Borsaların sert yükselmesine rağmen 2009 yılı dünya ekonomileri için çok sıkıntılı geçti. Dünya ticareti yüzde 11 azalırken gayri safi milli hâsıla
2. Dünya Savaşından sonra ilk kez küçüldü.
Piyasaların durumundan ve makro
ekonomik verilerden ekonominin toparlanma eğiliminde olduğu görülüyor. Bu yıl global ticaretteki küçülmenin bir kısmı geri kazanılacak ve ekonomi
kriz başlangıcındaki seviyelere yaklaşmış olacak.
Toparlanma sağlıklı mı?
Toparlanmanın sağlıklı ve sürdürülebilir bir niteliğe sahip olup olmadığı üzerinde tartışılması gereken bir konu. Toparlanma için çok yüksek maliyetlere katlanıldığı ve canlanmanın sağlanması için çoğu zaman suni tedbirlere başvurulduğu görülüyor. Ancak ekonomiye yapılan müdahalelerin birçoğu ciddi riskleri beraberinde getiriyor.
Krizin etkilerinde azalma ise sadece
büyüme cephesinde görülüyor. Büyümenin suni tedbirlerle sağlandığı ve kalıcı olmadığı istihdam cephesinin toparlanamamasından anlaşılıyor.
Ekonomik canlanmayı sağlamak için alınan tedbirlerin özellikle gelişmiş ülkelerde dünya savaşı yıllarında görülen büyüklükte yüksek kamu açığı,
bütçe açığı ve borç stoku oluşturması endişeleri artırıyor.
Finansal sektöre dikkat
En önemlisi küresel krizi başlatan
finans sektörü ile ilgili sorunların çoğu halledilemedi.
Bankacılık sektörü gelişmiş ülkelerd
e devlet desteğiyle ve kaynak aktarımıyla varlığını devam ettiriyor. Bu sektörlere aktarılan kaynakların, piyasalara sürekli akıtılan likiditenin ne zaman ve ne şekilde geri çekileceği konusunda hiçbir bilgi ve çalışma mevcut değil.
Son yüzyılın en büyük krizi 1929'da başlamış ve etkisini 10 sene sürdürmüştü. Bu sürede çok defa krizin bittiği konuşulmasına rağmen tesiri 2. Dünya Savaşı'na kadar devam etmişti.
Disiplinden uzaklaşıldı
Krizin ekonominin genelindeki etkisinin sürmesi piyasalarda gerçekleşebilecek ikinci dalgayı mümkün kılıyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın ve birçok uluslararası araştırma kuruluşunun açıklamaları da bu yönde.
Lehman Brothers'ın batışından sonra gelişmiş
piyasaların birçoğu ekonomiyi canlandırma adına kamu harcamalarını ve bütçe açığını artırma,
vergi oranlarını düşürme gibi yollara başvurdu ve bütün ülkelere bu yaklaşım
tavsiye edildi.
Türkiye'de bazı ekonomi uzmanları hükümeti disiplinli ekonomi politikalarından dolayı eleştirdi. Manasız teşvikler, vergi indirimleri, kamu harcaması gibi konularda hükümeti sıkıştırarak mali yapının bozulmasına sebep olacak tavsiyelerde bulundu.
Refah genele yayılmıyor
Ama şimdi görüldüğü üzere mali disiplinini kaybeden ülkelerde borç stokları, kamu ve bütçe açıkları zirve seviyelere ulaştı. Başta
Yunanistan olmak üzere
İspanya,
Portekiz,
İrlanda,
İtalya gibi birçok gelişmiş ekonomi mali sürdürülebilirlik ile ilgili ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bu kadar borç ve desteğe rağmen büyüme istenilen seviyelerde değil. Bu ekonomilerdeki kırılma krizin ikinci fazını oluşturacak gibi görünüyor. Ekonomik
refah genele yayılamıyor, birçok ülkede siyasi yönde zafiyetler mevcut ve kalıcı yapısal reformlar geliştirilemiyor.
En büyük ekonomi ABD, 'benim param her yerde geçerli' mantığıyla para basmaya devam ediyor. Piyasaların ve yatırımcıların güveninin devam etmesi bu durumu mümkün kılıyor. Ama para basmanın da bir sonu var. Yatırımcı güveni kırılgandır, ABD hakkında endişeler artarsa dünya içinden çıkılması çok zor bir bataklığa saplanır.
Türkiye hazırlıklı olmalı
Türkiye'de ekonomik ve siyasi istikrarın yakalanmış olması, risk priminin tarihin en düşük seviyesine gerilemesi ve en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olması, bizi bu krizin sert ve yıkıcı etkilerinden kurtarmaz. Sadece etkilerinin daha az hissedilmesini sağlayabilir.
Küresel krizde ikinci dalgaya hazırlıklı olmak lazım!
Borsa yatırımcısı bayramda tedirgin
İMKB, geçen hafta ortasında 71.665'i gördükten sonra yurtdışı piyasaların etkisiyle üç günde yüzde 2.94 düşerek haftayı 69.553'den kapattı. Riskli
Avrupa ülkelerine yönelik kaygıların devam etmesinin ardından
Euro/dolar paritesinde sert gerilemeler görüldü. Paritedeki aşağı yönlü hareket ve Çin'de son iki yılın en yüksek enflasyon verisinin açıklanmasının ardından
faiz artırımı beklentilerinin artması
sermaye piyasaları olumsuz etkiledi.
G-20 zirvesinden gelen pozitif açıklamalar piyasaya güven verirken liderlerin riskli Avrupa ülkelerinin sorunlarının çözümü ile ilgili tatminkar açıklamalar yapamamaları endişeleri artırıyor.
Borsalar her zaman reel ekonominin öncü göstergesi olmuştur. İMKB'de yurtiçi ekonomik gidişatla yüzde 85-90'lık bir korelâsyona (karşılıklı ilişki) sahip. Küresel krizde ikinci dalga ilk olarak borsada görülecektir. Orta vadede Borsa'nın yukarı yönlü trendini terse çevirebilecek gelişmeler olabilir. Gelecek hafta İMKB'nin kapalı olması pozisyonu olmayan yatırımcılara yeni fırsatlar açabilir.
Doların geleceği Avrupa'ya bağlı
Dolar geçen hafta paritenin etkisiyle yükseldi. Global yatırımcının Avrupa cephesindeki gelişmelere hassasiyeti sürüyor. Tatmin edici gelişmeler yaşanmadığı sürece dolarda dalgalanmalar devam eder. Avrupa'daki sorunların çok ciddi boyutlara ulaşmadığı müddetçe yükselişin orta vadede 1,45 TL seviyesini aşması çok zor. Ayrıca riskli ülkelere ait sorunların G-20 zirvesinden sonra yeniden örtbas edilmesi ile dolar 1.40 TL seviyelerine doğru gerileyebilir.
ANALİZ: Ersagun ŞİMŞEK – BUGÜN GAZETESİ