Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet
Büyükekşi,
Merkez Bankası (
MB) Başkanı
Durmuş Yılmaz'ın katılımıyla İstanbul'da düzenlenen TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, MB'nin, para politikaları ile Türkiye ekonomisinde büyük bir balonun oluşmasında baş aktör olduğu konusunda tepkilerini dile getirdi. Büyükekşi, "Dünya yavaşladı. Yavaşlıyor. Para kazanacak bakir
ülke ve
sektör arayışları hız kazandı. Sermaye, yani kapitalist
sistem Türkiye'den para kazanmak istiyor. Bu çarkın devam etmesinin en önemli aracı
döviz kuru... Peki en büyük dayağı kim yiyor? Türk sanayicisi ve ihracatçısı yiyor. Türkiye yükselen ülke...
Döviz girişleri artacak.
Merkez Bankası döviz girişini en iyi gören kurum... Bu girişleri sterilize etmesi gerekiyor" dedi.
REZERVLER ARTTIRILMALI
2010'da döviz girişleri görüldüğüne dikkat çeken Büyükekşi, toplam 24,7 milyar dolar döviz girişinden döviz alım ihaleleri alınan tutarın ise sadece 5,7 milyar dolar olduğunu ve bunun da toplam girişin sadece yüzde 23'lük bir kısmı oluşturduğunu söyledi. TİM Başkanı şöyle devam etti: "Peki Merkez Bankası bu dönemde döviz
rezervlerini ne kadar artırmış? Sadece 985 milyon dolar... Oran olarak döviz girişlerinin yüzde 3,8'i... Biz bu oranın çok düşük olduğunu düşünüyoruz. Merkez Bankası döviz alıyor, ama bunları Hazine'ye kullandırdığı için rezerv biriktiremiyor. Merkez Bankası, ülkeye döviz girişlerinin daha fazlasını sterilize edebilir ve döviz rezervlerini daha fazla arttırabilir. Döviz alımlarının miktarı arttırılarak daha etkin döviz sterilizasyonu yoluna gidilebilir." 2001'de dolar kurunun 1,45 ve brüt asgari
ücretin 205 lira, 1.000 dolar ile de 7
işçi çalıştırmanın mümkün olduğunu belirten Büyükekşi, '2010'a geliyoruz.
Dolar kuru 1,50, brüt asgari ücret 856 TL. Şimdi 1.000 dolar ile 1,7 işçi ancak çalıştırılabiliyor. 9 yılda işçilik
maliyetleri yüzde 311 artmış. Aynı dönemde enflasyon yüzde 151 artmış.
Dolar ne kadar artmış? Hiç...
Tablo bu... Gerçeklik bu... Buyurun işin içinden hep beraber çıkalım... Merkez Bankasının gelişen şartlar karşısında aktif davranması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Türkiye'ye ciddi
sermaye girişlerinin beklendiği bir dönemdeyiz. Merkez Bankasının kurlarla ilgili pozisyonunu açıklamasını bekliyoruz' diye konuştu.
2017'DE BALON OLUŞABİLİR
Türkiye'nin cari açığının yılın ilk 7 ayında 24,2 milyar dolar olduğunu, bunun yıl sonunda 40-42 milyar dolar olacağını öngören Büyükekşi, "Türkiye bu cari açığı 2016-2017'ye kadar taşıyabilir. Çünkü Türkiye'ye para girmeye devam edecek. Varlık
fiyatları artacak. Şirket değerleri artacak. Bu politikanın devamı bizi
İspanya yapar,
Yunanistan yapar. Sektörel örnek verelim; otomotiv sektörü düşük kurdan en çok şikayet eden sektörümüz... Geldiğimiz nokta şu;
Almanya ile
rekabet edemiyoruz. Yerli girdi üreten yan sanayi rekabet edemiyor, üretimini durduruyor. Ana sanayiye
fren balata sistemleri artık Almanya'dan gelmeye başladı. Çünkü Türkiye'de üretilenler artık pahalı. Avro düştüğü için Almanya avantaj elde ediyor. Bunun üzerine bütün kurumların kafa yorması lazım. Merkez Bankası bizzat bizimle bu tartışmaya katılmak zorundadır' diye konuştu.
