Şener, Ege
Sanayiciler ve İşadamları Derneği'nin (ESİAD) Crowne Plaza Oteli'nde düzenlediği yemekli toplantıda, dünya ve
Türkiye ekonomisine ilişkin bir sunum yaparak iş adamlarının sorularını
yanıtladı.
Küreselleşme süreciyle birlikte
ülkeler, şirketler ve bireylerin uluslararası
rekabete açık olması gerektiğine işaret eden Şener, bu değişime ayak uydurarak komşulardan başlamak üzere tüm dünyayla sıkı ticari bağlar kurmaya çabaladıklarını söyledi.
"KOMŞULARLA TİCARETTEN TÜRKİYE KÂRLI"
Türkiye'nin 2002 yılında 3 milyar dolar olan komşu ülkelere ihracat miktarının, 2005'te 12 milyar dolara çıktığını anlatan Şener, dünyada komşularıyla ticaretten Türkiye'den daha fazla karlı çıkacak bir ülke olmadığını iddia etti.
Şener, küresel rekabet ortamında daha hızlı koşmak zorunda olan iş adamlarının hükümetten günübirlik ihtiyaçları karşılamaya yönelik taleplerde bulunmaması gerektiğini belirterek, bu taleplerin yanlış politikalara yol açtığını söyledi.
İş adamlarının enflasyon ve
büyüme hedefleri konusunda daha sıkı
hesap sorması gerektiğini kaydeden Şener, son 3-4 yılda ekonomide önemli değişimler olduğunu söyledi. Şener, ancak "eskiye göre iyiyiz" demenin bir ülkeyi kurtarmayacağını, en iyinin hedeflenmesi gerektiğini dile getirdi.
"REZERVLERİN DALGALANMAYA ETKİSİ OLUMLU"
Sunumu sonrası iş adamlarının sorularını da yanıtlayan Şener,
Merkez Bankası rezervlerinin son günlerde yaşanan dalgalanmalarda olumlu bir etkisinin olduğunu söyledi.
Hazine'nin yarın 8 milyar YTL'lik bir borç ödemesi bulunduğunu hatırlatan Şener, "iyi olmayan piyasa koşullarında" bu ödemenin yarısının rezervler kullanılarak yapılmasının, önemli bir fayda getireceğine dikkati çekti.
Bakan Şener, "İstikrarı kaybediyor muyuz?" şeklindeki bir soruya ise şöyle yanıt verdi:
"İstikrarı kaybediyor muyuz? Doğru değil.
Dolar kuru şu anda 1.49'da. Çıktı dediğiniz dolar, 4 sene önce 2002 Kasımında 1.680'di. Faizlerde 1-2 puanlık hareket var. Şimdi '37 binlere düştü' dediğiniz borsa, 2002 kasımında 13 binlerdeydi.
Piyasaların siyasetçiler, iş çevreleri ve
ekonomik aktörlerce dikkatle izlenmesi gerekmekle birlikte son haftalarda cereyan eden hadiseler şunu göstermektedir ki Türkiye ekonomisi, istikrar ortamındadır ve istikrarı sağlayacak mekanizma ve dengelere de sahiptir."
"Kurların yükselişi duracak mı?" şeklindeki bir soruya ise Şener, "Ben hep 'kur çok düşük' diye şikayet alırdım. Şimdi kurun daha fazla artmaması için hangi önlemlerin alınacağından söz edildiğine göre demek ki, iyi bir nokt
adayız" dedi.
"ADAYIMIZ SİZSİNİZ"
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Şener, bu göreve aday olmadığını, kimin aday olması gerektiği konusunun konuşulmasının da doğru olmadığını söyledi. Salondaki bir iş adamının "bizim adayımız sizsiniz" sözü üzerine ise Şener, "Beni aday gösteren başkaları da var. Onlara da teşekkür etmişimdir" dedi.
Bakan Şener,
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın,
Merkez Bankası'nın politikalarıyla ilgili değerlendirme yapabileceğini, bunun Merkez Bankası'nın operasyonel bağımsızlığını etkilemeyeceğini savundu.
Bir işadamının KOBİ borsalarının ne zaman kurulacağına ilişkin sorusu üzerine, konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığını belirten Şener, önce salonda bulunan
İzmir Ticaret Borsası ve Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası Yönetim Kurulu Başkanı
Tuğrul Yemişçi'den bilgi istedi, ardından da cep telefonundan SPK Başkanı Doğan Cansızlar'ı aradı. Telefona
cevap verilmemesi üzerine Şener'in, "Sayın başkan uyuyor olabilir mi?" sözleri, salonda gülüşmelere neden oldu.
"GİZLİ GÜNDEM KUŞKUSU"
Toplantıda konuşan ESİAD Başkanı Mehmet Ali Kasalı ise hükümetin ekonomide sağladığı başarılara rağmen hükümet kanadında sorumluluk sahibi bazı kişilerin söz, tutum ve davranışlarının gelişen güveni zedeleyici sonuçlar yarattığını ve
iktidar partisinde olduğu söylenen "gizli
gündem kuşkusunu" canlı tuttuğunu savundu.
Hükümetin son dönemde söylem ve davranışlarıyla "
Avrupa değerlerinden hızla uzaklaşma" izlenimi verdiğini ileri süren Kasalı, siyasi iktidarda uzlaşmadan çok inatlaşma yaklaşımının ağır bastığını söyledi. Kasalı, şunları kaydetti:
"Ülkemizin başına gelebilecek en kötü
senaryo, Türk-
Kürt, Laik-Antilaik,
Sünni-
Alevi gibi alt kimlik,
inanç ya da görüş farklılıklarının bölünmelere, çatışmalara dönüşmesidir. Şu aşamada hepimize düşen görev, Anayasamızın birleştirici değerlerine sıkı sıkıya sarılmak, Anayasal vatandaşlığa ya da laikliğe yeni tanımlar istemeden refahın artırılması, işsizlere iş yaratılmasına çalışmaktır."