Bali'de bulunan Doğa Derneği Koordinatörü Nuri Özbağdatlı, 2008 yılında gerçekleşecek iki zirveden birinde
Türkiye'nin anlaşmaya katılacağını söyledi.
Kyoto Protokolü taraflarının 2008-2012 yılları için karbon salınımındaki sayısal hedeflerinin belirlendiği toplantıda ana konulardan biri de 2009'da başlayacak süreç oldu. Bu sürece dahil olan ülkeler 2008 yılındaki iki zirvenin sonuna kadar Kyoto anlaşmasını
imzalamak zorundalar. Dışarıda kalan ve müzakereleri iyi yapamayan devletler ise bundan sonraki dönemde şartları olduğu gibi kabullenmek zorunda kalacak.
2009 yılında başlayacak süreçte aktif rol almak isteyen Türkiye adına
Çevre ve
Orman Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Hasan Zuhuri
Sarıkaya dün Bali'de bir konuşma yaptı. Türkiye'nin 2009 sürecine yetişebilmesi için
İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu’nun ve
Meclis Araştırma Komisyonunun çalışmalarını hızlandırması ve
Nisan 2008’e kadar gerekli olan işlemleri hayata geçirmesi gerekiyor.
Sanayi ile
işbirliği
Türk heyetinde yer alan bir yetkili de Türkiye'nin Kyoto sürecine hız verdiğini belirterek, "
Başbakan Er
doğan, eylül ayında Kyoto protokolü için olumlu açıklamalar yapmıştı. Bu yönde adımlar atılıyor, ancak bunun hem hükümet hem iş ve sanayi çevresinde olgunlaşması lazım" açıklamasını yaptı. Aynı yetkili, net bir süre vermenin mümkün olmadığını belirterek, AB sürecinde Türkiye'nin bu anlaşmayı imzalamak zorunda olduğunu söyledi.
Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne taraf olmamasında en büyük etken
maliyet hesapları. Kyoto Protokolü kapsamında verilen taahhütlere göre, taraf ülkelerin
sera etkisi yaratan gaz salınımlarını 2008-2012 aralığında 1990 seviyesine, yani yüzde 8'e çekmeleri isteniyor. Türkiye de gelişmiş ülkeler seviyesindeki yaptırımlara tabii tutulduğu için bugüne kadar anlaşmaya taraf olmaktan kaçındı.
20 milyar dolar yük
Türkiye'nin kişi başına düşen
sera gazı ortalaması
OECD ve AB ülkelerinin çok gerisinde. Ama bu ortalama 70 milyonluk nüfusuyla çarpıldığında, Türkiye'yi en çok sera gazı üreten ülkeler sıralamasında 13'üncü sıraya yükseltiyor.
Enerji Bakanlığı'ndan mart ayında AB'ye yollanan yazıda özetle, "Türkiye Kyoto'yu imzalarsa enerji politikası çöker. Doğalgazda
Rusya ve İran'a bağımlılığı artar. Bütün kömür santrallarımızı kapatmak zorunda kalırız. Kyoto'ya imza atmak Türkiye'ye 20 milyar dolarlık ek yatırım yükü getirir" görüşü savunulmuştu.
Ancak Başbakan Erdoğan
Eylül ayında BM'de yaptığı konuşmada Kyoto Protokolü'ne Türkiye'nin olumlu baktığını açıklamıştı.
Türkiye eğer protokolü hemen imzalarsa, şu anda dünya toplam emisyonunun yüzde 1.3'ü kadar olan emisyonunu 2008'de yüzde 60 azaltmak zorunda kalacak. Bu durumda Türkiye'nin toplam dünya emisyonuna katkısı yüzde 0,5'e inecek. (Referans
İstanbul)
BM Çerçeve Sözleşmesi kapsamında ülkeler tarihi süreç göz önüne alınarak Ek-1, Ek-2 ve Ek-1 dışı olarak 3 temel grubta tanımlanıyor. Türkiye, OECD üyesi olması nedeniyle Ek-1'de yer alıyor. Gelişmekte olan ülkeler Ek-1 yer alıyor ve sera gazı salınımını azaltmayı kabul ediyor. Diğer gruptaki ülkelerin ise böyle bir sorumluluğu yok.
Kyoto yatırım gerektiriyor
Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, bazı yatırımları gerektiriyor. Sözleşmeye göre;
- Atmosfere salınan sera gazı miktarı yüzde 5'e çekilecek,
- Demir çelik üreticileri 2010'da 1 ton çelik üretimi için 1,91 ton karbondioksit salınımı yapılmasını öngürüyor. Bu oran 1990'da 2,59 ton karbondioksit salınımı idi.
- Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek,
- Daha az enerji ile
ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak,
- Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için
alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek,
- Fosil
yakıtlar yerine örneğin bio
dizel yakıt kullanılacak,
- Çimento,
demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek,
- Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak,
-
Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak,
- Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla
vergi alınacak.
REFERANS