İKTİDAR SİSTEMİ İYİLEŞTİRDİ
2000'deki krizin kendilerini bozulan makro
ekonomik dengeleri gözetme temelinde bir program ortaya koymaya mecbur ettiğini belirten Büyükekşi, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Mevcut paradigma, ekonomik istikrarı sağlamaktan aciz düşmüş bir yönetişim sisteminin disipline edilmesi üzerine kuruldu. Hükümetimiz bu programı hiç taviz vermeden son derece başarılı bir biçimde uyguladı. Deyim yerindeyse vücudu sarmış olan iltihabı antibiyotik tedavisi ile kuruttu. Bugün Türkiye, dünyanın yükselen değerlerinden ve cazibe merkezlerinden birisi olmak yolunda hızla ilerliyor. Hala antibiyotik tedavisi refleksleri ile hareket etmeyi sorgulamak durumundayız. Çünkü bugün
rüzgar bizden yana ve soru şudur: bu rüzgarı teknenin direğini kırmadan, yelkenimizi yırtmadan, tekneyi yatırmadan nasıl kullanacak ve rotamıza doğru hızla nasıl ilerleyeceğiz?'
İhracatçıların Merkez'den talepleri
* Merkez Bankası rezervlerinin 75 milyar dolardan 100 milyar dolara veya gerekiyorsa daha yüksek bir düzeye çıkarsın.
* Gerektiğinde ciddi alımlarla
kura müdahale edilmeli.
* Faizleri daha da düşürebilir. Biz 2011 Mart'ına kadar kademeli olarak 1,25 puanlık bir düşüşün risk oluşturmaz.
* İhracatçı ve sanayici ile daha yakın bir ilişki kurulmalı ve danışma mekanizmaları geliştirmeli
* Döviz alımlarının miktarı arttırılarak daha etkin döviz sterilizasyonu yoluna gidilebilir.
MB'nin cevapları
* Döviz rezervleri 120 milyar dolara çıkabilir.
*
Müdahalelerinin döviz kuruna etkisi sıınırlı.
* Türkiye'de
faiz oranları enflasyon beklentileriyle uyumlu bir seviyededir. Gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığımızda ülkemizde reel faizlerin düşük bir seviyede olduğu görülmektedir.
* İhracatçıların sıkıntılarını yakından takip ediyoruz, yasal çerçevede yapılacakları araştıracağız.
Canımız yanıyor bundan daha büyük bir çığlık olabilir mi?tekstil ve konfeksiyon olmak üzere yatırımlarımızı
Mısır veya başka yerlerde yaparak ayakta kalırız ama ülkemiz kaybeder. İhracatçımızın yüzde 72'si 'en büyük sorunum kur' diyor ve 'bu sebepten fiyat veremiyorum' diyor. Bundan daha büyük bir çığlık olabilir mi? Bu çağrıyı nasıl karşılayacağız ve çözüm bulacağız?
Temel sorunumuz budur. Dalgalı kur uygulanmasına rağmen güçlü döviz girişleri ulusal paranın sürekli değerlenmesine yol açıyor. Bu da sert ve maliyetli düzeltme gereği ortaya çıkarıyor.
Döviz rezervi 120 milyar $'a çıkarılabilir ama kur yine de sıkıntı verecek
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankasının döviz rezervini 100-120 milyar dolara çıkarabileceklerini belirterek, 'Ancak kur, illa dediğiniz yere gelmeyebilir' dedi. Yılmaz, Tobin
vergisi türü önlemlerin ne tür sonuçlar doğurduğuna da değinen MB Başkanı, Brezilya'da
uygulamaya konulan Tobin vergisinin fazla caydırıcı bir etkisi olmadığını, portföy yatırımlarının vergi konulduktan sonra da artmaya devam ettiğini anlattı. Döviz kurlarına müdahale konusuna işaret eden Yılmaz, uygulama ve tespitlerine ilişkin bilgi verirken, 2005-2006 yıllarında yüksek miktarda gerçekleştirilen döviz müdahalelerinin döviz kuruna etkisinin sınırlı kaldığını söyledi. Yılmaz, benzer durumun
Güney Kore,
Japonya ve İsviçre'de de yaşandığını kaydederek, 'Merkez Bankası'nda çalıştığım dönemdeki tecrübem şudur ki, özellikle 80'li yıllarda çok sık müdahale yapılırdı, müdahaleler volatiliteyi, dalgalanmayı daha fazla artırıyor' dedi. Durmuş Yılmaz, faiz
indirim talepleri konusuna da değinirken, Merkez Bankasının kendisini verilen görev çerçevesinde elindeki veriye baktığını vurgulayarak, 'Ancak 'Türkiye'de faizler yüksek mi?' sorusunu sorduğumuzda ve diğer ülkelerle kıyasladığımızda şunu görüyoruz; Türkiye'de
faiz oranları enflasyon beklentileriyle uyumlu bir seviyededir. Gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığımızda ülkemizde reel faizlerin düşük bir seviyede olduğu görülmektedir' diye konuştu.