2001
Eylül’ü. IMF yetkililerinin katıldığı yemekte
bütçe masaya yatırılmış. Şükrü Binay, Krizin Sözlü Tarihi kitabında Derviş’le
kavga ettikleri toplantıyı anlatıyor: IMF’den
genç bir oğlan ’
Enflasyon hedeflemesi, cart, curt’ diye başladı. ‘IMF’de kaç seneliksin?’ diye sordum. ‘İki seneliğim’ deyince ‘
Ankara’da
hayvanat bahçesi var, gördün mü?’ dedim.
Dönemin
Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Şükrü Binay, Hatice Aydoğdu ve Nurhan Yönezer’in kaleme aldığı ”Krizin Sözlü Tarihi“ adlı kitapta
kriz döneminde IMF ile yaşanan tartışmaları anlatıyor...
Anayasa Kitabı’nın atıldığını duyduktan sonra ne yaptınız?
Pazartesi günleri
Merkez Bankası Sosyal Tesisleri kapalıdır.
Süreyya’yı aradım: ”Söyle, Sosyal Tesisler’de
hazırlık yapsınlar. Akşam toplantı olacak“ dedim. Hakan Özyıldız’ı (
Hazine Müsteşar Yardımcısı) aradım: ”Bu iş bitti“ dedim. Ben bunlarla çok kavga ettim.
Dani Rodrik (
Harvard Üniversitesi İktisat Profesörü- TC Merkez Bankası Danışmanı) bizi uyardı. Ocak ayında ”Yanlış yapıyorsunuz“ dedi.
Panik atak geçirdi
Harvard ile telekonferans sistemi kurmuştuk. Onlarla iki haftada bir, ayda bir tartışıyorduk. Bu işin gitmeyeceğini herkes söylüyordu. Ben de o zaman
Gazi ve Süreyya ile kavga ettiğim için ilişkimiz limoniydi. O gün, Pazartesi
akşamı Sümer Oral’ın (
Maliye Bakanı)
İstanbul’da Feriye Lokantası’nda G 20 ülkelerinin temsilcileriyle yemeği vardı. Salı günü öğlen uçağıyla döndüm. Dediler ki ”Gazi Erçel seni bekliyor “ Gittim bankaya odada Fischer ve Cottarelli bağırış çağırış... Onlar bastırıyor: ”Bir an önce dalgalı
kura geçin.” Ben Cotarelli ile kavga etmeye başladım. O sırada Fischer, IMF Başkanı Horst Köhler ile
telefonda konuşuyor. Bir taraftan da Cottarelli ile kavgamı dinliyor. 900 trilyon lira meselesi açılınca, Cottarelli ”Sen bunları bana söylemedin“ dedi. Ben de ”Böyle olacağını söylemedim mi?“ dedim. Cottarelli
panik atak geçirdi. ”Midem ağrıyor“ diyerek tuvalete gitti. Bizim odacılar, ”Cottarelli kusuyor“ dediler. O kadar gergindi ortalık.
* Derviş’le neden kapıştınız?
2001 Eylül’ü, bütçe yapılıyor.
Tunca Toskay (Dış
Ticaretten Sorumlu
Devlet Bakanı),
Faik Öztrak (Hazine Müsteşarı),
Kemal Derviş ve Sümer Oral (
Maliye Bakanı) var. ”FDF yüzde 6.5 olmazsa ne olur? Şu
kanun çıkmazsa ne olur? IMF bilmem ne der?“ Habire tehdit edip duruyorlar. Süreyya Serdengeçti Merkez Bankası Başkanı ama konuşmuyor. Bana ”Söylesene, söylesene“ diyor. Toskay ve Oral bir şey demiyorlar. Sadece ”Şükrü ara sıra bana uğrasana“ filan diyorlar. Ben ise ”Delikanlı gibi çıkıp söyleyin, IMF’nin kölesi miyiz? Ne yiyeceksek kendimiz yeriz“ demeye çalışıyorum. Bunlar hiçbir şey söylemiyorlar. ”Şükrü bizim adamımız“ havasındalar. Neyse oradan çıktık, IMF ile yemek için Merkez Bankası Sosyal Tesisi’ne gittik. Benim zaten canım sıkkın, tansiyonum da yüksekti. Dört tane votkayı içtim. Yemeğe oturdum, IMF’ye sulanmaya başladım.
Derviş: Bardağı bırak
Yemekte Cottarelli’den sonraki IMF Masası Şefi Juha Kahkohen ve IMF’nin
Türkiye Daimi Temsilcisi Odd Per Brekk var, onlar bulaşmıyorlar. IMF’den genç bir oğlan var, iki yıllık. O başladı: ”İşte enflasyon hedeflemesi şöyle, cart, curt...” diye. Ben de, ”Sen IMF’de kaç seneliksin?“ diye sordum. ”İki seneliğim“ deyince ”Ankara’da hayvanat bahçesi var, sen gördün mü?“ dedim. Kemal Derviş de ”Şükrü elinden şarap bardağını bırak ve biraz daha dikkatli ol“ gibi şeyler söyledi. Bebe! Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı’nı Merkez Bankası Başkanı’nı almış, onlara talimat veriyor. Kanıma dokundu, Fatih Özatay’a (Merkez Bankası Başkan Yardımcısı) ”İstifa ediyorum, Süreyya’ya sahip çık“ diyerek çektim eve gittim.
Ziraat, güvenilir bulmadığı için Halkbank’a kredi açmadı
2001 krizi öncesi Ziraat hesaplarını kapatamıyor.
