz değil mi?
Bu planlamaların yapılması için işin içinde mesela YÖK olacak. Milli Eğitim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Bilim Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları olacak. TOBB, TÜSİAD, OSB’ler, esnaf ve mesleki kuruluşlar yani tüm iş örgütleri olacak. Böyle bir bütünleşik yapı ya da konsorsiyum diyelim, devlet ona “En az 10 –15 yıl, siz hangi alanlarda ne kadar elemana ihtiyaç duyacaksınız?” diye soracak. Eğitim sistemi de ona göre dizayn edilecek. Mesela, Çin’e ve Rusya’ya ihracat yapan firmaya Çince ve Rusça bilen avukat ve finansçı ile satış elemanı da yetiştirilebilecek.
ONLAR DA GÜNAHKAR
İşverenlerin de işsizlik konusunda günahı var değil mi?
Evet, kimse kusura bakmasın ama işverenler de bu konuda çok günahkar. Çünkü, hazır eleman istiyorlar ve her şeyi devletten bekliyorlar. Ne ellerini taşın altına koyuyorlar ne de paralarını işsizliğin azalması için harcıyorlar. Mesela, TOBB, üyelerinin iş yerlerini gençlere daha fazla açabilir. Üniversite öğrencilerine 12 ay boyunca her ay farklı öğrencilerin katılacağı bir uygulama laboratuvarı oluşturabilir. TÜSİAD ise 40 yılda bir kabilinden raporlar çıkarıyor emek piyasası reformuyla ilgili. Onun dışında işsizlikle ilgili bir çalışmasına şahit olmadım.
25 MİLYON ÇALIŞANIN YÜZDE 50'Sİ KAYIT DIŞI
Emek reformu nasıl yapılacak?
Bizdeki emek piyasası, ABD'lilerin çok güzel söylediği gibi “İstihdam dostu” olmalı. Oysa öyle değil. Şirketlerin istihdam maliyetleri çok yüksek; yüzde 42’lerde. Yani, 100 lira olarak verdiğiniz ücretin yüzde 42’si devlete o ücretle ilgili verdiğiniz paranın bedelidir. OECD’de Türkiye birinci sırada. Çalışan adına işverenler vergi, sigorta primi, stopaj gibi yükler nedeniyle istihdamı kayıt dışına çıkarıyorlar. 25 milyon çalışanın neredeyse yüzde 50’si herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan çalıştırılabiliyor bu yolla. Özellikle de tarımda.