Üst düzey yetkili, “Doğu Akdeniz’de zemin etütleri yaptırdık. Rum Kesimi’nden Avrupa’ya boru hattı döşemek mümkün değil. Gazı sıvılaştırıp taşıma projesi de çok maliyetli; sadece tesisi 10 milyar dolara çıkıyor. Ne İsrail ne de Rusya buna para yatırır. Bu bağlamda en makul yol, siyasi çözümün ardından, muhtemel gazın Türkiye’ye taşınıp buradaki mevcut boru hatları üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması.”
Aksiyon'dan Mesut Çevikalp'in haberine göre, Güney Kıbrıs’ın mali çöküşü ve İsrail’in Türkiye’ye yaklaşması, Doğu Akdeniz jeopolitiğini yeniden değiştirdi. Konjonktürü barışa kanalize etmek isteyen Ankara, yeni bir çözüm planı hazırladı. İşte detayları…
‘Gazın Türkiye’den geçmesi, halkımızın millî ve ekonomik çıkarına olacaksa geçsin. Sevmek, düşmanlık beslemekten daha iyidir… Türkler bize İsraillilerden daha iyidir…”
Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’a ait bu sözler… Varlığı ‘Türk düşmanlığı’ ile özdeşleşen ruhani liderin şubat başındaki bu sürpriz çıkışı, Güney Kıbrıs’ta iç dengeleri değiştirdi. Geçmişten bugüne Rum kamuoyunu, siyasetini yönlendiren Kilise’deki tavır değişikliği, Ankara tarafından da dikkatle izlendi, yeni dönemin ‘işaret fişeği’ olarak algılandı.
Bu açıklamadan bir ay sonra Annan Planı’na destek veren Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) lideri Nikos Anastisiadis’in devlet başkanlığına gelişi şartları olgunlaştırdı. Ankara-Lefkoşa hattı yeniden canlandı. İsrail’den gelen özrün ardından Türkiye, Kıbrıs’ta yeni çözüm inisiyatifi için düğmeye basıp Kıbrıs meselesinde yeni bir ‘açılıma’ gitti… Öneriyi, bizzat Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu duyurdu. Bakan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a, BM Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesine ve Yunanistan’a gönderdiği mektuplarla adada oluşan barış atmosferine dikkat çekti. 45 yıldır çözüm getirmeyen ikili müzakereler yerine Türkiye, Yunanistan ve iki toplum liderlerinin katılacağı bir ‘dörtlü konferans’ düzenlenmesini talep etti. Bu son inisiyatifin adada eşitliğe dayalı birleşmeyi sağlamaması durumunda taksime gidileceği özellikle vurgulandı. Ankara bu noktadaki net tutumunu Türkiye’ye gelen ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye de aktardı. Adadaki çözümsüzlük sürecinin son çıkışa ulaştığı ifade edildi…
Ankara ihtiyatlı iyimser
Ne var ki Rum-Yunan cephesi, pek de olumlu tepki vermedi mektuba. Rum Dışişleri Bakanı Yanis Kasulidis, Türk hükümetini Güney Kıbrıs’ı etkisi altına alan mali krizden yararlanmakla suçladı. Yunan mevkidaşı Dimitris Avramopulos da fırsatçılıkla… Ancak Ankara son inisiyatiften henüz ümit kesmiş değil. Özellikle BM cenahından pozitif sinyaller alıyor. Bunun yanında Yunanistan’ın ardından Güney Kıbrıs’ta hayatı felç eden mali krizin, tarafları yeni çözüm arayışlarına iteceğini öngörüyor. Bir bakıma aktif bekleme durumunda.
Bir üst düzey yetkiliye sürecin perde arkasını soruyoruz. Ankara’nın, Güney Kıbrıs’taki devasa mali krizi, ada çevresinde beliren doğalgaz rezervlerini ve İsrail ile başlayan normalleşme sürecini hesaba katarak yeni bir adım attığını vurguluyor. İlk geri dönüşler umut vermese de sürecin henüz rafa kaldırılmadığına değiniyor: “Yunanistan ve Güney Kıbrıs, tarihlerinin en kötü krizlerini yaşıyor. Her iki taraf da AB ve IMF yardımıyla ayakta kalıyor. Krizi atlatabilmek için ada açıklarında beliren doğalgaz kaynaklarını çıkarmaya yöneldiler. Ancak bunun için ellerinde ne mali ne de teknolojik kapasite var. İsrail ve Rusya gibi üçüncü ülkelerle işbirliği yapmaya çalışıyorlar. Ancak onlarca yıla mal olacak bu çabanın KKTC ve Türkiye’ye rağmen işlemesi mümkün değil. Türkiye, gazın adadaki siyasi krizin çözümüne mal edilmesini teklif etti. Zira bu İsrail’in de çıkarına…”
Rum Kesimi, 2011’de Doğu Akdeniz’de tek yanlı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan edip sondajlara başlamıştı. Şubat 2012’de, sondaj çalışmalarını yürüten İsrail destekli Amerikan Noble Energy, MEB’in 12. parselinde zengin doğalgaz rezervlerine ulaştıklarını duyurdu. ‘Afrodit’ olarak anılan bölgede 80 milyar dolarlık gaz bulunduğu açıklandı. Ancak henüz derindeki bu rezervi dışarı çıkarma girişiminde bulunulmadı. Rumlar, ortaklık için İsrail gibi Rusya’ya da yeşil ışık yaktılar fakat henüz net bir anlaşmaya ulaşamadılar.
