Türkiye ekonomisi son 30 yıldır yaşadığı yüksek enflasyon ve
ekonomik istikrarsızlıklar nedeniyle içine girdiği ''dolarizasyonun'' etkisinden bir türlü kurtulamıyor.
Dolarizasyon ne diye sorulacak olduğunda;
döviz kuru ve enflasyondaki sürekli dalgalanmalara karşı ''korunma yöntemi'' olarak bireylerin, birikimlerini ''
rezerv para'' (reserve currency) olarak kabul gören paralara kaydırması olarak özetlenebilir.
Daha basit haliyle dolarizasyon, bireylerin parasal varlıklarını ''
ABD Doları ve
avro'' gibi
yabancı paralara bağlamaları...
Nitekim son 11 ayda bankalardaki toplam döviz
mevduat hesapları enflasyonun üzerinde, yüzde 15,6 oranında artarak 91 milyar 812 milyon dolara çıktı. Oysa bu rakam 30
Aralık 2005 tarihinde 79 milyar 416 milyon dolardı.
Dolarizasyonun Türkiye ekonomisine çok sayıda olumsuz etkileri bulunurken, söz gelimi yaşanan dolara dönüş trendiyle bir bakıma ABD
Merkez Bankası
finanse edilmiş bulunuyor.
KUR RİSKİNE DİKKAT
Bankacılık çevreleri, bankalarda toplam yabancı mevduatta görülen artışa dikkat çekerken, dalgalı kur rejiminde
Merkez Bankasının bir kur taahhüdü olmadığını, kurun piyasada oluşması nedeniyle kurun yükselebileceği veya düşebileceğini o nedenle vatandaşların kur riski aldığına dikkat çekiyorlar.
Vatandaşın, herhangi bir nedenle dolara kayması ve kurun düşmesi durumunda zarar edeceğini ve söz konusu durumun geçmişte yaşanmış bir çok örneği bulunduğu ifade ediliyor.
EKONOMİYE OLUMSUZ ETKİLERİ
Dolarizasyonun Türkiye ekonomisine olumsuz etkileri de bulunuyor.
Dolarizasyon, YTL'nin değer kaybına yol açmakla birlikte, yılın ikinci yarısından bu yana yaşanan dolara dönüş trendi henüz YTL'nin değerinde olumsuz bir etkisi görülmedi. Hatta kurlarda düşüş de görüldü.
30 Haziran 2006 tarihi itibarı ile Merkez Bankasının ilan ettiği ABD Dolarının efektif döviz kuru 1,5797 YTL iken, 14 Aralık 2006 tarihi itibarı ile 1,4254 YTL'ye indi.
Küresel düzeyde bu yılın
Nisan ve
Mayıs aylarında yaşanan dalgalanmaların ardından yeniden artış trendine giren bankalardaki döviz mevduat hesapları, daha sonra gerileyerek 30 Haziran tarihi itibarı ile 80 milyar 382 milyon dolara inmişti.
Bu tarihten itibaren sürekli artış eğilimi içinde olan döviz mevduat hesapları, yüzde 14,2 oranında artış gösterdi.
YILMAZ VE SERDENGEÇTİ NE DEMİŞTİ?
En son Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası tarafından İstanbul'da düzenlenen ''Dolarizasyon: Sonuçlar ve Politika Seçenekleri'' konulu konferansın açılışında yaptığı konuşmada, dolarizasyonun sakıncılarına dikkat çekmişti.
Yılmaz, Türkiye'deki dolarizasyon düzeyinin hala yüksek olduğunu belirtirken, enflasyon düşse, makro ekonomik istikrar büyük oranda korunsa bile, geçmişteki enflasyonist ve istikrarsız ekonomik ortamın hatıralarının, halen ekonomik aktörlerin geçmişten gelen yabancı para birimi üzerinden paralarını tutma alışkanlığının ortadan kalkmadığını gösterdiğini ifade etmişti
Durmuş Yılmaz ayrıca, bu nedenle makro ekonomik istikrar veya herhangi bir iç veya dış gelişmeyle bir belirsizlik algılaması artarsa, o zaman böyle bir durumda beklentilerde bir bozulma söz konusu olabileceği ve dolarizasyonda bir artış ortaya çıkabileceği uyarısında bulunmuştu.
Merkez Bankası eski başkanı
Süreyya Serdengeçti de, geçen yıl Merkez Bankası Başkanı iken yaptığı bir konuşmasında, ''Dolarizasyon/ Ters Dolarizasyon'' konusuna değinirken, ''gerek Türkiye gerekse diğer
ülkeler, özellikle dolarizasyonun yüksek olduğu Latin
Amerika ülkelerinin yaşadığı tecrübeler, dolarizasyonun, bir ülke ekonomisinin kırılganlığını önemli ölçüde artırdığını oldukça net biçimde göstermektedir'' demişti.
DOLARİZASYONUN DİĞER OLUMSUZ ETKİLERİ
Öte yandan dolarizasyon, finans kesimi üzerindeki olumsuz etkisini likidite riski üzerinden de gösteriyor.
Dolarizasyonun yüksek olduğu ekonomilerde likidite riski;
kriz algılamalarının arttığı ve ekonomide dalgalanmaların yaşandığı durumlarda ulusal varlıklara talebin düşmesi, mevduatın ya da
yastık altı ve kasalarda tutulan ulusal paranın yabancı paraya çevrilmesi veya yabancı para olarak
yurt dışına aktarılması ya da kısa vadeli kredilerin geri çağrılması ile ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla yabancı para cinsinden mevduatların yabancı para cinsinden varlık karşılığı yeterli değilse, mali sistemde bir likidite sıkıntısı ortaya çıkıyor. Bu sıkıntı doğrudan ekonomideki kırılganlıkları artıran ve tetikleyen bir sürece yol açıyor.
Dolarizasyonun, yabancı para cinsinden
fiyatlamanın yaygınlaşması ve ulusal paradaki değer kaybının sürekli ve kalıcı olarak algılanmasıyla beraber, firmaların sıklıkla fiyat ayarlamalarına gitmelerine de yol açıyor.