Yılmaz, kur için esnek döviz alım
ihalelerine devam edeceklerini açıkladı. İşte o açıklama:
Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz, 2013 yılı enflasyon
hedefinin yüzde 5 olarak belirlendiğini bildirdi.
Yılmaz, 2011 yılı Para ve Kur Politikası'nı açıkladığı
basın toplantısında, orta vadeli enflasyon hedefinin yüzde 5 olarak korunacağını belirtti.
Hedef değişkeni olarak TÜFE'nin 12 aylık değişimi ile
hesaplanan yıl sonu enflasyon oranlarının esas alındığını kaydeden Yılmaz, enflasyon hedeflerinin hükümetle birlikte nokta hedefler olarak belirlendiğini söyledi.
Yılmaz, 2011 ve 2012 yılı için enflasyon hedefini daha önce yüzde 5,5 ve yüzde 5 olarak açıkladıklarını hatırlatarak, ''2013 yılı hedefi ise OVP
hazırlık sürecinde yine hükümet ile varılan mutabakata paralel olarak yüzde 5 olarak belirlenmiştir'' dedi.
İktisadi bilimlerin
sözleşme ve planlarında bu hedefi referans almasının enflasyondaki katılığı azaltarak, toplumsal refahı
destekleyeceğini ifade eden Yılmaz, uzun vadede ise yapısal dönüşümün yakınsama ve reform süreci tamamlandıkça daha düşük enflasyon oranlarının hedeflenmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, önümüzdeki dönemde de belirsizlik aralığının her iki yönde 2 yüzdelik puan olarak korunacağını belirterek, gerçekleşen enflasyon ile hedef enflasyon arasındaki farkın mutlak değerinin 2 yüzdelik puanı aştığı takdirde hesap verme yükümlülüğünün devreye gireceğini bildirdi.
Yılmaz, 2011 Yılı Para ve Kur Politikası'nı açıkladığı basın toplantısında,
Enflasyon Hedeflemesi Rejimi çerçevesinde, şeffaflık ve hesap verme ilkelerini uygulayabilmek için kamuoyunca gözlenebilir ve somut bir ölçüt ortaya koyabilmek için, nokta hedefler etrafında belirsizlik aralığı ilan ettiklerini hatırlattı.
Enflasyon belirsizlik aralığının dışına çıktığında hesap verme yükümlülüğünün devreye girdiğini kaydeden Yılmaz, belirsizlik aralığının enflasyon hedeflemesine geçildiği dönemden bu yana hedef etrafında her iki yönde 2 yüzdelik puan olarak uygulandığını söyledi.
Yılmaz,
kontrol dışında kalan işlenmemiş
gıda ve
tütün gibi kalemlerin
fiyatlarında öngörülemeyen oynaklıkların
Türkiye'de belirsizlik aralığının göreli olarak daha geniş tutulmasının temel sebebi olduğuna işaret ederek, özellikle işlenmemiş gıda fiyatlarında yaşanan aşırı oynaklıkların enflasyonun yıllık frekansta dalgalı bir seyir izlemesine neden olduğunu kaydetti.
''İŞLENMEMİŞ GIDA FİYATLARINDA OYNAKLIK AB ÜLKELERİNDEN DAHA YÜKSEK''
Türkiye'de işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklığın AB ülkelerine kıyasla belirgin olarak daha yüksek olduğunu belirten Yılmaz, ayrıca bu durumun büyük ölçüde yapısal unsurlardan kaynaklanmasının kısa vadede işlenmiş gıda fiyatlığındaki oynaklığın devam edeceğini gösterdiğini söyledi.
Yılmaz, bu çerçevede, önümüzdeki dönemde de belirsizlik aralığının her iki yönde 2 yüzdelik puan olarak korunup, gerçekleşen enflasyon ile hedef enflasyon arasındaki farkın mutlak değeri 2 yüzdelik puanı aştığı takdirde hesap verme yükümlülüğünün devreye gireceğini bildirdi.
2011 yılında hesap verme yükümlülüğünü
uygulama biçiminde değişiklik olmayacağını belirten Yılmaz, enflasyon hedeflerinin yıl sonları için belirlendiğinden ilgili yılın sonunda enflasyonun hedeften belirgin olarak sapması durumunda, hükümete bir açık
mektup yazacaklarını kaydetti.
