Merkez Bankası, küresel
kriz nedeniyle dış finansman imkanlarının azalması ve
sermaye çıkışlarının ivme kazanması önümüzdeki dönemde
Türkiye'nin cari açığının finansmanında güçlük yaratabilecek unsurlar olarak değerlendirilse de, enerji fiyatlarındaki düşüş, iç talepteki yavaşlama ile YTL;de gözlenen değer kaybının, cari açığın hızlı bir şekilde daralmasına ve dolayısıyla dış finansman ihtiyacının azalmasına yol açacağını bildirdi.
Rapora göre, 2007 yılının ikincisi yarısında ABD'de başlayan ve takip eden süreçte
Avrupa ve
Asya;ya da sıçrayarak etki alanını genişleten küresel mali kriz, bu yılın
Eylül ayında ABD;nin önde gelen yatırım
bankalarından Lehman Brothers;ın iflas başvurusunda bulunması ile yeni bir evreye girdi.
Krizin
erken aşamalarında finansal kuruluşlar arasındaki borçlanma piyasalarında likidite sorunu olarak ortaya çıkan durum, finansal kuruluşlara güvensizlik sorununa dönüştü. Buna bağlı olarak, tasarruf sahipleri ve diğer yatırımcılar, başta ABD devlet tahvilleri olmak üzere güvenilir yatırım alanlarına yöneldi.
ABD dolarının hızla değerlenmesine yol açan bu eğilim, aynı zamanda finansal varlıkların yeniden fiyatlanmasına ve finansal kuruluşların piyasa değerlerinde büyük düşüşler yaşanmasına yol açtı. Bu nedenle gelişmiş
ülke otoriteleri, finansal istikrarı sağlamak amacıyla uzun süredir sağladıkları likidite desteğine ilave olarak, finansal kuruluşların
mevduat ve diğer yükümlülüklerine çeşitli derecelerde garanti vermek, bu kuruluşlara sermaye desteği sağlamak ile para ve maliye politikalarını gevşetmek gibi tedbirler aldı.
Alınan bu tedbirler sayesinde
kredi piyasalarının işleyişinde belli bir düzelme olsa da, piyasalardaki oynaklığın halen yüksek düzeyde olduğu ve küresel iktisadi faaliyete ilişkin göstergelerin olumsuz seyrettiği gözlenmekte.
Gelişmiş ülke piyasalarında yaşanan bu gelişmelere paralel olarak, uluslararası sermaye akımlarının yön değiştirmesi ve küresel ekonominin yavaşlamaya başlamasıyla birlikte, 2008 yılının ikinci yarısından itibaren
gelişmekte olan ülkeler de belirgin olarak krizin etki alanına girdiler.
Türkiye;nin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkeler, yatırımcıların risk iştahındaki azalma sonucu sermaye çıkışına maruz kaldı ve bu nedenle para birimlerinde ve yatırım araçlarında önemli değer kayıpları yaşandı.
Küresel krizin yol açtığı kredi daralmasının ülkelerin
büyüme oranları üzerindeki etkileri giderek daha belirgin hale gelmekte, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ekonomide büyüme beklentileri azalmakta ya da daralma beklentisine dönüşmekte.
Diğer taraftan, küresel ekonomide beklenen bu yavaşlama ve emtia fiyatlarındaki düşüş eğilimi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin enflasyon oranlarına olumlu olarak yansımaya başladı. Önümüzdeki aylarda küresel enflasyondaki düşüşün hızlanarak süreceği öngörülmekte.
Merkez Bankasının raporuna göre, küresel kriz nedeniyle dış finansman imkanlarının azalması ve sermaye çıkışlarının ivme kazanması, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin cari açığının finansmanında güçlük yaratabilecek unsurlar olarak değerlendirilse de, enerji fiyatlarındaki düşüş, iç talepteki yavaşlama ile YTL;de gözlenen değer kaybı cari açığın hızlı bir şekilde daralmasına ve dolayısıyla dış finansman ihtiyacının azalmasına yol açacak.
