Mustafa Koç'la A'dan Z'ye

Zaman'a konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, piyasalardaki dalgalanmanın büyük ölçüde geçtiğini belirterek, “Ancak tedbiri elden bırakmamak lazım. Yeter ki güveni koruyalım.” diyor.

Mustafa Koç'la A'dan Z'ye

'Hükümetle TÜSİAD arasında kriz var' görüntüsünü medya oluşturuyor Galataport tartışmalarında babası Rahmi Koç’un ‘Bilseydik biz de girerdik.’ sözünü espri amaçlı sarf ettiğini aktaran Koç, “Dosyayı almıştık. Ancak ilgi alanımıza girmediği için ihaleye girmedik.” diyor. Borsa'daki manipülasyon operasyonunda tutuklananlar var. Kara paradan da bahsediliyor. Türkiye'de halka açıklık anlamında öncülük etmiş şirketlerin bu olaya bakışı çok önemli. Küçük yatırımcının Borsa'ya girmemesi veya yerlinin Borsa'ya ilgi duymamasında bu tür olayların da etkisi var mı? Bu hem AB uyum yasaları hem de Batı'yla entegrasyon sürecinde çok ciddi şekilde üzerine gidilmesi gereken bir olay. Zaten Borsa'mızın derinlik kazanmamasının en büyük sebeplerinden biri de bu. Bir siyasetçi çıkıp bir laf ettiği zaman Borsa işte şu kadar düşüyor, şu kadar yükseliyor ve çok kaygan bir zeminde işgörüyordu. Ayrıca bu şekilde insider trading dediğimiz hadiseden birçok kişi haksız kazanç sağlıyor ve haksız rekabet ortamı oluşturuyor. Bunlar Batı'da çok ciddi suç teşkil ediyor. Dolayısıyla bu şeffalığın Türkiye'ye muhakkak getirilmesi lazım. Ancak böylelikle Borsa daha bir derinlik kazanır ve şirketlerde hak ettikleri işlemler üzerinden değer görür. Bunun için de ciddi yaptırımlar gerekiyor. SPK'nın düzenleyici bir rol oynaması lazım. Gerekli kanunların yürürlüğe girmesi lazım. İMKB ve SPK'nın 'Denetimler konusunda üzerimize düşeni yapıyoruz; ancak bilirkişi konusunda ciddi sıkıntılar var. Borsa'dan anlayan mahkeme ya da uzman yok.' sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sermaye piyasaları Türkiye için yeni bir kavram deniliyor. Bu anlamda sermeya piyasalarına bakıldığında sizin reform yönünde atılması gereken adımlarla ilgili tavsiyeleriniz nelerdir? Burada dedikleri gibi işin uzmanlarının yetiştirilmesi ve bu insanların bunları yakından takip etmesi gerektiğini düşünüyorum. Her türlü konuda bilirkişi oluyor da sermaye piyasaları bugün ekonominin can damarı, bu konuda herhangi bir şey yapılmıyor. Anlam vermek kolay değil. Elektrikte vatandaşı mağdur etmeden orta yol bulunabilir Entek'te siz de doğelektrik üretiyorsunuz. Üreticiler 'Doğalgaza yapılan zamlara rağmen, elektriğe 3,5 yıldır zam yapılmıyor. Biz şalter indirdiğimizde daha kârlıyız.' diyor. Ancak hükümet, özel sektörü taviz istemekle suçladı ve Başbakan 'Size vatandaşı ezdirmem. Bunun faturası ağır olur.' dedi. Siz nasıl bakıyorsunuz bu tartışmalara? Bildiğim tek şey pahalı enerji kullanıyoruz. Baktığımız zaman Türkiye dünyanın enerji koridorlarından bir tanesi. Etrafımız çok zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarıyla dolu. Dünyanın en pahalı enerjisini; petrolünü, elektriğini kullanıyoruz. Bu, sistemin bozukluğundan kaynaklanıyor. Burada özel sektörle yapılan anlaşmalara bakmak lazım. Özel sektörün de haklı olarak zararlı bir iş yapması söz konusu değil. Bence burada bir uyarı olarak almak lazım. Son 5-6 aydır elektriğe zam yapılmamış. Bu şekilde bu sürdürülebilir değil. Orta yolu bulmak lazım. Ama vatandaş mağdur