Yılmaz, ayrıca Enflasyon Raporu'nun da hesap verme sorumluluğunun pekiştirilmesi açısından destekleyici bir işlev görmeye devam edeceğini söyledi ve şöyle devam etti:
''Bu çerçevede, enflasyonun yıl içinde de üçer aylık dönemlerin sonu itibariyle yıl sonu hedeflerden 2 yüzdelik puandan fazla farklılaşması durumunda sapmaya yol açan nedenler ile hedefe ulaşılması için alınan ve alınması gereken önlemleri, Enflasyon Raporu aracılığıyla kamuoyuna açıklayacağız.
Hedef enflasyonun orta vadede nereye gideceği bilgisini içerirken, tahmin, enflasyonun hedefe doğru ilerlerken izlemesi öngörülen seyri ifade etmektedir.
Dolayısıyla iktisadi bilimlerin orta vadede enflasyon hedefimizi, daha kısa vadelerde ise enflasyon tahminlerimizi referans alması uygun olacaktır.''
PARA POLİTİKASI KARARLARI
Yılmaz, para
politikasının temel
iletişim araçlarının Enflasyon Raporu ve Para Politikası
Kurulu Duyuruları olduğunu hatırlatarak, Kurul'un önceden açıklanan bir takvim çerçevesinde aylık olarak toplandığını anlattı.
Toplantının hemen ardından Para Politikası Kararı'nın ve kısa gerekçesinin bir basın duyurusu ile internet sayfalarında açıklandığını kaydeden Yılmaz, 2011 yılı için Para Politikası Kararı duyurusunun yayımlanma saatinin 14.00 olarak belirlendiğini bildirdi. Yılmaz, duyurunun
İngilizce çevirisinin de yine aynı gün yayımlanacağını söyledi.
Kurul'un ayrıntılı değerlendirmelerini içeren toplantı özetinin ise toplantıyı takip eden 5 iş günü içinde internet sayfasında İngilizce çevirisi ile birlikte yayımlanacağını ifade eden Yılmaz, Enflasyon Raporu'nun yılda 4 defa yayımlanmaya ve raporun kamuoyuna tanıtımının basın toplantısı ile yapılmaya devam edeceğini kaydetti ve şöyle devam etti:
''Para ve kur politikası çerçevesine ilişkin kamuoyu ile paylaşılan duyurular Başkan tarafından, Merkez Bankası'nın faaliyetleri ve
para politikası uygulamaları hakkında
Bakanlar Kurulu ile
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na yılda 2 defa yapılan sunumlar, her ay enflasyon verilerinin açıklanmasını takibeden iş günü içinde yayımlanan aylık fiyat gelişmeleri raporu, yılda 2 kez yayımlanan finansal istikrar raporu, Merkez Bankası yetkililerinin
yurt içi yurt dışı toplantılarda yaptığı sunum ve konuşmalar ile diğer basın duyuruları da
ekonomik görünüm ile uygulanan ve uygulanacak politikalar ile ilgili kamuoyunun bilgilendirilmesinde önemli rol oynamaya devam edecektir.
Merkez Bankası tarafından yayımlanan çalışma tebliğleri, kitapçıklar, ekonomi notları ile düzenlenen konferanslarda iletişim politikasının önemli unsurları olmayı sürdürecektir.''
MERKEZ BANKASI'NIN HAZIRLADIĞI PARA VE KUR POLİTİKASININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!!!
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz,
yabancı para yükümlülükleri için uygulanan
zorunlu karşılık oranlarının da, önümüzdeki dönemde vade dilimlerine göre farklılaştırılmasının söz konusu olduğunu bildirdi.
Yılmaz, kısa vadeli yükümlülükler için belirlenen zorunlu karşılık oranlarını da, iç ve dış gelişmelere bağlı olarak kademeli şekilde artırmaya devam edebileceklerini söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, 2011 Yılı Para ve Kur Politikası'nı açıkladığı basın toplantısında, 2010 yılında küresel ekonomi, kademeli olarak toparlanmaya devam ederken, bu toparlanmanın küresel
krizin kaynağı olan gelişmiş ekonomilerde daha yavaş ve kırılgan bir görünüm arzettiğini belirtti.
Gelişmekte olan ekonomilerdeki toparlanmanın ise daha hızlı ve istikrarlı olarak gerçekleştiğini vurgulayan Yılmaz, bu çerçevede aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok gelişmekte olan ülkede, üretimin kriz öncesi seviyenin üzerine çıktığını, bu ülkelerde
işgücü piyasalarının da daha istikrarlı bir iyileşme gösterdiğini ifade etti.
