Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı doğrultusunda hazırlanan sanayi stratejisi, artık sektörlere değil projelere
teşvik verilmesini öngörüyor. Taslak olarak hazırlanan stratejide "özelleştirmeden gelen gelirin
vergi indirimleri için kullanılması, şirket
birleşmeleri için bir defaya mahsus teşvik verilmesi, organize sanayi bölgelerinin tek
durak ofisler olarak yapılandırılması,
rekabet gücü düşen sektörlerdeki şirketlerin yurtdışında varlığını sürdürmesi" gibi birçok
öneriye ve düzenlemeye yer veriliyor. Artık
ucuz işgücü ve düşük maliyetle rekabet etme döneminin bittiğine dikkat çekilen stratejide, sanayideki yatırımların analizler sonucu belirlenecek ve rekabet gücü uzun süreli olacak noktalara kaydırılması isteniyor.
TEPAV,
TOBB ve DPT'nin uzun süredir üzerinde çalıştığı sanayi stratejisinde, ilk
taslak metin oluşturuldu. Bir kez daha gözden geçirilmesi öngörülen taslak metinde, sanayiinin 2013 yılına kadar yeniden yapılanması için izlenecek politikalara yer verildi.
Teşvik sisteminde dönüşüm
"Türk sanayiinin 2013 sonunda rekabet gücü ve katma değeri yüksek, ileri teknolojiye dayanan, yenilikçi ve AB'ye uyum çerçevesinde sosyal beklentileri ve tam istihdam
hedefini karşılayan bir yapıya kavuşması temel vizyon olmalı" denilen taslakta yeni sanayi politikasının temellerinden birinin
teşvik sistemi olacağı belirtildi. Teşvik sisteminin reformundaki temel yaklaşım değişikliğinin, sektörlere odaklanan bir sistemden projelere, mikro ölçeğe dayanabilen bir sisteme dönüşüm olacağı vurgulanan taslakta etkin bir teşvik sistemi için sanayi envanterinin oluşturulmasına öncelik verilmesi gerektiğinin de altı çizildi.
Ucuz işgücü ile rekabet sürmez
Taslakta
Türkiye gibi orta gelir grubundaki bir ülkenin, Çin ve
Hindistan gibi ülkelerin küresel rekabet sahnesine çıkmasıyla birlikte "ucuz işgücüne ve düşük maliyete" dayalı bir rekabet stratejisiyle sürdürülebilir
büyüme sağlayamayacağı tespiti yapıldı. Taslakta konuya ilişkin şu tespitlere yer verildi: "Yeni stratejide geleneksel sektörlere dönük yaklaşım, bu sektörlere yapılmış ve henüz
ekonomik ömrünü tüketmemiş olan yatırımların, markalaşma ve yenilikçilik yoluyla, değer zincirinde üst seviyelere çıkartılması olmalı. Yeni gelişen sektörlere yaklaşımın temel gayesi ise yatırımların 'analizler sonucu belirlenecek rekabet gücünün uzun süreli olacağı noktalara' yapılması biçiminde olmalı."
Sanayi strateji tasarısında, rekabet gücünü artırmak için işletmelerin birleşerek ölçek büyütmeleri ve gerekli teknolojik yenilenmeyi sağlamalarını içeren bir yatırım programı gerektiği de vurgulandı. Şirket birleşme ve devralma sonrası yeni oluşan işletmenin bilançosunun gerçekçi hale getirilmesinin çok ciddi vergisel yükler getirdiği belirtilen taslakta, "Bu vergi yükünün bir defaya mahsus olarak, teşvik ya da vergi tatili getirilerek azaltılması, birleşme ve devralmaların önünü açacak. Birleşerek güçlenen işletmelerin hem birleşmeden kaynaklanan masraflarını hem de teknolojik yenilenmeye yönelik yatırımlarının giderlerini karşılamak için uzun vadeli fon temin edebilecekleri bir kaynak fonu oluşturulmalı" denildi.
Bu ay sonuna kadar açıklanması öngörülen stratejideki diğer öneri ve saptamalar ise şöyle:
Ahmet Nazif
Zorlu
Zorlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Devlet yatırımcıyla
işbirliği yapmalı
Sanayi stratejisi, bugüne kadar olması gereken bir düzenlemeydi. Bunu 1998 yılında
Güney Kore yaptı ve aldı yürüdü. Çünkü hükümet o zaman özel sektörle işbirliğine gitti ve kime, nereye yatırım yapacağını gösterdi. Devletin yeni yatırımlara
destek olması gerekiyor. Örneğin televizyonda
üretim üssü olduk ama bu alandaki yeni teknolojilere giremedik. İşte bu nedenle yeni teknolojilerd
e devlet, yatırımcıyla işbirliği yapmalı. Biz bunu yıllardır dile getiriyoruz, bir strateji, yatırımcıyla işbirliğini sağlayacak bir mekanizma olmalı diye. Çünkü işsizliğin önüne ancak bu yolla geçilir.
Emre Alkin/TİM Genel Sekreteri
Talep yanı olmayan eksik bir strateji
Stratejiyi inceledim. Bana göre bol miktarda malumun ilamı ve temenniler var. Sanayide nasıl aşama kaydedildiğini gösteren bir yol haritasına ise rastlayamadım. Bir de genel olarak "arz yanlı" bir yaklaşım olması dikkatimi çekti, işin talep yanına hiç değinilmemiş. Oysa tüm dünyada talep yönlü yaklaşımlar öne çıkıyor. Üretim maliyetlerinin düşürülmesi konusunun da biraz geri plana itildiği izlenimini edindim. Sanayiciyi suçluyorlar "Bu kadar yüksek maliyetler varken, sen yine de verimli ol" diyorlar. Üstelik kaynak nasıl bulunacak buna hiç değinilmemiş.
Ekonomide seferberlik başlatılmalı
* Rekabet gücü azalan sektörlerdeki şirketler, yatırımını yurtdışına taşıyabilmeli.
* OSB'lerin yetkileri genişletilecek ve tek durak yatırım ofisleri haline getirilecek.
* Ekonomi eğitim seferberliği ile dönüştürülmeli. 10 milyon kişiye eğitim veren G.Kore örnek alınabilir.
* Tekstil ve hazırgiyimdeki yatırımlar, markalaşma ve yenilikçilikle daha çok değer üretir hale getirilecek.
* İşgücü piyasasında vergi ve sosyal güvenlik
prim yükleri azaltılmalı.
* Firmaların piyasaya giriş-çıkışının önündeki engeller kaldırılmalı. İş kurma maliyeti düşürülmeli.
* Firmaların finansman olanaklarının artırılması için,
kredi piyasalarında reform yapılmalı.
*
Elektrik ile
mobil iletişim üzerindeki yüksek vergiler düşürülmeli. Buna internetten başlanmalı.
*
İmalat sanayiinde "stratejik koordinasyon" sağlanacak. Koordinasyonu DPT ve TOBB yapacak
REFERANS GAZETESİ