edilmemeli. Enerji Bakanlığı'yla özel sektör bu tip şeyler için bir araya gelip müzakare ediyor. Burada da böyle bir yola gidilmeli. Dalga büyük ölçüde duruldu, Türkiye yine çok cazip Piyasadaki dalganın durulduğunu düşünüyor musunuz? Büyük bir ölçüde evet; ama bu demek değildir ki tedbiri elden bırakalım. Sene sonunda Amerika'nın faizlerde alacağı pozisyon önemli. Daha doğrusu açık bir şekilde belirledi. Orada faizlerde bir düşüş görülürse -ki bekleniyor-, Türkiye yine çok cazip pazarlardan biri haline gelir. Baktığımız zaman hâlâ gelişmekte olan pazarlarda getirisi en fazla, en cazip ülke konumunda Türkiye. Yeter ki güveni sağlayalım. Hareketlilik sırasında sıcak paranın bedelini ödediğimiz söylendi. Ekonomide göz ardı problemlerin getirdiği bir piyasa ikazı gibi bir yorum yapıldı. Türkiye cari açığı küçümsediği için mi bu dalgalanmaya maruz kaldı? Küresel piyasalara baktığınızda bu bizden kaynaklanan bir olay değil. Dış kaynaklı. Ama en çok darbeyi biz aldık gelişmekte olan pazarlar arasında. Bunun da sebeplerinden biri bundan evvel yapılmış olan işlemler o kadar yüksekti ki yatırımcılar en ufak bir belirsizlikte yüzde 5 - yüzde 10'luk zarara bakmadan hemen çıkıyor. Bu da güvenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dalgalanma sırasında Koç Grubu'nun Londra'da bir toplantısı oldu. Orada büyük fonlara Türkiye'yi anlattınız. Bu çok dikkat çekiciydi. Programı daha önce yapılmıştı; ama o döneme gelmesi büyük bir moral verdi piyasaya. Zamanlama olarak çok enteresan... Bence iyi de oldu Türkiye için. Türkiye'nin en büyük kuruluşlarının gidip oradaki yatırımcılara durumu anlatmaları gerekiyor. Benim aldığım izlenim her ne kadar biraz tedirgin olsalar da Türkiye'ye olan güven devam ediyor. Eninde sonunda ellerindeki bu fonun bir yerlere yatması lazım. Sıcak para uyuşturucu gibi, dikkat etmek lazım Bu noktada sıcak para çok tartışıldı. Geliş ve gidişiyle ilgili bir düzenleme getiremediğimiz söylendi. Stopaj da burada bir sigorta olarak sunuldu; ama kaldırıldı sürpriz bir biçimde. Sizce stopaj kararı yanlış mıydı küresel konjonktür de dikkate alındığında? Daha da caydırıcı bir etkiye yol açacak bu. O bakımdan stopajın kaldırılmış olması yerinde bir karardır. Daha fazla yatırımcıyı ürkütmenin bir fayda getireceğini zannetmiyorum. Bizim memlekette her kalemden vergi konulup alınıyor. Telefon, petrol o şekilde, taşıtlar, beyaz eşya. Sıcak parayla ilgili endişelerin yersiz olduğunu mu kastediyorsunuz? Hayır, öyle demedim. Stopajı kaldırmak hadiseyi biraz daha cazip hale getirir. Bu sefer bir şey yaparken pazarın cazibesini kaybetmemek lazım. Ama sıcak para her zaman bir problem. Özellikle ekonomik krizlerde ciddi bir şekilde açıkta, döviz borcuyla yakalanan şirketler çok ciddi şekilde zarar gördü. Bu da tabii bankacılık sektörüne rücu ediyor, dolayısıyla zincirleme bir reaksiyon haline geliyor. Sıcak para da uyuşturucu gibi bir şey. O bakımdan çok dikkat etmek lazım. Koç Grubu dalgaya nasıl yakalandı? Sizi etkiledi mi? Hedefler bir nebze saptı. Şu anda revziyon söz konusu değil. Tahmin ediyorum, çok radikal bir şey olmazsa, önümüzdeki üçüncü ve dördüncü çeyrekte piyasa kendini tekrar toplayacak. Belki enflasyonda büyümedeki hedefler tam tutmasa bile bu dünyanın sonu değil diye düşünüyorum. Dalgalanmanın cari açığa