Yılmaz, ortaya çıkan ayrışmanın para politikası uygulamalarına da yansıdığını ve gelişmiş ülkelerde daha önce benzeri görülmemiş parasal genişleme yaşandığına işaret etti.
SON DÖNEM UYGULAMALARI
Genel değerlendirmenin ardından Türkiye'deki gelişmelere dikkati çeken Merkez Bankası Başkanı, son dönemde zorunlu karşılık oranlarının artırıldığını,
Ekim ayından itibaren
rezerv birikiminin hızlandırıldığını, finansal istikrara yönelik riskleri sınırlandırmak için de alternatif araçların daha etkin kullanımına dönük TL zorunlu karşılıklara
faiz ödenmesini uygulamasına son verildiğini hatırlattı.
Kriz sonrası süreçte Türkiye'de, parasal aktarım mekanizmasının daha etkin çalıştığını dile getiren Yılmaz, bu dönem risk algılamalarındaki dalgalı seyre karşılık, para ve
kredi piyasalarında oluşan faizlerin temel belirleyicisinin, Merkez Bankasının politika faizi olduğunu vurguladı.
''Türkiye ekonomisinin normalleşme sürecinde önemli bir aşama olan bu durumun ortaya çıkmasında, kriz döneminde uygulanan basiretli para politikası önemli bir rol oynadı'' diyen Yılmaz, gerek küresel ölçekte faizlerin düşük seyretmesi, gerekse politika faizlerinin düşük düzeylerde sabit tutulacağı açıklamalarının, piyasa faizlerinin bu yıl tarihsel olarak en düşük düzeye inmesini ve bu seviyelerde seyretmesini sağladığını söyledi.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının 2010'daki not artırımlarının da, söz konusu iyileşmenin kalıcı olduğunu teyit ettiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye'nin risk primi göstergelerinin kriz öncesine kıyasla en yüksek miktarda düşen ülkeler arasında yer aldığına da vurgu yaptı.
CARİ AÇIK
Başkan Yılmaz, mevcut konjonktürde ekonomide gözlemlenen iç ve dış talebin
büyüme hızlarındaki ayrışma ve hızlı kredi genişlemesinin cari açığı artırdığını da bildirdi.
Yılmaz, ''Buna ilave olarak
Avrupa ve
Amerika ekonomilerindeki son gelişmeler ve alınan kararlar, küresel ölçekte para genişlemesine yol açarak, cari açığın 2011-2013 dönemi için hazırlanan Orta Vadeli Programda yer alan öngörüleri aşma ihtimalini gündeme getirmiştir'' diye konuştu.
YENİ DÖNEME DÖNÜK UYGULAMALAR
Merkez Bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğuna işaret eden Yılmaz, ancak kuruluş kanununun bankayı, finansal sistemde istikrarı sağlayıcı tedbirleri almakla da görevlendirdiğini anlattı.
Fiyat istikrarı ve finansal istikrarın, birbirlerini tamamlayıcı 2 önemli hedef olduğunu belirten Yılmaz, Merkez Bankası'nın, Türkiye'de finansal istikrardan sorumlu kurumlardan biri olmakla birlikte, finansal istikrara makro açıdan
bakan bir kuruluş olduğunu da kaydetti.
İçinde bulunulan küresel konjonktürün, kısa vadeli faizlerle birlikte, likidite yönetimi ve zorunlu karşılıklar gibi alternatif araçların yetkin kullanıldığı bir politika bileşimini gerekli kıldığını anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
''Önümüzdeki dönemde fiyat istikrarına kalıcı şekilde ulaşırken, finansal istikrarı da makro düzeyde gözetip, korumak amacıyla kısa vadeli faizleri ve faiz dışı araçları eşgüdüm içinde kullanmaya devam edeceğiz.
Finansal istikrarın korunmasına dair atılacak öncelikli adımların başında, bankacılık sektörünün yükümlülüklerinin vadesini uzatmak gelmektedir.
Ülkemizde bankacılık sektörü, sağlam bir bilanço yapısına sahip bulunmaktadır. Ne var ki, bankaların gerek yurt içinde, gerekse yurt dışından sağladıkları fonların ortalama vadesi, aktiflerinin vadesine kıyasla oldukça kısadır.
Aldığımız ve alacağımız tedbirlerle, hem
mevduatın, hem de yabancı
sermaye girişlerinin daha uzun vadeye yönelmesini amaçlamaktayız.