Merkez Bankası, 2008 yılının ikinci yarısında YTL;nin değer kaybetmesi, ABD dolarının
avro karşısında değer kazanması ve finansman maliyetlerindeki artışlara paralel olarak önümüzdeki dönemde, başta açık pozisyon taşıyanlar olmak üzere, reel
sektör firmalarının mali bünyelerinde bozulma ve buna bağlı olarak borç
geri ödeme kapasitelerinde gerileme beklendiğini bildirdi.
Merkez Bankası tarafından hazırlanan ve yılda iki kez yayımlanan, ''Finansal İstikrar Raporu'' yayımlandı.
Rapora göre, 2008 yılının Eylül ayında kamu borç stokunun gayri safi
yurtiçi hasılaya oranı ile döviz kuruna duyarlı borç stokunun payı azalmaya devam ederken, bu yılın on ayında merkezi
yönetim bütçe gelirlerinin harcamaları karşılama oranı ve
faiz dışı harcamaların
vergi gelirleriyle karşılanan kısmı artış gösterdi.
2009 yılı Programı;nda 2008 yılı merkezi yönetim gelir ve harcamalarının başlangıç
hedeflerini aşması ancak, merkezi yönetim bütçe açığının azalması öngörülüyor.
Bununla birlikte, merkezi yönetim gelirlerinin önemli bir kısmının
özelleştirme gelirleri ve diğer gelir kalemlerinden oluşması nedeniyle IMF tanımlı faiz dışı fazlada hedefin altında kalınması bekleniyor.
Önümüzdeki dönemde, mali disiplinin korunması ve kalitesinin artırılması
ekonomik istikrar açısından önem arzetmeye devam etmekte. Son yıllarda, hanehalkının finansal yükümlülüklerinin gayrisafi yurtiçi hasılaya (
GSYH) oranının artmasına rağmen, söz konusu oran halen AB;ye yeni katılan üyeler de dahil birçok ülkeden düşük bir seviyede oldu.
Hanehalkı yükümlülüklerinin değişken faizli ve dövize endeksli kısmının sınırlı olmasının hanehalkının ekonomik konjonktürdeki olumsuz gelişmelerden diğer ülkeler hanehalkına göre daha az etkilenmesine neden olduğu belirtilen raporda şöyle denildi:
''Öte yandan, bankaların
tüketici kredisi verme koşullarını sıkılaştırmalarına bağlı olarak önümüzdeki dönemde, bireylerin, kredi kartlarını bir kredi aracı olarak kullanmaya daha fazla yönelmeleri muhtemeldir. Tüketicilerin kredi ihtiyaçlarını, faizi tüketici kredilerine göre daha yüksek olan kredi kartlarıyla karşılamaları ise borcunu ödeyemeyenlerin sayısında artışa yol açabilecektir.
Esas itibariyle bir ödeme aracı olan kredi kartlarının amacına uygun olarak kullanılmasına özen gösterilmesi, finansal piyasaların sağlığının korunması açısından önem arzetmektedir.''
Banka dışı özel kesimin uzun vadeli yurt dışı kredilerini
yenileme oranının, 2001 krizinde dahi yüzde 100;ün altına düşmediği belirtilen raporda. Ancak, geleceğe yönelik bir değerlendirme yapılırken, 2001 krizinde sorunun daha çok Türkiye kaynaklı olduğu, bugün ise küresel kriz nedeniyle yurt dışı kredi imkanlarının daraldığının göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulandı.
2007 yılının, reel sektör firmalarının karlılıklarını koruduğu ve mali bünyelerinin sağlıklı seyrettiği bir yıl olduğu ifade edilen raporda şöyle denildi:
''Bununla birlikte, 2008 yılının ikinci yarısında YTL;nin değer kaybetmesi, ABD dolarının avro karşısında değer kazanması ve finansman maliyetlerindeki artışlara paralel olarak önümüzdeki dönemde, başta açık pozisyon taşıyanlar olmak üzere, reel sektör firmalarının mali bünyelerinde bozulma ve buna bağlı olarak borç geri ödeme kapasitelerinde gerileme beklenmektedir. Bu durum, Türk bankacılık sektörünün tahsili gecikmiş alacaklarında bir miktar artışa neden olabilecektir.''