da olumlu yönde çok ciddi şekilde etkisi olacak. Bizim yıl sonu ihracat ve konsolide ciro hedefimiz aşağı yukarı aynı seviyede kalacak. Rakiplerimizin rafineri kurması TÜPRAŞ'ın değerini etkilemez TÜPRAŞ'ta yatırımlar ne durumda? TÜPRAŞ'ı büyütüceğiz. Yatırımlar devam ediyor. Özellikle rafinerilerde daha verimli çalışmaya gidilmeli. Onun dışında bugün baktığımız zaman bütün bölgenin en önemli rafinerilerinden biri, o şekilde büyütmeye devam edeceğiz. POAŞ ve Çalık'ın Ceyhan'a rafineri projesi var. En son Rus Lukoil, Zoguldak'a rafineri için EPDK'ya lisans başvurusu yaptı. Bütün bunların TÜPRAŞ'ın değeri üzerinde bir etkisi olur mu? Sizin evinizin yanındaki arsanın fiyatı sizin için değişiktir, oradan geçen başka bir insan için daha değişiktir. TÜPRAŞ'ın bölgedeki stratejik önemi çok büyüktür. Dolayısıyla 4,14 milyar dolarlık fiyat bizim için doğru verilmiş bir fiyattır. Ha bunun yanında rakipler ileride rafineri kurar, zaten bugün ülkenin ihtiyacı ortada. Kaldıki rafinerinin kurulması çok zor, ki gün geçtikçe de zorlaşacak. Gerek yer meselesi gerek çevre meseleleri, o bakımdan TÜPRAŞ'ın tek başına olmasının çok büyük avantajı var. Bu avantajı kullanacağız. Yeni bir yabancı görecek miyiz? Başlangıçta arayışlar vardı. Birkaç firma ile temas içindeyiz. Bakalım olursa eğer. Yoksa böyle devam edeceğiz. TÜPRAŞ'ta işçilerin gönlünü kazandınız gibi. İşçi ile işveren arasında bir problem yok. Onlar şu kadar adam çıkarılacak diye kaygılanıyordu. Bunu sendika da çok körükledi; ama böyle olmadığını çok açık bir şekilde anlattık. Hatta yatırımlar hızlanacağından dolayı, istihdamın artabileceğini işçilere komünike ettik. Hiçbir problem yok. Yeni eleman alımı olabilir tabii ki. Ama böyle yüzlerce işçiyi sokağa salacağız, iş akitlerine son vereceğiz gibi bir şey söz konusu değil. Öyle olmadığını da zaten anladılar. Dünyanın en pahalı benzinini tüketiyoruz. TÜPRAŞ'ın sahibi olarak bu sizi rahatsız ediyor mu? Bu bütçeyi ayakta tutmak için vergiyi nereden en kolay alırım diye senelerdir süren bir program maalesef. Daha ne kadar böyle devam eder? Bakın bugün aldığınız arabanın taksidinin yüzde 45'inden fazlası vergiye gidiyor. Yazık günah. O bakımdan makro açıdan veya sosyal açıdan baktığımız zaman dar ve orta gelirli için zor bir durum. Diğer tarafta kaçak akaryakıt gibi bir manzara var. Taşıt sayısı artmasına rağmen benzin tüketimi azalmış. Bu, kayıt dışılığın delili aslında. Bu, şirketleri de haksız rekabette mağdur eden bir durum. Zaten Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri de kayıt dışı ekonomi. Bunun üzerine neden yeteri kadar gidilmiyor, bilmiyorum. AB yolunda bizim karşımıza en büyük problem olarak çıkacak çözmezsek. Elektrik dağıtımına talip misiniz? Yabancı ortak olacak mı? Dağıtıma talibiz; ama ihale gecikiyor. Çünkü devlet tarafından bir sürü belirsizlik var. Onlar netleşmeden herhangi bir şey yapmak kolay değil. O konuda da çok ciddi birkaç firma ile temas halindeyiz. İistanbul için çok ciddi rakamlar konuşuluyor. Koç Grubu'nun odaklanacağı bölgeler hangileri olacak? Marmara tarafı veya Anadolu İzmit tarafı olabilir. Bu, büyük bir iş ama. Portföyde yeni bir yapılandırmaya gidiyorsunuz. Belirli sektörlerden çıkıyorsunuz, yeni satın almalar olacak büyüme hedefleri doğrultusunda. Son durum nedir? Detayları