Projeyi destekleyen ilaç
sektörü,
sistemin
pilot uygulamadan sonra hayata geçirilmesini önerirken,
Sağlık Bakanlığı pilot uygulama yerine geçiş süresi verilmesini planlıyor.
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Orhan Gümrükçüoğlu,
ilaç takip sisteminin hem Sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) hem de vatandaşların bedelini ödeyecekleri ilaçlar için uygulanacağını söyledi.
Yeni sistemde her
ürünün bir kimlik numarası olacağını, ilaç
firmasının bu numarayı depolara ürün göndereceği zaman SGK'nın
provizyon sistemine aktaracağını anlatan Gümrükçüoğlu, depoların da eczanelere çıkış yaptığı zaman, hangi ürünleri hangi eczaneye göndereceğini bildireceğini söyledi.
Eczanenin de bir ürünün
satışını yaparken sistemden provizyon alacağını ifade eden Gümrükçüoğlu, ''Önceden bildirilen bir numara söz konusu değilse sistem uyarı verecek ve o satış noktası hakkında işlem yapılacak. Bir şekilde kopyalanma söz konusuysa ve ürün daha önce o
seri numarasıyla provizyon almışsa bu durumda sistemin ikinci gir
iş yeri ve ilk satış noktası hakkında uyarı verecek, her iki satış noktasıyla ilgili de işlem yapılacak'' diye konuştu.
31
Ekim-1
Kasım tarihleri arasında Londra'da yapılan GS1 (Türkiye'nin de üye olduğu, dünyanın barkod otoritesi olan birlik) Healthcare Konferansı'nda Türkiye'de uygulanacak sistemle ilgili bilgi verildiğini bildiren Gümrükçüoğlu, ''Information Sharing System Model-4'' olarak kayıtlara geçen Türk sisteminin ''Dünyadaki ilk geniş kapsamlı uygulama'' olarak kabul edildiğini belirtti.
Bu çalışmalar çerçevesinde bir yönetmelik taslağı ve buna bağlı olarak ''Barkod Uygulama Kılavuzu'' hazırlandığını ifade eden Gümrükçüoğlu, bunun da sektörle tartışmaya açıldığını söyledi.
Bu yılın sonunda yönetmelik değişikliğinin yayınlanmasının ardından uygulamaya başlanmasının öngörüldüğünü anlatan Gümrükçüoğlu, ''Uzun bir süredir hazırlıklarını yürüttüğümüz bu sistemin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Pilot uygulama olmayacak. Bunun yerine piyasadaki ürünlerle ilgili yeterince uzun bir geçiş süresi verilecek'' dedi.
2008 yılı içinde
İlaç ve
Eczacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bir
ekip tarafından altyapı çalışmalarının tamamlanacağını belirten Gümrükçüoğlu, 2009 yılı başından itibaren hiçbir ilacın ''ikincil tanımlayıcı'' (barkod) olmaksızın basılmayacağını bildirdi.
''GEÇİŞ SÜRECİ TANINSIN''
Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Genel Sekreter Yardımcısı Nurgün Örgen,
sahte ilaç konusunun tüm dünyada
toplum sağlığını tehdit eden ciddi bir sorun haline geldiğini belirterek, ''Dünyada dolaşan ilaçların yüzde 6'sının sahte ilaç olduğu düşünülüyor. Bu oran
ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre değişiyor. Özellikle Afrika'da çok yüksek. Türkiye'de piyasadaki sahte ilaç oranı ise bilinmiyor'' dedi.
Dünyada yaygın olarak ''sahte ilaç'' denilince etken maddesi olmayan ürünlerin akla geldiğini, Türkiye'de ise bundan farklı olarak son kullanma tarihi geçip tekrar ambalajlanmış ilaçlardan söz edildiğini anlatan Örgen, kısa bir süre önce yakalanan sahte ilaçların da bu türden olduğuna dikkati çekti.
Sağlık Bakanlığının uygulamaya sokmayı planladığı ilaç takip sistemini sektör olarak sonuna kadar desteklediklerini ifade eden Örgen, ''Ancak bu sistemin sahte ilaçların dolaşımını tam olarak engelleyip engellemeyeceğini bilemiyoruz. Çünkü bu dünyada ilk kez uygulanacak bir sistem. Başka ülkelerde buna benzer önlemler çok başarılı olmadı'' şeklinde konuştu.
Bütün dünyada sahte ilaca karşı önlemlerin geliştirilmeye çalışıldığını belirten Örgen, AB'de 2011 yılında uygulamaya sokulması planlanan ve 4 yıllık geçiş süreci öngörülen bir proje hazırlandığını bildirdi.
İlacın üretiminden dağıtımına kadar tüm aşamaların globalize bir sistem içinde yürüdüğünü, bu nedenle her aşamanın koordineli olmasının gerekli olduğunun altını çizen Örgen, şöyle konuştu:
''Biz ülke olarak biraz hızlı davranmaya çalışıyoruz. Ancak, bütün dünya ile uyumlu bir sistemin getirilmesi daha doğru olur. AİFD olarak zaten bu konuda uzun süre önce çalışmaya başlamıştık. İlaç sahteciliğinin engellenmesi için dünyadan örnekler istedik. Mutlaka Türkiye'nin ihtiyacı olan bir projeden söz ediyoruz. Ama gerçekçi bir sistemin oluşturulması da önemli. Önerimiz, kurallar netleştikten sonra, pilot uygulamayla birlikte en az 24 aylık bir geçiş süresi tanınmalıdır. Pilot uygulamada, her firmadan uygulanabilir 1-2 ürün seçilip takip sistemi bunlarla başlatılabilir.''
Dünyada böyle bir altyapıyı tedarik edecek sistem bulunmadığını savunan Örgen, takip sistemine geçildikten sonra piyasadaki mevcut ürünlerle ilgili düzenlemenin önemli olduğunu belirtti.
Piyasadaki ürünlerin takip sistemine sokulması için toplatılarak yeniden ambalajlandırılmasının belli riskleri beraberinde getireceğini kaydeden Örgen, ''Böyle bir durumda piyasadaki sahte ilaçların da sisteme kazandırılması ihtimali var'' dedi.
Sahte ilacın önlenmesindeki bir diğer önemli unsurun gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi olduğunu belirten Örgen, ilaç sahteciliğinin tanımlanıp ağırlaştırılmış cezaların yürürlüğe konulması gerektiğini söyledi. Örgen, ''Eğer ilaç sahteciliğinin cezası daha ağır olsaydı bu suçu işleyenlerin bir süre sonra tekrar karşımıza çıkması mümkün olmazdı'' diye konuştu.
''SİSTEMİ DESTEKLİYORUZ, PİLOT UYGULAMA OLMALI''
Merck
Sharp&Dohme Dış İlişkiler Direktörü Jeffrey Kemprecos da, firma ve
endüstri olarak uygulamaya konulması planlanan ilaç takip sistemini desteklediklerini bildirdi.
Bu tür projelerin firmalara yüz binlerce dolara mal olacağını, ancak, sahtekarlıkların önüne geçilerek vatandaşların sağlığının korunması için bunu yapmaya hazır olduklarını kaydeden Kemprecos, ''En büyük endişemiz yeni yatırım masrafları değil, iyi ve doğru bir uygulamanın elde edilmesi. Bu nedenle pilot uygulamadan yanayız. Hem bizim için faydalı bir deneme olur, hem de daha önemlisi, sistem tam uygulandıktan sonra hastalar için bir
kaos ortamı meydana gelmez'' şeklinde konuştu.
AA