Önümüzdeki yıl TL cinsi mevduat dışı yükümlülüklerden uygun görülenlerin vadesini uzatmayı
teşvik etmek amacıyla ayrı bir çalışma yapacağımızı belirtmekte yarar görmekteyim.
Diğer taraftan döviz tevdiat hesaplarının ve diğer yabancı yükümlülüklerinin vadesinin uzatılmasını teşvik etmek amacıyla yabancı para yükümlülükler için uygulanan zorunlu karşılık oranlarının da önümüzdeki dönemde vade dilimlerine göre farklılaştırılması söz konusu olabilecektir.
Ayrıca daha kısa vadeli yükümlülükler için belirlediğimiz zorunlu karşılık oranlarını, iç ve dış gelişmelere bağlı olarak kademeli şekilde artırmaya devam edebileceğiz.''
''TÜM KURUMLAR EŞGÜDÜM İÇİNDE HAREKET ETMELİ''
Alınan ve alınacak önlemlerin finansal istikrarın korunması için zorunlu olduğunun altını çizen Yılmaz, ancak bunların tek başına yeterli olmayacağına da dikkati çekti.
Merkez Bankası Başkanı, ''Bu konuda tüm kurumların eşgüdüm içinde hareket ediyor olması büyük önem taşımaktadır.
İlgili diğer kurumların özellikle kredi arzını sıkılaştırıcı ve finansal sistemde vade uzatımını sağlayıcı önlemlere destek vermesi, para politikasında hareket alanımızı geliştirerek, politikalarımızın etkinlik ve esnekliğini artırmaktadır'' açıklamasında bulundu.
Yılmaz, cari açığa ilişkin risklerin sınırlandırılması için de kamu tasarruflarının artırılması ve mali disiplinin sürdürülmesi gerektiğini dile getirdi.
Merkez Bankası Başkanı, son dönemde özellikle Avrupa'daki çevre ülkelerin kamu borç dinamiklerindeki bozulmanın temel riskler arasında yer aldığına işaret ederek şunları söyledi:
''Türkiye'nin yakaladığı yüksek büyümeden kaynaklanan ek kamu gelirinin önemli bir kısmının kamu borçlarının azaltılmasında kullanılıyor olmasının, gerek fiyat, gerek finansal istikrar açısından önemli olduğunun altını çizmek istiyorum.
Alınan ve alınacak önlemlerin fiyat ve finansal istikrar üzerindeki etkilerini yakından izlediğimizi ve gerekirse yeni tedbirlerin devreye sokulacağını da belirtmek isterim.''
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2011 yılında da, esnek döviz alım ihale yöntemi aracılığıyla döviz rezervi biriktirmeye devam edeceğini bildirdi.
Yılmaz, 2011 Yılı Para ve Kur Politikası'nı açıkladığı basın toplantısında, bu yeni yöntemin rezerv birikimi açısından döviz arzının döviz talebine kıyasla arttığı dönemlerde yeterli esnekliği sağladığı dikkate alınarak, 3 Ocak 2011 tarihinden itibaren gerçekleştirilecek düzenli ihalelerde bankaların opsiyon hakkının olmayacağını belirtti.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, opsiyon uygulamasının sona erdirilmesiyle Merkez Bankası'nın döviz alımlarının belirgin şekilde hız kesmemesi için günlük ihale alım tutarının 40 milyon dolardan, 50 milyon dolara yükseleceğini de kaydetti.
Günlük döviz alım ihalelerinde, tutar değiştirilmediği sürece, 2011 yılı başından itibaren 50 milyon doların alınacağını belirten Yılmaz, ancak, uluslararası piyasa gelişmelerine bağlı olarak yurtiçine sermaye akışının güçlü seyretmesi durumunda, döviz alımlarını hızlandırabilmek amacıyla Merkez Bankasının düzenli döviz alım ihalelerinde alımı yapılan tutarı artırabileceğini söyledi.
Yılmaz, döviz alımlarının hızlandırılmasına karar verilmesi durumunda herhangi bir hafta içerisinde, düzenli döviz alım ihalelerinin dışında ilave alımı yapılabilecek en fazla tutarın haftanın ilk iş gününde saat 11.00'de ilan edileceğini kaydetti.
Yılmaz, ilave alım yapılabileceği ilan edilen tutarın, içinde bulunulan günde ne kadarının alınacağı saat 13.30'da ilan edileceğini, ilave alım yapılmasına karar verilmeyen günlerde sadece düzenli döviz alım ihalesi gerçekleştirileceğini, bir başka ifadeyle ihalede 50 milyon dolar alınacağını söyledi.