Kamu Finansmanı Genel Müdürü anlatıyor: Ziraat Genel Müdürü ’Kapanamıyoruz, hesaplar açık, Merkez Bankası’ndan para alacaksın, Ziraat’e koyacaksın’ dedi
Hazİne Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdürü ve Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız, 2001 krizi öncesi
kamu bankalarının birbirine kredi vermekten nasıl kaçındığını anlatıyor:
* 2001 Krizi’ne nasıl gelindi?
Aralık ayında Şeker Bayramı var. Annem rahatsız, çoluk çocuk
Samsun’a gidiyoruz. Merzifon’u geçtim, telefon çaldı. Osman Tunaboylu (
Ziraat Bankası Genel Müdürü), ”Biz kapanamıyoruz, hesaplar açık, Merkez Bankası’ndan para alacaksın, Ziraat’e koyacaksın“ dedi. ”Sorununuz varsa Merkez Bankası’nı arayın“ dedim. Osman Bey, ”Bana bak, şu anda zaten olmayan saçlarım kalkmış“ dedi. Ama nasıl bağırıyor! ”Üstad benden ne istiyorsun?“ dedim. ”Para istiyorum“ dedi. ”Peki“ dedim kapattım telefonu.
Neyse birkaç arkadaşı aradım. ”Ne kadar paramız var?“ diye. Osman Bey’e döndüm. ”Benim elim bu kadar çalışır“ dedim. ”Tamam onunla idare ederim“ dedi. Verdik. Tam yola devam ediyoruz, bir telefon daha. Bu kez Yenal Ansen (Halkbank Genel Müdürü). ”Şimdi duydum sayın Genel Müdürüm. Ziraat’e çok büyük bir
destek vermişsiniz, bize de verin“ dedi.
Özkan hop oturup...
... ”Kefen paramızı aldık, Ziraat’e yatırdık. Başka bir bankaya böyle bir şey yapmaya yetkim yok“ diyerek izah etmeye çalışıyorum. Yenal Bey ısrar ediyor. Yarım saat sonra
Selçuk Demiralp telefon etti. ”
Hüsamettin Özkan hop oturup hop kalkıyor. Halkbank’a para vermemişsiniz.“ Yenal Ansen’e telefon ettim: ”Ziraat’e giderseniz size bir kredi açar verirler“ dedim. Olay kapandı derken, hiç unutmuyorum tam anamın elini öpeceğim, bir telefon daha...
Yenal Bey, ”Ziraat Bankası bana ’Yönetim Kurulumuz
Halk Bankası’nı güvenilir bulmadığı için kredi açmıyoruz’ diyor“ dedi. ”Valla ben ne yapayım?“ dedim. Bu sefer ”Siz Hazine’siniz. Hazine, Ziraat Bankası’na emir verdi mi olması lazım“ dedi. Bunun üzerine tepem attı, ”Bak kardeşim Hazine memuru zorlamaz. Sen kime bağlısın?
Hüsamettin Özkan’a. Açsın telefonu Ziraat Bankası’na talimat versin, yaparsa yapsın“ dedim. Akşam üzeri bir telefon daha geldi: ”Senin yüzünden kamu bankaları, bakanlar birbirine girmiş durumda.“ ”Daha da beter olsunlar“ dedim. Bakın rezalete...
Ekonomide ‘sivil darbe’ yapacaktım
Şükrü Binay Derviş’in çağrıldığı günleri ve ”darbe planı“nı anlatıyor:
Perşembe ya da
Cuma günü Gazi beni çağırdı ve dedi ki: ”Ben ve Selçuk
istifa ettik. Cumartesi günü
Başbakanlık’ta bir toplantı var. Süreyya Başkan olacak. Süreyya’ya destek ver. Cumartesi günkü toplantıda mutlaka bulun.“ Bana sordu: ”Bundan sonra ne olur?“ Ben de ”Yurtdışından IMF ve
Dünya Bankası nezdinde kredibilitesi olan bir adam getirmek lazım. Kemal Derviş’i getirelim“ dedim. Gazi ”Bunu
İngilizce Cottarelli’ye söyle“ dedi. Söyleyince de Cottarelli telefona sarıldı. Fischer’i aradı ve Kemal Derviş’in Türkiye’ye getirilmesini söyledi.
Gazi, ”Önceden söyleseydin Kemal’in geleceği netleşse ikimiz de istifa etmezdik“ dedi. Bunun üzerine eve gittim. Kafayı çektim. Bir de darbe planı yaptım. O zaman Başbakanlık Müsteşarlığı boş. Süreyya Merkez Bankası Başkanı olacak. Ben Hazine Müsteşar’ı olacağım. Yener Dinçmen de Başbakanlık Müsteşarı olacak. Kemal Derviş’in sadece reklam değerinden yararlanacağız. Başbakanlık Müsteşarı ile Hazine Müsteşarı aşağıdan tuttuğu zaman Kemal hiçbir yere kımıldayamayacak.
Proje buydu.
Erkan Kumcu’yu aradım. ”Ha hı“ dedi. Mahfi’ye ulaşamadım.
İsmet Berkan’ı (
Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi) aradım. Yener Bey, ”Hayırlısıyla olur“ dedi. İsmet Berkan,
TOBB Başkanı Fuat Miras’ı arıyor. Miras da Ecevit’e ya da Hüsamettin Özkan’a ulaşıyor. Kemal Derviş konusunda İsmet Berkan üfürüyor. ”Ben buldum“ diye ama alakası yok. Kemal Derviş’in Türkiye’ye gelmesinin hikayesi böyledir.
Cottarelli, Fischer’e bildirmişti, akşam itibariyle TOBB Başkanı Fuat Miras da Ecevit’e bildirdi. En büyük kabahat Özkan’ı atlatmaktı. Halbuki ben projeyi kimseye söylemeden Özkan’a söyleseydim hepsi gerçekleşirdi. O zaman ”sivil darbe“ de yapmış olurduk.
Vatan