veremem; ama çok ciddi bir süreç içinde bunlar programlandı. Belirli yatırım bankalarına yetkiler verildi. İzocam, Döktaş ve Demirdöküm'e çok ciddi şekilde talipler var. Teklifler alındı, bunlar değerlendiriliyor. Odaklanmak mecburiyetindeyiz. Odaklanacağımız sektörler de belli. Bu şirketleri alacak insanların portföyün bir parçası olarak değil de ana iş olarak bakarlarsa daha iyi olur. -Şanlıurfa'daki hayvancılık yatırımından vazgeçmiştiniz. Sonra kalmaya karar verdiniz. Ortaklarla aramızda görüş ayrılığı vardı. Ya onlar alacaktı ya biz alacaktık. Sonra masaya oturduk. Onlar sütte ısrar ediyordu, biz besinin daha kârlı bir iş olacağını savunuyorduk. Anlaşamadık. Biz aldık. Orayı bir sosyal sorumluluk projesi olarak görmemiz lazım. O başka şirketlere emsal teşkil ederse ne âlâ. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin tartışmalara siz nasıl bakıyorsunuz? Şu anda bunu tartışmak çok yanlış. Türkiye bu hatayı yapıyor ve ortamı geriyor. O bakımdan konuşmam da. Sakız oldu artık bu makam. Kim olacak diye çok fazla görüş öne sürmek doğru değil. Başka önemli problemler var. Nisana daha çok var. 24 saatte bile birçok şey değişebiliyor. Bunu çok fazla konuşmamak lazım. Ama Başbakan'ın 'Parlamento dışı uzlaşma olması lazım.' demesi çok önemli bir gelişmedir. Bize de bu konuda ne düşündüğümüzü sorduğu söyleniyor. Böyle bir şey yok. Hükümetle TÜSİAD arasında gerginlik giderildi yorumları yapıldı Sayın Ömer Sabancı ile yaptığınız Başbakanlık ziyaretinizden sonra. Görüş ayrılığı zaman zaman oluyor; ama öyle bir gerilim yok. Bunu medya böyle gösteriyor. Bunu küskünlük, gerginlik gibi algılamamak lazım. TÜSİAD da bu sistemin çok önemli bir parçası. Burada memleket menfaatleri ne yapmayı gerektiriyorsa onu yapmak lazım. AB'li politikacılar tribüne oynuyor Hükümetin limanlar konusundaki tavrını nasıl buluyorsunuz? Ben her ne kadar Avrupa Birliği'nin çok önemli olduğunu savunan bir insan olsam da hakikaten AB'li politikacılar tribünlere oynuyor. Referandumda KKTC her şeyi yaptı. Bizde 'evet' çıktı Rumlar 'hayır' dedi. Tabii Rumları bu problem çözülmeden AB'ye almaları büyük hataydı. Ben olsam 'kardeşim git bunu çöz öyle gel' derdim. Şimdi adamların müdanaları olmadığı gibi bu işi çözmeye karşı en ufak bir istekleri de yok. 'Ben böyle istiyorum, böyle de dikte ederim' tarzında yaklaşıyorlar. Burada AB'nin özellikle Yunanistan'ın Kıbrıs Rumlarına ciddi şekilde baskı uygulaması lazım masaya oturmaları için. Türkiye'yi de kaybetmelerinin onlar için çok da uygun olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla bir yerde şapkalarını ellerine alıp düşünmeleri lazım. Herhangi bir şekilde bu konuda taviz verilmesini de doğru bulmuyorum. 650 bin nüfuslu bir ülkenin Türkiyenin kaderini böyle etkilemeye hakkı yok. Tabii halkımız da 'bunlar bizi istemiyor, ne yapsak yaranamıyoruz' deyince de AB desteği yüzde 70'lerden yüzde 40'lara iniyor. Yazık. TÜSİAD olarak Avrupa'da lobi yapıyorsunuz. Burada sizin mesajlarınız en azından yanlışı görmeleri açısından çok etkili oluyor. Adamlar yanlışı görüyor. Orda da politika malzemesi olarak kullanmaları gerekiyor kendi açılarından. Kamuoyuna anlatamıyorsunuz. Türkiye Avrupa'ya ne verecek? Avrupa Türkiye'ye ne verecekten ziyade, biz Avrupa'ya ne vereceğiz? Çökmüş bir sosyal güvenlik sistemi