Yılmaz, ''Ancak, döviz arz ve talep koşulları yakından takip edilerek öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda düzenli ihale tutarında önceden duyurularak her iki yönde de değişiklik yapılabilecek.
Ayrıca, döviz likidite koşullarında önemli farklılaşmalar görülürse döviz alım ihalelerine kısa ya da uzun süreli olarak ara verilebilecek'' diye konuştu.
Merkez Bankasının, 2011 yılında da enflasyon hedeflemesinin yanı sıra dalgalı
döviz kuru rejimi uygulamasına devam edeceğini ifade eden Yılmaz, uygulanmakta olan bu kur rejiminde döviz kurunun bir politika aracı olarak kullanılmadığını, Merkez Bankası'nın nominal ya da reel herhangi bir kur hedefi bulunmadığını söyledi.
14,1 MİLYAR DOLARLIK DÖVİZ ALINDI
2010 yılı içinde döviz alım ihaleleri yoluyla alımı yapılan toplam döviz tutarının 15
Aralık 2010 tarihi itibarıyla 14,1 milyar dolara ulaştığını belirten Yılmaz, Merkez Bankası'nın 2010 yılında döviz piyasasında satım yönünde işlem gerçekleştirmediğini söyledi.
Yılmaz, 15 Aralık 2010 itibarıyla
işçi dövizleri kaleminin de 11,5 milyar dolar olduğunu Merkez Bankasının, göreceli olarak düşük rezerv seviyesi ve uzun vadede aşamalı olarak azaltılması planlanan işçi dövizleri kalemini dikkate alarak, önümüzdeki dönemde de hızlı döviz rezervi biriktirmeye devam etme amacı taşıdığını söyledi.
Merkez Bankasının geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de döviz piyasasının sağlıklı çalışması ve döviz likiditesinin desteklenmesi amacıyla, gerekli önlemleri imkanları ölçüsünde ve basiretli bir şekilde almaya devam edeceğini belirten Yılmaz, bu çerçevede, döviz piyasasında derinliğin kaybolmasına bağlı olarak sağlıksız fiyat oluşumları gözlendiğinde dalgalı döviz kuru rejimi ile çelişmeyecek şekilde döviz satım ihaleleri düzenlenebileceğini bildirdi.
Yılmaz, ayrıca,
Döviz Depo
Piyasası'ndaki aracılık faaliyetine yeniden baslanabilecek ve yabancı para zorunlu karşılık oranları sınırlı olarak indirilebileceğini belirterek, şöyle devam etti:
''Bununla birlikte, önümüzdeki dönemde, makroekonomik riskler ve finansal istikrar dikkate alınarak, yabancı para cinsi zorunlu karşılık oranları aktif olarak kullanılmaya devam edilebilecektir. Zorunlu karşılığa tabi yükümlülüklerin kapsamı genişletilebilecek, zorunlu karşılık oranları yükümlülüklerin niteliğine ve vadelerine göre farklılaştırılabilecektir.
Bu çerçevede, bankacılık sistemi bilanço dışı yükümlülükleri dikkatle izlenecektir. Döviz kurlarındaki gelişmeler her zaman olduğu gibi Merkez Bankasınca yakından izlenmeye devam edilecek ve piyasa derinliğinin kaybolmasına bağlı olarak spekülatif davranışlar sonucunda kurlarda sağlıksız fiyat oluşumları gözlenmesi durumunda piyasaya alım ya da satım yönünde doğrudan müdahale edilebilecektir.
Ayrıca, Döviz ve Efektif Piyasaları'nda Merkez Bankası ile söz konusu piyasalarda işlem yapmaya yetkili kuruluşlar arasında gerçekleştirilen döviz karsılığı döviz, döviz karsılığı efektif ve efektif karsılığı efektif işlemlerine 2011 yılında da devam edilecektir.''
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Çıkış Stratejisi çerçevesinde oluşturulan Likidite Yönetimi Operasyonel Çerçevesinin 2011 yılında da sürdürüleceğini bildirdi.
Yılmaz, 2011 yılı Para ve Kur Politikasını açıkladığı toplantıda, likidite yönetimi konusunda da değerlendirmelerde bulundu.
Piyasadaki likidite düzeyinin, kullanılacak likidite yönetimi araçlarının çeşitlerini ve vadelerini belirlediğini belirten Yılmaz, piyasadaki likidite fazlası ve açığı makul düzeylerde olduğu sürece, likidite yönetiminin gecelik ve bir hafta vadeli açık piyasa işlemleriyle yürütülmesinin yeterli olduğunu vurguladı.
