Wall Street,
araba üreticileri ve
finansalların oluşturduğu korku ile birlikte son 10 senenin en düşük seviyelerini gördü. Global
ekonomik yavaşlamanın oluşturduğu endişeler petrol fiyatlarını varil başı 50 doların altına çekerken, ABD hazine bonoları tarihi seviyelere geriledi.
Yatırımcıların temel ve
teknik analizleri görmezden geldiğini, işlemlerini direkt
psikolojik sebeplerle yaptıklarını görebilmekteyiz. Bu durum global endekslerde
rekor seviyelerde gerilemelere sebebiyet vermekte. Son 60 yıldır uygulanan değerleme tekniklerinin devre dışının kaldığı konuşulmaya başlandı.
Risklerin yüksek ve karların düşük olduğu bir gerçek fakat piyasaların gösterdiği tepkiler bizim için gerçeğin çok ötesinde.
Cuma günü global piyasalara alım gelerek, mantıksız gidişatın sürati kesilmiş oldu.
Perşembe günü açıklanan ABD işsizlik verisinin son 16 yılın en yüksek seviyesinde olması sonrasında riskli ürünlerden nisbeten daha güvenli olan hazine kağıtlarına yönelim hızlanmıştı.
Bu hafta satışları hızlandıran diğer önemli bir gelişme ise ABD hazinesinin TARP – sorunlu ürünleri
kurtarma programı ile yapacağı 700 milyar dolarlık
yardım paketinde değişikliklere gideceğini açıklamasıydı. Bu karar sonrasında finans kurumlarının elinde bulunan varlığa dayalı menkul kıymetler (VDMK)’in değerlerinde ciddi gerilemeler görüldü.
Atlantik’in iki yakasında enflasyon düşerken, Çin’den ise işsizliğin hızla arttığı yönünde açıklamalar geldi. Bütün bu kötü haber ve veriler
sermaye piyasalarını yoğun
baskı altına aldı. S&P 500 yüzde 13.6’lık düşüşle geçen haftayı kapatırken, Perşembe günü
Nisan 1997 yılından sonra gördüğü en düşük seviyeyi görmüş oldu. Fakat Cuma günü özellikle bargain hunter – kelepir avcıları’nın devreye girmesiyle S&P yüzde 6.3 yükselerek yatırımcılara moral verdi. Haftalık bazda FTSE 100 yüzde 10.7 düşerken, FTSE 300 yüzde 11.5 geriledi.
Geçen haftayı
IMKB – 100 endeksi yüzde 13.6’lık düşüşle kapatırken,
Aralık vadeli IMKB - 30 endeksi yüzde 13’lük bir gerileme ile 28.850 puandan kapandı. Dünya borsalarında görülen sert düşüşlere rağmen durumun 1930’lar kadar kötü olacağını düşünmüyoruz. O zaman denetim ve uygulamalardaki ciddi eksikliklerinde etkisi ile ABD
GSYH’sı yüzde 50’nin üzerinde gerilemişti. Dünya o tarihten sonra
sistemde ciddi ilerlemeler kaydetti. Sorunun temelinde yeni geliştirilen ürünlerin denetiminden kaynaklanan sorunlar var ama finans sisteminde 1930’lardaki gibi ciddi sıkıntılar bulunmamakta.
Ekonomik indikatörler hiç tahmin edilemeyeceği kadar kötüye gitmekte ve enflasyon gerileme eğiliminde. Dünya merkez bankaları piyasalara likidite verebilmek amaçlı sert
faiz indirimlerine gidiyor fakat kırılan ve yıpranan
kredi kanalları reel ekonominin bu uygulamalardan faydalanmasını engelliyor.
Türkiye mali sistem olarak küresel finans krizinden etkilenmedi fakat global krizin Türkiye’nin reel sektörüne etkisinin çok ağır olacağı görülebilmekte. Bu durumun makro ekonomiyi çok derinden etkileyeceğinden hiç şüphemiz yok. Birçok uzmanın Türkiye’nin 2009 yılı
büyüme beklentisi sıfır veya sıfırın altında. Bizim yüzde 2 – 2.5 civarında bir büyüme beklentimiz bulunmakta ve bu en iyi senaryomuz. Yüzde 5 – 6’nın dahi Türkiye’ye yetmeyeceği düşünülürse durumun vahemeti ortada.
IMKB’de kısa süreli bear market
ralli(ayı piyasasında toparlanma hareketi)‘ler görülebilir. Ancak dip seviyeden %50 yukarıyı gördüğümüzde buna gerçek ralli diyebiliriz. Fakat bu orta vadede IMKB’ye alımlar gelmesini beklemiyoruz. Makro ekonomide kötü seyir artarak devam eder.
M Ersagun Şimşek - TERA MENKUL KIYMETLER STRATEJİSTİ