-''TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ GÜÇLÜ YAPISINI KORUMAKTA''-
Rapora göre, dünyanın önde gelen bankalarına ciddi miktarlarda sermaye katkısı yapıldığı bir dönemde, bankacılık sektörümüzün sermayesi, 2001 krizinden sonra kararlılıkla uygulanan reformlar sayesinde güçlü yapısını koruyor.
Bankacılık sektörü büyümesini sürdürürken, mevduat ve kredinin GSYH;ye ve kredinin mevduata oranları artmaya devam etti.
Kredilerin bankacılık sektörü aktifleri içindeki payı artışını sürdürdü. Bununla birlikte, son yıllarda Türkiye'de kredi büyümesi, parasal sıkılaştırmanın da etkisiyle diğer gelişmekte olan ülkelere göre sınırlı kaldı. Önümüzdeki dönemde, küresel kriz nedeniyle yurt dışından kaynak sağlamanın zorlaşacağı da gözönüne alındığında, kredi artış hızının daha da yavaşlaması beklenmekte.
Bankacılık sektörü, kur riski taşımama eğilimini sürdürüyor. Bankacılık sektörünün bilanço içindeki açık ve bilanço dışındaki fazla pozisyonun seviyesi, uluslararası piyasalardaki likidite koşullarına bağlı olarak azaldı.
Bankacılık sektörünün temel fon kaynağı mevduat olup, toptan fonlama kaynaklarına bağımlılığı düşük ve likidite yeterlilik rasyoları yasal sınırların oldukça üzerinde. Bununla beraber, küresel likidite koşullarındaki gelişmeler, bankaların likidite yönetiminin önemini artırmakta.''
-''MERKEZ BANKASI, GEREKLİ ÖNLEMLERİ ALDI VE ALMAYA DEVAM EDECEK''-
Merkez Bankası'nın, bu dönemin en az sorunla atlatılabilmesini ve ödemeler sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasının devamını teminen gerekli önlemleri aldığı ve almaya devam edeceği vurgulanan raporda, bununla birlikte, bu tedbirlerin amacına ulaşabilmesi için bankaların ihtiyatlı ve etkin likidite yönetimlerine devam etmelerinin önem arzettiği belirtildi.
Raporda, ''Türk bankacılık sektörünün karlılık performansı, 2008 yılı üçüncü çeyreğinde sınırlı da olsa azaldı. Önümüzdeki dönemde ekonomik konjonktürdeki olumsuz gelişmelerin bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını artırması ve dolayısıyla karlılık performanslarını olumsuz etkilemesi beklenmektedir'' denildi.
Rapora göre, sektörün sermaye yeterliliği rasyosu, 2008 yılının üçüncü çeyreğinde gerek özkaynakların artışı ve gerekse risk ağırlıklı aktiflerin artış hızının yavaşlaması sonucu arttı. Halen yasal sınır ve hedef rasyonun üzerindeki yüksek seviyesini koruyor.
Yapılan
senaryo analizlerine göre, sektörün mevcut sermaye yapısı çeşitli şok varsayımları altında oluşabilecek kayıpları karşılayacak düzeyde. Ayrıca,
BDDK;ca alınan, bankaların 2008 yılı karlarının dağıtımını izne
bağlama kararı, bankaların güçlü sermaye yapılarının sürdürülmesine katkıda bulunacak.
Risklerin arttığı bu dönemde bankacılık sisteminin sağlamlığı çok daha fazla önem kazanmakta. Bankacılık sektörünün sağlamlığının bir göstergesi olarak izlenen Finansal Sağlamlık Endeksi, 2007 yıl sonuna göre karlılık, sermaye ve faiz riski endekslerindeki azalışa bağlı olarak, 2008 yılı Eylül ayında gerilemiş olmakla birlikte olumlu seviyesini korudu.
Küresel krizin diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte ülkemizde de daha fazla hissedilmeye başlandığı bu dönemde, tüm ekonomik birimlerin riskleri etkin bir şekilde yönetmeleri, finansal piyasaların sağlığı açısından gerekli görülüyor. Bu çerçevede, mali disiplinden taviz verilmemesi, kamu otoritelerin şimdiye kadar olduğu gibi gereken tedbirleri eşgüdüm içerisinde ve zamanında alması, ekonomik istikrarın korunması açısından daha da önem kazandı.11
AA