Türkiye'yi 3. dünya ülkesi gören söz konusu
firmaların 6 ayda tamamlanması gereken
belgeyi 3 günde verdiğine dikkat çekiliyor. TSE ise niteliksiz şirketlerin sektörün itibarı ile oynadığını söylüyor.
Merdiven altı olarak tabir edilen şirketler, olumlu
imaj kazanmak için kalite belgesi alıyor.
Avustralya merkezli
Focus Certification belgelendirme kuruluşu tarafından verilen kalite belgelerinin bir süre önce sahte olduğunun ortaya çıkması, 5 milyar dolarlık piyasası olan kalite belgelendirme şirketlerinin güvenilirliğini tartışmaya açtı. Gerekli
hijyen kurallarını yerine getirmeyen 5 yıldızlı bir
otelin, ayrıca lüks otellere
gıda tedarik eden
kayıt dışı bir şirketin Kritik Kontrol Noktaları ve Tehlike Analizleri (HACCP) ve ISO kalite
sertifikalarını, hak etmediği halde para karşılığında aldığının ortaya çıkması, suiistimal iddialarını güçlendirdi. Burdur'da inşaat halindeki bir süt fabrikası ile yapımı tamamlanmamış
Fethiye halinde 28 komisyoncunun da kalite belgesine sahip olmak için aynı yöntemi izlediğine dikkat çeken uzmanlar, Türk kalite
sisteminin niteliksiz belgelendirme yapan
yabancı kuruluşların tehdidi altında olduğunu ifade ediyor. Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) Sistem Belgelendirme Daire Başkanı Mehmet
Özdemir, yabancı belgelendirme kuruluşlarının Türkiye'yi üçüncü dünya ülkesi olarak gördüğünü belirtiyor. Belgelendirme sistemindeki çarpıklığın Türk ekonomisine ve kalite sistemine ciddi zarar verdiğini vurgulayan Özdemir, "6 ayda alınması gereken belgeyi 3 günde vermenin izah edilir bir tarafı yok." diyor.
Bu tehditlerin boyutunu TSE
Antalya Personel ve Sistem Belgelendirme Bölge Müdürü Kaya
Kars'ın anlattıkları da gözler önüne seriyor. Önemli turizm
bölgelerinden Antalya'nın
Manavgat ilçesinde otellere
meyve sebze veren bir kuruluşun, Kritik Kontrol Noktaları ve Tehlike Analizleri sertifikası almak için kendilerine müracaat ettiğini ifade eden Kars, "Altyapısını hazırlamak için şirket çalışanlarını eğitime aldık. Baktık ki, firmanın ne
Tarım Bakanlığı'ndan izni ne de belediyeden ruhsatı var. Yani
kayıt dışı çalışıyor. Sigortalı işçisi dahi yok. Firmanın müracaatını kabul etmedik. Bir hafta sonra bu firma, ünlü bir
Alman sertifika kuruluşundan istediği belgeyi aldı." diyor. Kars'ın anlattığı diğer bir olayda da, kalite belgesi için TSE'ye başvuran Belek'teki 5 yıldızlı bir otelin yetersiz olduğu tespit edilmiş. Gıda depolarının, olması gereken sıfırın altında 18 dereceye ulaşmadığı, duvarları küf bağladığı belirlenerek otel yönetiminden eksiklerin giderilmesi istenmiş.
Kaya Kars'ın karşı karşıya kaldığı tutum ise sektörde gelinen durumu özetliyor: "Otelin genel müdürü bize aynen şöyle dedi: Eski köye yeni âdet mi getiriyorsunuz? Sizin dedikleriniz kaç para tutar? Bunun üzerine orayı terk ettik. 15 gün sonra otelde aynı Alman kuruluşunun bayrağı dalgalanmaya başladı. Kendi ülkesinde çok saygın bir kuruluş bizim ülkemize üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapıyor." Kaya Kars'ın haksız yere kalite belgesi almakla suçladığı Belconti Otel'in Müdürü Erdoğan Kamış ise TSE'ye müracaatta bulunmadıklarını, ünlü Alman kalitelendirme şirketi TÜV'den aldıkları ISO belgesini ise hak ederek duvarlarına astıklarını belirtiyor. TÜV SÜD Türkiye Sistem Belgelendirme Bölüm Yöneticisi Osman Ünaydın da, Türk Akreditasyon Kurumu'na (Türkak) üye bir kuruluş olarak piyasadaki dengesizlikten kendilerinin de rahatsız olduklarını söylüyor. Başvuruda bulunan firmaları, gerekli incelemeyi yaptıktan sonra belgelendirdiklerini ifade eden Ünaydın, kriterlerin tüm şirketler için aynı olduğunu kaydediyor. Türkiye'de TÜV'e bağlı 5 belgelendirme şirketi olduğu bilgisini veren Ünaydın, gerekli kriterleri taşımayan firmalara kalite belgesi vermediklerini savunuyor.
