Perşembe günü.
Galatasaray ve
Fenerbahçe’nin
Avrupa maçları var. Rotam belli... Her zamanki gibi Ali
Sami Yen... Gönlümdeki “Aslan”ı destekleyeceğim
Öğle saatlerinde bir haber için
Ülker’in Kurumsal İletişim Müdürü Zuhal Şeker’i arıyorum. Sorularımı sıralıyorum. Beklemediğim bir
teklif yapıyor: “Gel bu soruları
akşam Murat Ülker’e kendin sor. Fenerbahçe Stadı’nda bizim locada akşam buluşalım.”
Teklif süper. Hangi ekonomi gazetecisi “hemen hemen hiçbir yerde gözükmeyen Murat Ülker” ile birlikte maç izlemek, ona soruları direkt sormak istemez ki... “Tamam” diyorum. “6-0”lık skora o stadda
tanık olmuş ve kendi kendime bir daha oraya gitmeyeceğim diye söz vermiş de olsam, “meslek aşkı” ağır basıyor. Ama yine de Galatasaray’ı es geçmiyorum.
Akşam önce Türk Telekom’daki dostlarla birlikte Ali Sami Yen’e gidiyorum. Önümde Fenerbahçe ağırlıklı
Doğuş Grubu’nun üst düzey yöneticilerinden Galatasaraylı
Aclan Acar oturuyor. Kısa bir sohbet ve maçın heyecanına kendimizi kaptırıyoruz. Ne yazık ki maçtan boynu bükük ayrılıyorum. Tabii biraz da
erken... Fenerbahçe’nin maçına yetişmem gerekiyor çünkü. 21.50’de bu kez Fenerbahçe stadındayım. Ülker’in locasına çıkıyorum. Elden elde bir
kupa dolaşıyor. Locadakiler mutlu mesut kupayla fotoğraf çektiriyorlar. “Bu ne kupası?” diye soruyorum, “Fenerbahçe’nin 43 yıl sonra baskette kazandığı
Türkiye Kupası” imiş.
Maç boyunca hep ayakta
Az sonra Murat Ülker geliyor. Takım elbisesi ve kravatıyla... Son derece sade bir
kıyafet... Herkesin elini sıkıyor... Hal hatır soruyor. Bu sırada locaya
Ali Koç geliyor. “İyi maçlar” temennisini iletmeye. Beni görünce “Yenildiğimiz
Beşiktaş maçında en son İnönü’de görüşmüştük umarım bu sefer yeneceğiz” diye takılıyor.
Maçın ilk yarısı başlıyor. Nefeslerimizi tutup seyretmeye başlıyoruz. Hemen herkes bir koltuğa oturuyor. 90 dakika boyunca yerine oturmayan tek bir kişi var Murat Ülker. Coşkusunu belli etmese de Fenerbahçe için kalbinin çarptığı açık. Maç boyu bol bol çay içiyor. Çayı ne kimsenin getirmesine izin veriyor ne de boş bardağın elinden alınmasına. Servisin yapıldığı mutfak kısmına gidip çay istiyor bitince de götürüp boş bardağı tezgaha kendi bırakıyor.
Maçın ikinci yarısında sadece seyir yok. Bol bol konuşma fırsatı da buluyoruz. Ve daha önceden grupla ilgili bilmediğimiz kimi noktaları. Bunları içinde en ilginci Ülker’in 1990’lı yıllarda ABD’nin önde gelen bir
gıda devi tarafından satın alınmasının son anda rafa kalkması... Murat Ülker o günleri şöyle anlatıyor:
“ABD’li şirket son derece kararlı. Ülker’i almak istiyor. Henüz
fiyat konuşmamışız ama 1 milyar dolar civarında bir para geçiyor aklımdan. Kurucumuz babam Sabri Bey fikirlerimizi alıyor. ‘Ne yapalım?’ diye. Bir akrabamız ‘satalım’ diyor. Eniştem Orhan Özokur ‘satarsak belki paramız olur ama işimiz olmaz, nakit parası olan işsiz zengine döneriz’ diye konuşuyor. Benim içinse hava hoş. ‘Buraya kitapların arasından geldim yine okumaya dönerim’ diyorum. Babam ‘akşam namazına gidip geleyim konuşalım’ diyor. Döndüğünde ‘yüzde 50 hisseyi size verelim şirketi biz yönetelim diye söyleyelim’ dedi. ABD’li şirket ise ‘yüzde 50’sini şimdi alalım kalanını 4-5 yıl içinde bize devredin’ diyordu. O noktada görüşmeler kesildi.”