Yılmaz, ancak, likidite fazlasının ya da açığının aşırı düzeylere ulaşmasının, para politikasının, Kurul tarafından belirlenen politika
faiz oranının ima ettiğinden daha gevşek ya da daha sıkı olmasına yol açabildiğine de işaret etti.
Merkez Bankasının likidite yönetimine dönük aldığı tedbirleri sıralayan Yılmaz, likiditeyi etkileyen kalemler ve bunların etki dereceleri hakkında da bilgi verdi. Yılmaz, bu çerçevede, 4 Ocak-15 Aralık 2010 döneminde, Merkez Bankasının döviz ve Devlet İç
Borçlanma Senedi alımları ile faiz, diğer ödemeler ve ihracat reeskont kredilerinin likiditeyi 30,9 milyar lira artırdığını,
Hazine işlemlerinin ise 20,3 milyar lira azalttığını bildirdi. Yılmaz, para tabanındaki 12,8 milyar liralık artışın da likiditeyi azaltıcı yönde etkisi olduğunu söyledi.
LİKİDİTE YÖNETİMİ OPERASYONEL ÇERÇEVESİ
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, mevcut Likidite Yönetimi Operasyonel Çerçevesini 2011 yılında da sürdüreceklerini ifade etti.
Yılmaz, buna dönük bazı uygulamaları da şöyle sıraladı:
''Merkez Bankası, bünyesindeki Bankalararası Para Piyasasında tam iş günlerinde 10.00–12.00 ve 13.00–16.00 saatleri arasında, yarım iş günlerinde ise 10.00–12.00 saatleri arasında gecelik vadede borçlanma ve borç verme
faiz oranlarını ilan etmeye devam edecek.
Gün içinde likidite sıkışıklığı yasanması halinde, bankalar limitleri ile sınırlı olmak üzere teminatları karsılığında Merkez Bankası borç verme faiz oranından borçlanabilecek.
Likidite fazlalığı oluşması halinde ise limitsiz olarak Merkez Bankası borçlanma faiz oranından Merkez Bankasına TL borç verilebilecek.
-Geç Likidite Penceresi (GLP) mevcut uygulamadaki gibi devam edecek.
-Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı, para politikası faiz oranı niteliğini koruyacak. Merkez Bankası, bir hafta vadeli repo ihalelerine piyasada likidite ihtiyacı olduğu sürece devam edecek.
-Gerek görüldüğü takdirde, gün içinde likiditenin öngörülemeyen nedenlerle aşırı azalması ve bu durumun para piyasası faiz oranları üzerinde aşırı
baskı yaratması halinde, Merkez Bankası, saat 11.00'de gerçekleştirdiği olağan repo ihalesine ilave olarak daha sonra yine miktar ihalesi yöntemi ile bir hafta vadeli 'Gün İçi Repo İhalesi' açabilecek.
-Ülkemize sermaye girişlerinin artması, döviz alımları sonucu likidite açığının makul düzeylerin altına inmesi ve bu durumun kredi koşullarında arzu edilenin ötesinde gevşemeye yol açması halinde, öncelikle zorunlu karşılık oranları artırılacak, gerek görüldüğünde 91 güne kadar vadeli Merkez Bankası likidite senetlerinin ihracına başlanabilecek.
-Yasal görevi fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası, 2011 yılında da, makroekonomik riskleri ve finansal istikrarı gözetmeye devam edecek. Bu amaçla para politikası ve likidite yönetiminin etkinleştirilmesine yönelik uygulamalarını sürdürecek.
-Merkez Bankası, ortaya çıkacak ihtiyaçlara göre, gelecek dönemde de Likidite Yönetimi Stratejisinde değişikliklere gidebilecek. Gerek temel para politikası aracı olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının etkinliğini desteklemek, gerekse finansal istikrara ilişkin riskleri sınırlamak amacıyla Merkez Bankası borçlanma ve borç verme faiz oranları koridoru ile zorunlu karşılık uygulaması gibi diğer araçları da aktif olarak kullanabilecek.
Bu çerçevede, zorunlu karşılığa tabi yükümlülüklerin kapsamı genişletilebilecek. Zorunlu karşılık oranlarını yükümlülüklerin niteliğine ve vadelerine göre farklılaştırmaya devam edebilecek.''