var AB'de. Bu yaşlıları kim taşıyacak? Bundan 10 sene sonra AB'nin durumu ne olacak o da belli değil. Nüfus yaşlanıyor, bürokrasi artıyor. Adamlar her sene daha az çalışıyorlar. Belki bize 'hadi girin' dedikleri zaman biz istemeyeceğiz, öyle bir durum da olabilir. Ama reformları devam ettirmeliyiz. Böyle bir iteleme olmadan bunları yapmalıydık. Başka bir konumda olsaydık belki adamlar bugün 'ne olur girin diyecekti', biz istemeyecektik. Koç'un sosyal sorumluluk projeleri ile Anadolu'ya açılması çok dikkat çekiyor. Bu stratejiyi nasıl açıklıyorsunuz? Koç Topluluğu, milletinden aldığını halka mı veriyor? Bizim bu sosyal sorumluluk projeleri çok eskiye dayanıyor. Fakat maalesef anlatamıyoruz. Anket yaptığınız zaman halktan kopuk, cam fanus içinde yaşıyor gibi izlenim çıkıyor. Ama bu adımlardan sonra 'biz sizi böyle bilmiyorduk' cevapları alıyoruz. Bu tip projelerle bunu insana anlattığınız zaman Koç Grubu'nun hakkındaki görüşler de değişiyor. Anadolu'ya gidiyorsunuz, bayilerinizle görüşüyorsunuz. Oradaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Anadolu iyi bir pazar. Çok girişimci ruhlu insanımız var. Onlar iyi yönlendirilirse çok ciddi şekilde büyüyebilir bu ülke. Zaten orta ve küçük ölçekli işletmeler bugün ekonominin bel kemiğini oluşturuyor. Bugün bir Kahramanmaraş, Gaziantep, Kayseri, Denizli.. bu insanlar çok enteresan. Oradan sessiz sedasız çok ciddi ihracat yapan kuruluşlarımız var. Gidince o organize sanayi bölgeleri hoşuna gidiyor insanın. Tabii yapılacak çok şey var. Rahmi Bey, 'Galataport'tan haberimiz yoktu, bilseydik girerdik.' demişti. Siz de 'Haberimiz vardı.' dediniz. Rahmi Bey onu orada bir espri gibi söylemiş. Biz biliyorduk o projeyi, hatta dosyasını bile aldık. Ama ilgilenmedik. Babam teşbihte bulunmuş. Danıştay'da TÜPRAŞ'la alakalı gelgitler oldu. Yargı ekonominin geldiği noktayı mı yakalayamıyor acaba? Hadiseye hukuk açısından baktığımız zaman, birtakım yerlerde esnek davranamıyorsunuz. Gerçeklerden de kopuk kararlar çıkabiliyor. Memleketin menfaatine uygun karar çıkmıyor. Bu da böyle olunca yabancı sermayeyi ürkütüyor. Danıştay'da bu karar çıktığı zaman ki bu çok yakın bir şeydi. 'Niye bu böyle oldu, devam edecek mi, ne düşünüyorsunuz?' diye çok soru geldi yurtdışından. O taraftan diyeceksiniz yargının esnek davranma gibi bir şeyi yok. Mevzuat ne ise karar o. Belki yargıdaki insanlarımızı olaylar hakkında daha çok bilgilendirmeliyiz. Daha akılcı davranmak lazım diye düşünüyorum. TÜPRAŞ'ın parasını da bu yüzden erken yatırdığımız iddiaları doğru değil. Amerika'dan geliyor para, zaten saat farkı var. Her gün faiz yazıyor. Ben orda yanlış anlama olacak diye bir hafta bekler miyim? Mümkün mü? Türk Telekom'da Sabancı Grubu ile bir ortaklığınız oldu. Fakat ihale bitmeden ortaklığınız sona erdi. O dönemde çok tartışıldı. Gima operasyonunun etkisi oldu mu? Hiç alakası yok. Gima çok çabuk gelişen ve o şekilde sonuçlanan bir olaydı. 'Telekom'da devam edelim mi yoksa kendi yolumuza mı gidelim?' konusunu çok önceden tartışıyorduk. Dolayısıyla Gima ile hiç alakası yok. Gima'nın satışıyla ilgili Hüsnü Özyeğin'e kırgın mısınız? Biz o dönemde gerekli açıklamayı yaptık. O konuya daha fazla girmek istemiyorum.
<< Önceki Haber Mustafa Koç'la A'dan Z'ye Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER