Pamuk eller yerli ‘cep’e

Cep telefonuna yılda 3 milyar dolar harcayan Türkiye’nin bu parayı içeride tutabilmesi için yapması gereken tek şey yerli üreticiyi desteklemek.

Pamuk eller yerli ‘cep’e

Türk toplumu teknoloji harikası aletleri kullanmaktan büyük keyif alıyor. Örneğin 1994’te hayatımıza giren cep telefonu. Bu minik aleti o kadar benimsedik ki son 12 yılda telefon ithalatına 20 milyar dolar harcadık. 2005’te cari işlemler açığının 23,1 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde teknolojiye olan merakımızın hangi boyutlara ulaştığı rahatça görülüyor. Yapılan araştırmalara göre ülkemizde yaşayan her 100 kişiden 65’i cep telefonu kullanıyor. Gelişmiş ülkelerde her kullanıcıya 2 telefonun düştüğü sürece süratle giden Türk toplumunun bu konudaki talebinin hız kesmeden devam edecek olması yerli ve yabancı telefon şirketlerinin iştahını kabartıyor. Yılda 10 milyon cep telefonunun satıldığı bu büyük pazarın tamamına yakınını ithalatçı firmalar kontrol ediyor. Cep ithalatı için yılda 3 milyar dolar harcanması önceleri byük bir sorun oluşturmazken ekonomideki dengelerin sarsılmaya başlaması başta ekonomi yönetimi olmak üzere birçok kesimde rahatsızlık meydana getirmeye başladı.Sektör uzmanlarına göre cari açığın yüzde 6’sı cepden kaynaklanıyor. İthalata harcanan miktarın büyüklüğü hükümeti çeşitli önlemler almaya zorluyor. TÜRKİYE PAZARI İSTİKBAL VAAT EDİYOR Bu durum uzun zamandır sesi soluğu çıkmayan yerli markaların tekrar gündeme gelmesine neden oldu. Hükümetin, yerli markalara üretim yapması için çağrıda bulunması yerli firmaları yeniden harekete geçirdi. Ulaştırma Bakanlığı ve Telekomünikasyon Kurumu (TK) tarafından da çeşitli platformlarda konunun gündeme getirilmesi yerli üreticileri dünya devlerinin savaştığı bu arenaya inme konusunda cesaretlendirdi. Sahaya inmeye cesaret eden ilk marka yılların eskitemediği “Raks” markası oldu. GSM pazarının geliştiği 90’ların ortasında “yerli cep” konusunda araştırmalar yapmaya başlayan şirket, 2001’deki ekonomik krizin etkisiyle iflasın eşiğine gelince bu çalışma da rafa kaldırılmıştı. Kâbus dolu üç yıl geçiren şirket 2004 yılına kadar varlık mücadelesi verir. Bu tarihte, ünlü bir avukat olan Abdürrahim Karslı şirketi devralır. İlk iş olarak tozlu raflarda bekleyen “yerli cep telefonu” projesini tekrar gündeme alan Karslı ve ekibi, 2005’in ortalarında İnter-Mobil isimli küçük bir aile şirketiyle bu büyük denize adım atar. “Başlarken bizi çok ikaz ettiler. Buraya yaptığınız yatırım kocaman sıcak bir tencerede bir parça yağın cos diye uçup gitmesi gibidir, yapamazsınız, bu olmaz, hayaldir dediler. Ama hayal olmadığına inandık ve başladık. Türkiye, genç nüfusuyla yükselen geniş ve kârlı bir pazar.” Sıra telefonların üretimine gelince işler karışır. “Yerli marka” sloganıyla yola çıkan Raks, Türkiye’de üretim yapması halinde dünya devi rakipleriyle fiyat açısından rekabet edemeyecek ve kısa zamanda diğer Türk şirketlerinin akıbetini yaşayacaktır. Bu durumda üretim için adres bellidir: Çin. Raks Yönetim Kurulu Başkanı Karslı yerli malı telefonun neden yurtdışında üretildiğini şöyle açıklıyor: “Bugün dünyada hiçbir cep telefonu şirketi hardware (donanım) üretimini kendisi yapmıyor. İşçilik yapmak akıl işi değil. Bunun için kocaman bir tesis lazım. Motorola, Nokia bile bu yüzden üretim bantlarını Çin’e kaydırdı. Bu şirketler ne yapıyor? Telefona hayat veren yazılımlara yani software’e odaklanıyor. Biz de öyle yaptık, kendimiz tasarladık, yazılımlarını hazırladık ve Çin’de imal ettirdik. Bir telefonun mühendislik işlemlerini gerçekleştirdikten sonra (yazılım, tasarım işlemleri) kalıp hazırlamak gibi bir iştir. Kalıplarınızı hazırlayıp tornacıya bunu bana seri olarak üretir misin demektir. Bu da genel maliyetin sadece yüzde 25’idir.” Bugün cep telefonu şirketlerinin katma değeri daha yüksek ve ürünün fiyatını belirleyen yazılım konusuna odaklandığını vurgulayan Karslı’ya göre Türkiye bu konuda ciddi bir potansiyele sahip: “Batıda yazılım teknolojisiyle uğraşanların yaş ortalaması 50 iken ülkemizde 26. Demek ki bu işi en iyi yapacak olan biziz. Türkiye telefon sektöründe artık yazılım konusuna odaklanmalı, şirketlerimiz bu konuda üretim yapmalı. Eğer Türk gençlerine böyle bir imkân sağlanırsa bu sektörün de ülkenin de önü açılacaktır.” KARİKATÜR KRİZİ RAKS’IN ÖNÜNÜ AÇTI Telefonların üretimi yapıldıktan sonra iş pazarlamaya gelir. Satış noktalarının, büyük markaların korkusundan