Kamu İhale Kanunu'na göre
ihalelere girecek şirketlerin İSO veya HACCP belgesine sahip olması şartı, kalite belgesi düzenleyen şirketlere talebi patlatıyor. Sektörde eleştirilere sebep olan suiistimallerin, belgelendirme hizmetleri yürüten yabancı firmaların hangi şartlar altında belge düzenleyeceğine ilişkin mevzuatın olmamasından kaynaklandığı belirtiliyor. Bu yasal boşluk, hem kalite sisteminin farklı amaçlarla kullanılmasına zemin hazırlıyor, hem de ülkede kalite bilincinin oluşmasını engelliyor. Sertifikasyon alanındaki boşluğu duyan yabancı belgelendirme şirketleri ise soluğu Türkiye'de alıyor. Sertifika pazarlayanlar arasında
Yeni Zelanda ve
Güney Koreli firmaların bile bulunması, yabancı şirketlerin Türkiye'yi nasıl ablu
kaya aldığını ortaya koyuyor. Avustralya'da herhangi bir
akreditasyon kuruluşunun onayıyla Türkiye'de belge düzenleyen 'çanta' şirketler faaliyet gösteriyor. Ancak faaliyet gösteren yüzlerce yabancı şirketin dağıttığı kalite belgelerini denetleyen ne bir kurum, ne de bununla ilgili kanunî
düzenleme var. Mevzuat eksikliği, Türkiye Akreditasyon Kurumu'nun elini kolunu bağlıyor. Yasal yetkisi olmayan kurum, bu tür firmalara
yaptırım da uygulayamıyor. Menşei belli olmayan bazı yabancı sertifika kuruluşları 'çantacı' tabir edilen aracılarıyla,
işletmeleri teste tabi tutmadan belge veriyor.
'Yabancı kalite firmaları denetlensin'
Uzmanlara göre kanunî önlem alınmaması halinde Türkiye
ucuz ve işlevsiz kalite belgesi istilası altında kalacak. Türkiye Akreditasyon Kurumu Sistem Akreditasyon Daire Başkanı Seyit Yağbasan, yabancı, sertifikasyon firmalarını
denetleme yetkisine sahip olmadıklarını belirterek, kalite belgelerinin dünyada en fazla Türkiye'de suiistimal edildiğini söylüyor. Türkak'a kayıtlı olmayan kuruluşların verdiği belgelerin risk taşıdığına dikkat çeken kurumun Genel Sekreteri Atakan Baştürk de, "Bu tür şirketlerden kalite belgesi temin etmek isteyen kuruluşlar, güvenilirliğini
kontrol etmek için bize müracaat ettirmeleri gerekir." diyor. Baştürk, mevzuatın güçlendirilmesi halinde firmalara yaptırım uygulayabileceklerini aktarıyor. TSE Sistem Belgelendirme Daire Başkanı
Mehmet Özdemir, sertifikasyon faaliyetleri yürüten kuruluşların Türkak'tan akredite olmaları gerektiği görüşünde: "Türkiye'de 150 civarında sistem belgelendirmesi yapan kuruluş var. Bunların sadece 20'si Türkak'a kayıtlı. Bu çok vahim bir durum." Kalite belgesi konusundaki kargaşayı daha önce Çin'de yaşananlarla karşılaştıran Kalitest Genel Müdürü Ogün Köse, "Çin'de
İngiliz sertifika kuruluşları Türkiye'deki gibi usulsüz belge dağıtmış. Daha sonra açığa çıkınca Çinli yetkililer bu tür belge veren kurumları kapattı. Belgelendirme kuruluşları Çin Akreditasyon
Kuruluşu'nun kontrolü altına alındı." bilgisini veriyor. Türk Loydu Belgelendirme Bölüm Başkanı Ayfer Adıgüzel'e göre sadece ticareti düşünen firmalar kalite bilincinin oluşmasını engelliyor. Adıgüzel, 'çanta' firmaların, üretmeyi ve pazarlamayı yeni öğrenen
küçük ve orta boy işletmeler için tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye'de belgelendirme yapan Avustralya kökenli Focus Certification ile ilgili geçtiğimiz yıl sonunda Avustralya Akreditasyon Kurumu'na şikâyet gitti. Bunun üzerine Türkiye'de araştırma yapan Avustralyalı kurum, şirketin dağıttığı kalite belgelerinin usulüne uygun olmadığını tespit etti. Focus Certification, Türkiye'deki faaliyetlerini askıya aldığını ve verdiği kalite belgelerinin de geçersiz olduğunu ilan etti.
Üç günde belge alan şirket var
Kalite sistem belgeleri almak isteyen bir kuruluş önce temel eğitim ve dokümantasyon eğitimi alıyor. Sistemi ya kendisi kuruyor ya da bir danışmana kurduruyor. Eğitimler 2 ay sürüyor. Uygulaması ise 3 ayı alıyor. Altyapısını oluşturan bir işletme 6 ayda ancak kalite belgesini almaya hak kazanıyor. Bu süre Japonya'da 2 yıl. Türkiye'de ise 3 günde hatta birkaç saatte kalite belgesine sahip olunabiliyor. En az 2 bin Euro'ya alınabilen belge, yabancı şirketlerin birbiriyle
rekabet etmesinden dolayı 500 Euro'ya kadar düşüyor. Firmalar, kalite belgesini öncelikle ihaleye girmek için talep ediyor. Ayrıca kalite belgesine sahip firmaya her kapı açılıyor. Belge alan şirket, uluslararası pazarlara açılabiliyor. Tüketici nezdinde olumlu imaja sahip oluyor. Tedarik zincirinde iyi bir yer ediniyor. İşletmenin piyasada itibarı ve rekabet gücü artıyor.
ZAMAN