Aynı yetkili, söz konusu rezervin çok derinde olduğunu, o noktadan gazın çıkarılıp çıkarılamayacağının netleşmediğini aktarıyor. Büyük enerji devlerinin yaklaşmadığı projeye, görece çok daha küçük kapasitedeki Noble Energy’nin risk alarak girdiğini vurguluyor: “Türkiye konuyla ilgili bazı araştırmalar yürüttü. Bunlara göre, oradan gaz çıkarmanın maliyeti çok yüksek. Bugün başlatılsa bile onlarca yıla mal olacak bir süreç söz konusu. Bu yıl ekonomisi yüzde 10-15 oranında daralacak Rumların beklemeye vakti var mı? 20 milyar avroluk bir açık söz konusu… Ayrıca İsrail gibi Rusya da bu riskli yatırıma büyük kazanımlar almadan girme niyetinde değil. Kısacası resim Rumların çizdiği kadar tozpembe değil!”
Rumların tek çıkar yolu Ankara
Aynı yetkili, Rumların enerji politikalarını Türkiye’ye, KKTC’ye rağmen tek taraflı yürütemeyeceğini, siyasi ve coğrafi açıdan Ankara’nın oluruna muhtaç olduğunu ifade ediyor: “Doğu Akdeniz’de zemin etütleri yaptırdık. Rum Kesimi’nden Avrupa’ya boru hattı döşemek mümkün değil. Gazı sıvılaştırıp taşıma projesi de çok maliyetli; sadece tesisi 10 milyar dolara çıkıyor. Ne İsrail ne de Rusya buna para yatırır. Bu bağlamda en makul yol, siyasi çözümün ardından, muhtemel gazın Türkiye’ye taşınıp buradaki mevcut boru hatları üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması. Ankara yeni dönemde gazı çözüm zeminine dönüştürme teklifinde bulundu. İsrail’le normalleşme sürecine de uygun bu adım. Aksi senaryoların hayata geçirilmesi pek mümkün değil.”
Ekonomileri her geçen gün küçülen Kıbrıslı Rumların Türklerle barışıp birlikte düze çıkmaktan başka çıkar yolu var mı? ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley’in hesaplarına göre, Güney Kıbrıs bu yıl yüzde 20 oranında daralmaya gitse dahi borçlanma oranı 2016’da yüzde 120’ye ulaşacak. Yani kısa zamanda toparlanması mümkün değil. Mevcut kriz AB ve IMF’den gelen 10 milyar avroluk yardımla frenlense de geleceğe dair soru işaretleri varlığını koruyor. Hükümetin 5,8 milyarlık tasarruf için bankalarda 100 bin doları aşan hesaplarda zoraki gittiği tasarruf halkı derinden etkiledi. AB-IMF zoruyla düzenlenen paket, Kıbrıs Bankası’nda 100 bin avrodan fazla yatırımı olan mevduat sahiplerinin paralarının yüzde 60’ını kaybetmelerine kapı aralıyor. Ayrıca bankacılık sistemindeki daralma yakın gelecekte Güney Kıbrıs’ı işsizler diyarına çevirecek. Bakanlık koltuğuna şubatta oturan Rum Maliye Bakanı Michalis Sarris’in kurtarma paketine karşı durarak istifa etmesi, Anastisiadis hükümetinin zor durumda olduğunu gösteriyor. Bu noktadan bakıldığında Türkiye ile anlaşma şıkkının masada duran en tutarlı çıkış planı olduğu görülüyor.
Diğer taraftan KKTC, ada çevresindeki petrol ve doğalgaz kaynaklarını Rumlara bırakma niyetinde değil. Rumların adanın geleceğini ‘ipotek’ altına alma girişimlerine karşı duruyor. Bulunan doğalgaz kaynaklarının kullanım hakkının adadaki iki topluma ait olduğunu, tek taraflı kullanıma izin vermeyeceklerini belirtiyor. Ankara gibi Türk hükümeti de kaynakların iki toplumu yeniden birleştirici unsur olabileceğini, bunun için müzakereye açık olduğunu duyuruyor. Lefkoşa, bugün dahi elektrik satışı yaptığı Rumlara, yakında tamamlanacak olan Manavgat boru hattıyla temiz su verebileceğine, enerjinin de birlikte sorunsuzca kullanılabileceğine işaret ediyor.