Süleyman Yaşar'a göre küresel
krize karşı alınacak tedbirler arasında Sorumsuzca borçlanan ve sürekli devlet yardımlarıyla beslenenenlerden ziyade'dünya krizinin etkisiyle gerileyecek olan
büyüme hızına ve işsizliğe karşı önlem almalı. Bunun içinde 300 bin yeni memur alınmalı ve piyasaların hareketlenmesi sağlanmalı.
İşte Süleyman Yaşar'ın
teklifinin detayları :
Türkiye, 2001 yılında yaşadığı derin
ekonomik krizin ardından uygulamaya koyduğu Güçlü
Ekonomiye Geçiş Programı’yla, bütçesini denkleştirdi, bankacılık reformunu yaptı,
Merkez Bankası’nı bağımsız hale getirdi, büyük bir karadelik olan sosyal güvenlik açıklarını kapatacak yasal düzenlemeyi yürürlüğe soktu ve özelleştirmeyi hızlandırdı.
Siyasi istikrarı bozan ve yatırımcı güvenini azaltan AKP’yi
kapatma davası riskinin de temmuz ayında ortadan kalkmasıyla ekonomi iç şok tehlikesinden uzaklaştı.
Türkiye’de tam bu olumlu gelişmeler yaşanırken, ABD’de, önde gelen yatırım bankası
Lehman Brothers’ın batırılmasıyla derinleşen mali kriz Türkiye’de de kendini hissettirmeye başladı. Türk parası geçen bir ay içerisinde yüzde 35 oranında değer kaybetti.
Türk parasının değer kaybının Türkiye ekonomisine olumlu yansımaları da olacak.
Liranın değer kaybı ihracata
rekabet gücü kazandıracak ve cari açığı küçültecek. Ayrıca liranın değer kaybıyla ara malı ithalatı kısılacağı için Türkiye’de
üretim artacak ve istihdam oranı yükselecek.
İstihdamı arttıran kaliteli ekonomik büyümeye geçilecek.
Diğer taraftan yaşanan kriz, enerji fiyatlarını gerilettiği için ithalat yoluyla gelen enflasyonun etkisi azalacak. Böylece Türkiye ekonomisi diğer gelişmekte olan ülkelere göre yaşanan krizden daha az etkilenecek.
Gelelim alınacak önlemlere... Dünya ekonomisinde yaşanan olumsuz gelişmeleri fırsat bilen ‘kriz lobisi’, Türkiye’ye krizin dalgaları daha gelmeden “
kurtarma planı” istedi.
Kurtarma planı isteyenlerin kim olduklarına bakıldığında, bunların risk analizi yapmadan sorumsuzca borçlanan ve bu nedenle döviz açık pozisyonu olan
firma sahipleri olduğu görüldü.
Basında çıkan haberlere göre, IMF ile bir
anlaşma yapılarak “25 milyar dolar” alınıp, bunun kendilerine dağıtılmasını istiyorlar. Bu talep asla ciddiye alınmamalı.
Hükümet, bütün bu talepleri bir yana bırakıp, önümüzdeki dönemde dünya krizinin etkisiyle gerileyecek olan büyüme hızına ve işsizliğe karşı önlem almalı. Gerileyen toplam talebi arttırmak için ilk önlem olarak da kamu çalışanlarının sayısını arttırmalı!
Halen kamuda 2 milyon 70 bini memur olmak üzere 2 milyon 945 bin
personel çalışıyor.
Kamu çalışan sayısı gelecek yıl 300 bin kişi arttırılarak personel harcamaları yükseltilip toplam talep canlı tutulabilir. Hükümet, “300 bin yeni
personel alımı” için 2009 bütçesinde
yetki alabilir.
Özellikle “
sözleşmeli ve geçici personel” sayısı arttırılıp sağlık, eğitim, sosyal
destek gibi aksayan kamu hizmetleri bu personele gördürülebilir. Bu durumda, yeni personelin getireceği ilave yıllık
maliyet 6 milyar lira civarında olur ama... İşe alınacak personelin
tüketim eğilimi yüksek olacağından, yapılacak
ücret ödemesi yoluyla kamu harcaması doğrudan toplam talebe yansır.
Ayrıca
küçük ve orta ölçekli firmalara, konut alacak dar gelirlilere ve tarım kesimine verilecek sıfır faizli
kredi desteği de durgunluğun etkisini azaltıp istihdam artışı sağlar.
Sorumsuzca borçlanan ve sürekli devlet yardımlarıyla beslenip
işadamı adı altında kendini gösterenlerin borçları devlet tarafından ödenmemeli. Eğer ödeme yapılırsa, bu sorumsuz kişiler her beş yılda bir olduğu gibi ‘
İstanbul Yaklaşımı,
Kadıköy Yaklaşımı,
Karaköy Yaklaşımı...’ adı altında kurtarma planlarıyla beş yıl sonra tekrar gelip bu günkü taleplerini yenileyeceklerdir.
İşte bu nedenle, gerileyen toplam talebi yükseltmek için kamuya sözleşmeli ve geçici personel alımı krizin etkisini azaltmada en tutarlı yol olarak görünüyor.
SÜLEYMAN YAŞAR- TARAF