Piyasa uzmanı Ersagun ŞİMŞEK yazdı...
ABD
Merkez Bankası (FED), geçen hafta piyasa beklentileri paralelinde yeni tahvil alımına devam edeceğini, ilk aşamada toplam 600 milyar dolarlık alım yapacağını ve faizlerin uzunca bir süre artırılmayacağını açıkladı. Dünya borsaları FED'in kararını coşkuyla karşılayıp sert yükselirken doların sert değer kaybettiği izlendi.
Yeni balon sorgulanıyor
Çaresizlikle alınan kararın ardından doların değer kaybı dünyada endişelerin artmasına sebep oluyor. Gelişmekte olan piyasaların aşırı döviz girişine maruz kalmaları, koruyucu hamlelerin atılmasını ciddi şekilde zorunlu kılıyor. Önümüzdeki dönemde likidite bolluğunun varlık değerlerini yükseltmesi küresel piyasalarda yeni balonlar oluşturma riski giderek artırıyor.
Gelişmekte olan ekonomilere giren aşırı dövizden
Türkiye de ciddi bir pay alıyor. Likidite bolluğu
Borsa'yı zirve seviyelere tırmandırırken, TL güçleniyor ve faizlerdeki düşüş devam ediyor. Ekonominin bütün aktörleri yurtiçi
sermaye piyasalarında balon oluşma ihtimalini sorguluyor. Herkesin merak ettiği bir diğer soru ise likidite bolluğu bittiğinde
ülke ekonomisinde ne gibi negatif gelişmelerin yaşanacağı.
Ar-Ge'ye önem verilmedi
1993-2002 arasında 'büyüyememe ve kalkınamama kısır döngüsü' içinde kalan Türkiye 2002'den sonra istikrar ortamının etkisiyle küresek krizin ardından 2010'un ilk yarısında yüksek
büyüme oranını yakaladı. Ama bazı ekonomistler, büyümenin direkt aşırı döviz girdisine, yani bol likidiyete bağlı olduğunu savunuyor.
Türkiye'de 2002 yılına kadar belirsizlik ve istikrarsızlık hâkim oldu. Bu durum risk primlerinin artmasına yol açarken, artan risk primi ise şirketlerin iç ve dış finansman maliyetlerini yükselterek yatırım ve
üretimi olumsuz etkiledi. Türkiye senelerce ekonomideki verimsiz büyümenin etkisiyle teknolojik yenilik ve Ar-Ge yatırımlarına önem vermeyerek üretime nitelik kazandıramadı.
Normalleşme yaşanıyor
2002'den itibaren kademeli olarak ülke normalleşti. Geçmiş dönemlerle kıyaslandığında, siyasi ve
ekonomik istikrar Türkiye tarihinin en sağlam günlerini yaşıyor. İstikrarın yanında dünyadaki likidite bolluğunun etkisiyle risk primleri düşerken, firmaların ve hane halkının finansman maliyetleri tarihin en düşük seviyelerine geriledi.
Doların sert değer kaybı ve gelişmekte olan piyasalara aşırı döviz akışından kaynaklanan yeni düzen, yurtiçinde ihracata engel olup cari açığı arttırıyor.
Kamu disiplininden taviz vermeyerek, büyümeye verimlilik kazandırılarak, sermayeye ulaşımın çok zor olduğu dönemlerde çözülemeyen birçok soruna kalıcı çözümler bulunarak Türkiye bu süreci avantaja çevirebilir.
Nitelikli üretim önemli
Gelişmekte olan bazı ülkelerin haricinde bütün dünya ciddi ekonomik sorunlarla mücadele ediyor. Önümüzdeki dönemlerde dünya ekonomilerinde ciddi kırılmalar görebilir.
Türkiye'nin yaşanabilecek buhranlardan etkilenmemesi ve sürdürebilir istikrar için, ekonomik büyüme, kalıcı
refah artışı,
rekabet gücü, işsizliğin ve yoksulluğun azaltılması,
kalkınma gibi sosyal ve ekonomik alanlarda başarı şart. Önümüzdeki dönemde ekonomik yapılarda ve davranış biçimlerinde değişim sağlayarak daha nitelikli üretim yapılmalı.
Teknolojik yenilenme, yeni
ürün ve üretim yöntemi geliştirme ve Ar-Ge'ye önem vererek üretime verimlilik kazandırılmalıdır. Kayıtdışılık, insan gücü donanımının ve
işgücü piyasasının yetersizliği gibi ekonominin yapısal problemlerinin üzerine gitmek için en doğru zamandayız.
Borsa'da yükseliş devam edecek
İMKB, geçen haftaya yurtdışının olumlu havasının etkisiyle yukarı yönlü bir başlangıç yapmasından sonra FED'in kararının etkisiyle 70.000 üzerine tırmanmasını bildi. Yükselişin
banka hisseleriyle yetinmeyip genele yayılması önemliydi. Piyasanın 70.000 üzerinde yerini sağlamlaştırması ile birlikte Borsa'nın düzeltme hareketine son vererek yeniden yükseliş arayışına döndüğü görülüyor.
Yurtdışı piyasaların olumlu seyrinin bozulmaması halinde tırmanışın devam etmesi beklenmeli. Özellikle bankacılık hisselerine bir
satış gelmezse ve
endeks 70.000 üzerinde tutunmaya devam ederse Borsa kuvvet kazanır ve yeni zirveler görülebilir.
Cari açığın ciddi şekilde büyümesinin ardından mali disiplin ve
bütçe dengesinin önemi arttı. Yukarı yönlü hareketlerde 71.000-73.000 aralığı, aşağı yönlü hareketlerde ise 68.500-69.500 aralığı önem kazandı.
Doların değer kazanması zor
Geçen haftaki yazımda dolarda yükselişin devam etmesinin çok zor olduğunu belirtmiş ve 1,45 TL seviyesinin aşılmasının orta vadede çok zor olduğunu yazmıştım. FED'in geçen hafta aldığı kararlardan sonra dolar 1.40'nin aşağılarına kadar geriledi. Eğer beklenmedik bir gelişme olmazsa ve 1.40 TL seviyesinin üzerine çıkamazsa doların değer kaybı hızlanır. Aksi durumda 1.40 -1.42 seviyesi yükselişte önemli bir direnç oluşturur.
HABER ANALİZ: Ersagun ŞİMŞEK