yerli markaları satmaktan çekindiği ciddi bir pazarlama sorunu yaşanır. “Telefonları satamadıktan sonra üretmenizin hiçbir anlamı yok tabii. Ülkemizde pazara yeni giren firmaları engellemek için her türlü tedbir alınıyor. Büyük telefon firmaları satış noktalarına ‘yeni çıkan ürünü alırsan ben sana ürün vermem’ diyor. Adam 100 Nokia 10 Raks satacaksa bizim ürünlerimizi almak istemiyor. Zor şartlarda piyasaya çıkmışsınız, çeşidiniz az, pazarla mücadele etmek çok kolay olmuyor.” Gerçekten ilk çıkan 220, 330 ve 440 modellerini birçok tüketici görme imkânı dahi bulamaz. Dağıtım konusunda yaşanan bu olumsuzluklara karşın, gelen ilk satış rakamları umut vericidir. Muadillerine göre yüzde 20-30 daha ucuz ürünleri kullananlar son derece memnundur: “Bu milletin bir özelliği var. Kendinden olana sahip çıkıyor. Yani yerli bir ürün diye bunu test etmem lazım diyor. Yeni bir firma olmamıza rağmen millet bize sahip çıktı. Bunda sattığımız mamullerin standartlarının yüksek olması da büyük rol oynadı.” Geri dönüşler iyi ama satışlar beklenen düzeyde değildir. Tam bu sırada beklenmeyen bir gelişme yaşanır. Danimarka’da yayınlanan bir gazete Hz. Muhammed Aleyhisselama hakaret eden bir dizi karikatüre sayfalarında yer verir. Bu olay dünyanın dört bir tarafındaki Müslümanlar arasında infiale sebep olur. İnsanlar tepkilerini Danimarka ve Kuzey Avrupa ülkelerinde üretilen ürünleri protesto ederek gösterir. Bu Raks firması için bir dönüm noktası olur. İnternetteki forumlarda Nokia ve Ericson markalarının da boykot edilecek ürünler arasında gösterilmesi yerli malı telefon Raks’ın önünü açar. Yönetim Kurulu Başkanı Karslı bu gelişmenin kendilerine katkı sağladığını itiraf ediyor: “Danimarka’da başlayan karikatür krizi nedeniyle başlayan boykotlar bizim satışlarımıza olumlu yansıdı. İnsanlar kuzey Avrupa markalı cep telefonlarını almamaya başladı. Bu da bizi beklediğimizden daha kısa bir zamanda hedeflerimize ulaştırdı.” Abdürrahim Karslı, arkalarına aldıkları olumlu rüzgâra rağmen pazardaki paylarının hâlâ istenilen seviyesinin gerisinde bulunduğunu ancak kısa zamanda elde edilen rakamların umut verici olduğunu söylüyor: “Ülke genelindeki pazar payımız yüzde olarak küçük sayılabilir. 2006 sonuna kadar 500 bin rakamına ulaşmayı hedefliyoruz. Bir sonraki yıl içinse hedefimiz yılda 10 milyon telefonun satıldığı pazarda 1 milyon yani piyasanın yüzde 10’u kadar bir pazar payını hedefliyoruz.” Dünyadaki jeo-politik gelişmeler firmayı sadece iç pazarda değil, yurtdışında da popüler hale getirir. Irak, İran, Rusya Federasyonu gibi ülkelerden gelen talepler karşısında oldukça şaşırdıklarını söyleyen Karslı, Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Avrupa ülkelerinden de beklemedikleri bir ilgi gördüklerini anlatıyor: “Öncelikli amacımız önce iç piyasada derinlik kazanmak olduğu için bu taleplere şimdilik gereken ilgiyi gösteremiyoruz. Dış piyasaya girdiğiniz zaman o ülkede teknik ağınızı kurup bakım desteği de vermeniz gerekiyor. Bu nedenle şimdilik ihracat taleplerini geri çeviriyoruz ama görüşmelerimizi de sürdürüyoruz.” DEVLET DESTEĞİ Küresel gelişmelerin de etkisiyle iyi bir başarı grafiği yakalayan Raksçılar kalıcı ve güçlü bir marka olmak için ciddi planlar hazırlamış durumda. Bunların hayata geçirilebilmesi ise devletin atacağı adımlara bağlı. Raks Yönetim Kurulu Başkanı Karslı bu konudaki taleplerini şu sözlerle dile getiriyor: “Üreticiler desteklenip en azından yazılım kısmını Türkiye’de yaptıran şirketlere vergi muafiyeti sağlanırsa o zaman yurtdışındaki firmalarla rahatça mücadele edebiliriz. Yine yerli üretimi desteklemek için özel tüketim vergisi (ÖTV) yerli üreticilerden nihai satış rakamından değil, onun imalatında ithal ettiği ürünlerden alınmalıdır. Hâlbuki şu anda devlet, ithalatçıları teşvik eden bir vergi uygulaması yapıyor. Eğer üretirseniz satış fiyatı üzerinden ÖTV’yi alıyor. Bu ne demektir? Bunun üretimini yapma, gel sen de ithal et demektir. İthal ettiğim zaman bunun üzerinde kârımı koymuyorum ve buna ayrıca vergi ödemiyorum. 100 liraya ithal edip kârımı dâhil etmeden vergi ödüyorum. Eğer üretirsem artı kâr ve piyasaya arz ettiğim bedel üzerinden ÖTV veriyorum. Bu rekabeti zorlaştırıyor.” Yerli marka raks’ın hedefleri oldukça gerçekçi. şirket ilk yılın sonunda yüzde 10 gibi makul bir pazar payına ulaşmayı amaçlıyor. AKSİYON
<< Önceki Haber Pamuk eller yerli ‘cep’e Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER