Başaran, AA muhabirine yaptığı açıklamada,
satışlarında düşüş yaşan birçok firmanın, pi
yasayı canlandırmak amacıyla cazip seçenekler sunarak
kampanyalı konut satışları düzenlediklerini ifade etti.
Vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamak ve güvenli olduğunu düşünerek bu kampanyalara ilgi gösterdiğini belirten Başaran, ancak derneklerine son aylarda konut kampanyalarından
mağdur olan çok sayıda
tüketici şikayetinin geldiğini söyledi.
Başaran, şikayetlerin ortak özelliğinin, ''devletin kampanyalı konut satışı yapma izin belgesi verdiği şirket ya da kişileri denetlemedeki ihmali nedeniyle zarara uğrama'' olarak değerlendirildiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
''Devletin, izin verdiği şirket ya da kişi faaliyetlerinin kampanyalı satış şartlarına uygun olup olmadığı yönündeki denetim görevini hiç ya da yeterince yapmaması sebebiyle doğan
hizmet kusurundan kaynaklanan tüketici mağduriyetleri yaşanmaktadır. Bu sürecin sonucunda kampanyalı satışlarda devlet garantisinin olmaması binlerce konut mağdurunu AİHM'e taşıyacaktır.''
Kampanyalı satışlarda tüketicinin uğradığı zararların tazminind
e devletin garantisinin 2001'de ''Mevduatlarda devletin garantisinin 50 bin TL ile sınırlanması ile birlikte düzenlenen hükümler'' ile kaldırıldığını anımsatan Başaran, ''Bunun yerine 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve Kampanyalı Satışlara İlişkin Uygulama Usul Ve Esasları Hakkında
Yönetmelik ile teminat, yani 'kampanya izni verilen şirketlerin
sigorta ettirme hali' müessesesi getirilmiştir'' dedi.
-DEVLETİN ''HİZMET KUSURU'' İDDİASI-
Buna göre, satıcı veya sağlayıcı, mal veya hizmeti teslim veya ifa edeceği tarihe kadar olan tüketicinin toplam ödemelerinin karşılığını sigorta ettirmek veya
banka teminat mektubu vermek zorunda olduğunu anlatan Başaran, şunları kaydetti:
''Bu açık hükme rağmen, devlet, kampanya izni verdiği kişi ya da şirketleri bu şartı yerine getirip getirmediği hususunda yeterince denetlememiştir. Bu alandaki sigortanın zorunlu hale getirilmesine ilişkin yasalar da ayrıca yapılmadığından, tüketicilerin zarara uğramaları halinde tazmin edilecek tutarların sigortadan ödenebilmesi, kampanya izni verilen kişi ve şirketlerin insafına bırakılmıştır.
Bu durum, idare hukuku açısından 'hizmet kusuru' olarak nitelendirilmektedir. Devlet tarafından kampanyalı satış izni verilen, ancak denetlenmeyen kişi ve şirketlerden kampanyalı konut satışı sonucu mağduru olan binlerce kişi, devlete karşı hizmet kusuru sebebiyle
dava açma hazırlığındadır.''
Başaran, gerek Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve ilgili yasal mevzuatta gerekse yeni tüketici
kanunu tasarısında bu hususta devletin tüketicilerin zararlarını tazmin yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin bulunmadığını da ifade etti.
BM tarafından kabul edilen ve evrensel kabul gören, Türkiye'nin de tarafı olduğu Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi'nde yer alan ''
Tüketicilerin zarar görmemeleri, zarar görmeleri halinde ise uğradıkları zararların tazmin edilmesi gerektiği'' temel ilkesinin, kampanyalı satışların mağduru olanlar açısından da uygulanmasının doğru bir yöntem olacağını vurgulayan Başaran, şöyle devam etti:
''Bu bağlamda, yasa yapıcıların ve uygulayıcıların ivedilikle konuyu gündeme alarak, evrensel beyannamenin temel ilkesi kapsamında adımlar atması ve mağdur insanların devlete güven duygularının örselenmesine izin vermemeleri gerekmektedir.''
AA