Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz, geçmiş dönemde dalgalı kur rejiminin çok önemli bir görev gördüğünü ve adeta dalgalanmaları emerek, bugünlere gelinmesini sağladığını belirtti.
İstanbul Sanayi Odasının (İSO)
Aralık ayı
Meclis toplantısına katılan Yılmaz, uluslararası ekonomideki gelişmeler ve
Türkiye'ye etkileri, Türkiye'de finansal istikrar ve para politikasına ilişkin bir sunum yaptı.
Yılmaz, kur rejiminin değiştirilip değiştirilmemesi gerektiği konusunda tartışmaların yürütüldüğünü hatırlatarak,
kredilerin ve dış ticaretin daralma göstermesinin, iktisadi faaliyet ve enflasyonu düşürücü yönde etkileyeceğini, döviz kurlarının artış göstermesinin ise iktisadi faaliyeti yavaşlatırken enflasyon üzerinde yukarı yönlü etki yaratacağını anlattı.
Dalgalı kur rejimi uygulayan bir ülkede, küresel krizin
büyümeye etkisi yavaşlatıcı yönde olurken, enflasyona etkisinin ülkeden ülkeye farklılık göstereceğini ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
''Geçtiğimiz dönemde dalgalı kur rejimi çok önemli bir görev görmüş ve dalgalanmaları adeta emerek, bizleri bugüne getirmiştir. Öte yandan, sabit kur rejimi altında ise bu tabloda önemli bir farklılık oluşmaktadır.
Döviz kuru sabit olduğu için enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir
baskı oluşmaktadır. Ancak
sermaye çıkışı sonucunda faizlerin genel düzeyinde dalgalı kur rejimine göre daha yüksek artışlar gözlenmektedir. Bu nedenle parasal sıkılaştırmanın çok kuvvetli şekilde yaşanması, iktisadi faaliyette keskin bir düşüş yaşanmasına neden olmaktadır. Aslında sabit kur sistemi altında para politikanız yoktur. Sonuç olarak küresel krizin sabit kur rejimi uygulayan ülkelerdeki hem enflasyonda hem büyümede çok daha şiddetli düşüşler şeklinde ortaya çıkmaktadır.''
Yılmaz, küresel likidite koşullarında gözlenen olağanüstü koşullarındaki gelişmelerin, Türkiye'yi de olumsuz yönde etkilediğine işaret ederek, hem ticaret hem portföy hem de kredi kanallarından Türk ekonomisinin uluslararası piyasalardaki gelişmelerden ciddi olarak etkilenmeye başladığını vurguladı.
Türkiye'nin risk priminde, diğer gelişmekte olan ülkelere paralel bir artış yaşandığını dile getiren Yılmaz, ''Ancak Türkiye'nin risk primindeki bu artışın, gelişmekte olan ülkelere göre daha düşük bir seviyede gerçekleştiği dikkat çekmektedir'' dedi.
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, 2006 yılının
Mayıs ve Haziran aylarındaki dalgalanmada, dünyadaki piyasalardan kopuk bir gelişme gösteren Türkiye'nin, bu dalgalanmada ise uluslararası piyasalarla birlikte hareket ettiğini, hatta bazı dönemlerde daha iyi performans gösterdiğini söyledi.
''BÜYÜMENİN 2010 YILINDA BELİRGİN ARTABİLECEĞİ ÖNGÖRÜLÜYOR''
Krizin Türkiye üzerindeki etkilerine bakıldığında, bankaların finansman imkanları üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle sınai faaliyetlerde önemli gerileme gözlendiğini, yatırım harcamalarındaki düşüşün devam ettiğini, özel kesim
tüketim harcamalarında gerileme gözlendiğini bildiren Yılmaz, büyüme perspektifine ilişkin olarak ise şunları kaydetti:
''Özellikle 2008 yılı
Eylül ayından itibaren piyasadaki belirsizliklerin artması ve risk iştahındaki gerileme neticesinde büyüme beklentilerindeki bozulma daha belirgin hale gelmiştir. IMF ve
OECD gibi uluslararası kuruluşlar, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki sene içerisinde yüzde 2 civarında büyüyeceğini tahmin etmektedirler. Ancak küresel ekonomideki toparlanmayla birlikte büyümenin 2010 yılında belirgin şekilde artabileceği öngörülmektedir.''
Reel
sektör, kamu sektörü ve mali kesimin borç çevirme oranının
2001 krizi dahil olmak üzere yüzde 100'ün altına düşmediğini belirten Yılmaz, ancak o dönemde dünyada likidite sıkıntısı yaşanmadığına dikkati çekti.