Üst ligdeki potansiyel alıcı
Merak edip soruyoruz: “Bugün böyle bir satın alma talebi gündeme gelse?”
Şirketler bazında alım satımlarımız oluyor ama grubun tamamı için bu pek mümkün değil.
O gün
satışı için “kafalardan 1 milyar dolar geçen Ülker” aradan 15 yıl geçtikten sonra 2008’de 850 milyon dolara
Godiva’yı alıyor. Şeker ve çikolata konusunda tüm dünyayı
analiz eden Candy dergisine göre sektörde 11. sırada bulunuyor. Mars’ın birinci olduğu
pazarda 1.8 milyar dolarlık satışıyla Ülker üst sıralar için mücadele ediyor. Daha da önemlisi
Ülker Grubu artık dünyanın en önemli gıda grupları için de potansiyel alıcı. Piyasada büyük bir satış olduğu zaman mutlaka grubun kapısı çalınıyor. Yani Ülker Grubu Godiva’yı alarak dünyada üst lige çıkıyor. Murat Ülker durumu şöyle anlatıyor:
Gelinlik kızın adı söylenmez
“Özellikle bulunduğumuz sektörde dünyadaki potansiyel alıcılar listesinde artık biz de varız. Önemli satışlara aracılık eden danışmanlık şirketleri biz de kapımızı sıklıkla çalıyor.
Satışlarla ilgilenen arkadaşlarımız var. Önce onlar duruma bakıyor, bize uyacak gibi gördüklerini
yönetime de aktarıyorlar. Şu anda yoğun olarak dünyada
fabrika satışları var. Bazıları markayı ayrı, tesisleri ayrı satmak istiyor. O zaman bizim planımıza bu uymuyor. Bazen fabrikalardaki cazip makineler satışa çıkıyor. Onlarla ilgilenebiliyoruz. Biliyor musunuz şu anda internette bu konuda büyük bir pazar var.”
Peki ilgilenip alamadıkları:
“Var elbette... Kaçırdıklarımız da oluyor. Ama isimlerini söyleyemem. Her talip olduğumuz gelinlik kızın adını zikretmek bize yakışmaz.”
Godiva Nişantaşı’na gelecek, Ülker 3 bin satış noktasına ulaşacak
Ülker, Godiva’yı 2008’de aldı. Arkasından dünya tarihinin en büyük
ekonomik krizlerinden biri yaşanmaya başlandı. 2009’un nasıl geçtiğini soruyoruz:
“Godiva’dan memnunuz. Kriz yılı da olsa hedeflerimizi tutturduk. Yaklaşık yüzde 5 civarında
küçük de olsa bir
büyüme oldu. Yalnız dünyadaki bazı rakiplerimiz yüzde 30-35’e varan küçülme yaşadı. Dolayısıyla 2009’da mevcudu korumak da başarıydı.”
Kısa süre önce Çin’de ilk Godiva
mağazasını açmıştı Ülker. O gece öğreniyoruz ki iki mağaza daha açılacak. Peki ya Türkiye?
Yakında, pek yakında İstanbul’da. Şu anda yer bakıyorlar. Zuhal Şeker ve Murat Ülker bizlere soruyor. Sizce nerede olmalı diye... İki görüş ağırlıkta. Nişantaşı ve
İstinye Park. Murat Ülker “İstinye Park’ta fiyatların çok yukarıda olduğunu” söylüyor. Anlaşılan o ki yakın bir zamanda Nişantaşı’nda ilk mağazayı göreceğiz. Bu arada Murat Bey Türkiye’deki perakende noktalarının 3 bini bulduğunu söylüyor. Buna yurtdışındaki Godiva mağazalarını eklediğiniz de hayli önemli bir sayı ortaya çıkıyor.
65. yıla özel
ürün geliyor,
Senegalli Biskrem seviyor
Bu yıl Ülker’in 65.
kuruluş yıldönümü. Grup bu yıla özel yeni bir ürün çıkaracak. “Nostaljik bir ürün” olacak deniyor. Yani eski bildik tat, yeni bir
uygulama. Ülker kendi markasıyla Türkiye dışında
Cezayir ve Mısır’da
üretim yapıyor oradan
Afrika ülkelerine mal yolluyor. Örneğin Senegal. Öğreniyoruz ki Senegalliler en çok Biskrem seviyor. Afrika dışında yakın bölgelerde de varlar. Örneğin
Romanya. Burada üretim yapıyorlar ancak pazarı küçük buluyorlar. Ülker geldikten kısa bir süre sonra pazara hâkim olmuş. Rakipler gitmiş.