Sabah Gazetesinin grubuyla birlikte
satışı gazetede genel bir sesizlikle karşılandığı anlaşılıyor. Satış haber logonun üzerinden sürmanşetten verilirken hiçbir yorum yapılmadı. Yazarlar arasında da iki isim satışı köşesine taşıdı.
Sabah Genel Yayın Yönetmeni
Ergun Babahan 'Bayrak teslimi' başlıklı yazısında gazetenin geçirdiği zor günleri anlatıp
'Bugün bayrağı yüz akıyla yeni sahibine devredecek noktadayız.' dedi . '
TMSF satışı onayladığı takdirde yeni patronaj iyi bir kurum ve kaliteli insanlardan oluşan bir kadro devralacak' diyen Babahan
ayrılık sinyali verdi.
İşte Babahan'ın yazısı:
SABAH modern Türkiye'nin modern, çoksesliliğe açık bir gazetesi.
Liberalizme, serbest piyasaya ve demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, birey hakkına saygı kuruluşundan bu yana SABAH'ın kurucu ilkeleri oldu.
Bundan sonra da böyle olması gerekir yoksa SABAH, SABAH olmaktan çıkar.
Biz kritik bir dönemde üzerimize düşeni yaptık inancındayım. Bu dönemde bizleri yalnız bırakmayan siz okurlarımıza gönülden şükran duygularımı iletirken, SABAH'a yeni yolculuğunda en içten başarılar dilerim.
Ayrılık sinyali veren bir başka isim de
Umur Talu.
Kalem kırıklığı başlıklı yazısında 'İçinde yüzlerce çalışanıyla birlikte el konan ve dün satılan bir gazetede bugün başka bir şey yazamazsınız. Yazarsınız da, tuhaf kaçar.' diyen Talu da gazetede yeni patronla çalışmayacağı sinyalini verdi. 'Yarın ne yazıp yazmayacağınızı, yazıp yazmayacağınızı da iyi düşünmek gerekir.' diyen Umur Talu'nun yazısından bir bölüm:
Gazeteyi alan grubu bugüne kadar "medya aktörü" değil, "ekonomik, ticari, sınai, siyasi, medyatik aktör" olarak izlemiştik.
Gazeteci için en tuhaf kader; araştırma, inceleme, haber, yorum, eleştiri nesnesi olanlar karşısında, onlar "esas özne" oluverirken birdenbire "nesne"ye dönüşebilmektir.
Büyük medyada bu manada artık herkesin tavuğu tavuk, kazı kaz. Ayranlar da aynı.
Bir zamanlar çalıştırdıkları gazetecilerle birlikte "özne" olanlar da onları çoktan ufalayıp nesneleştirdi zaten. Herhangi bir iktidarı eleştirenlerin büyük kısmı, başka bir iktidar veya güce yaslanmadan, yamanmadan, yani nesneleşmeden beceremiyor bunu.
Bugüne kadarkiler gibi, bugün dediğimin de özü buydu:
Nesneleşmeye, tebaalaşmaya hiç itirazımız olmayacaksa, ayrımsız her türlü iktidar ve tahakküm karşısında, hakikat, hak, hakkaniyet uğruna duruşumuz, vuruşumuz, deyişimiz, gerekirse gidişimiz olmayacaksa, aslında bizim söyleyecek pek sözümüz yok demektir!
SALİH MEMECAN İSE SATIŞI FARKLI BİR ŞEKİLDE YORUMLADI