Mehmet Şimşek, HT
Bloomberg televizyon kanalında katıldığı programda soruları yanıtladı. Şimşek,
Türkiye’nin normalleştiğini, bütün bu olup bitenleri normalleşme süreci olarak görmek gerektiğini ifade ederek, Türkiye’nin öngörülebilir, kredibilitesi yüksek bir
ülke olma yolunda da çok mesafe kat ettiğini söyledi.
Maliye Bakanı Şimşek, bunun ortaya konulan performansla, yapısal reformlarla ilişkili olduğunu belirtti.
Mali
kuralın Türkiye açısından önemine işaret eden Şimşek, “Çünkü geçmişe baktığımız zaman Türkiye’nin sıkıntılarının, makro
ekonomik istikrarsızlığının arkasındaki temel sorun kronik
bütçe açıklarıdır ve bunun beraberinde getirdiği problemlerdir.
Enflasyon, kamu borç stokunun sürdürülemez boyutlarda genişlemesi gibi hususlardır. Geçmişte Türkiye bunlardan çok çekmiştir” diye konuştu.
İleriye dönük olarak son yıllarda yakalanan bütçe performansını kurumsallaştıracak bir
düzenlemeye gidilmesi gerektiğini ifade eden Şimşek, “Bu da mali kural. Mali kural Türkiye’de öngörülebilirliği artırmaya yönelik bir çabadır. Diyelim ki iç veya dış bir şok nedeniyle bütçe hedeflerinde bir sapma olursa tekrar bütçeyi hedeflerle uyumlu bir noktaya taşımak için alınması gereken tedbirlere ilişkin yasal bir çerçeve” diye konuştu.
Mali kuralın Türkiye’nin risk primini aşağıya çekecek önemli bir düzenleme olduğuna ancak bunu uygulamada başarılı kılacak diğer bir
takım tedbirlerin de alınması gerektiğine dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti:
“Bu kural tek başına yeterli olmaz. Mutlaka bütçe performansını uzun vadede iyileştirecek,
vergi tabanının genişletilmesi gibi önlemler gerekir. Bunlar tabii söylemle olmuyor. Mutlaka ona yönelik gerek Gelir İdaresinin güçlendirilmesi, gerek denetim standartlarının iyileştirilmesi gerekir. Teknolojiden yararlanma gibi birçok hususu da içeriyor.
Maliye Bakanlığı olarak bu dönemde hem mali kuralın yasallaştırılması ve 2011 bütçesinin yeni mali kural çerçevesinde hazırlanması ve hem de diğer birtakım adımları atmak, bu adımların bir kısmı mikro düzeyde, bir kısmı da genel birtakım reformları içeren bir şekilde. Vergi mevzuatının basitleştirilmesinden tutun birçok diğer uygulamalara kadar bu dönemi yoğun çalışacağımız bir dönem olarak görüyorum.”
Mehmet Şimşek, mali kuralın aslında herkesin desteklemesi gereken bir düzenleme olduğunu bildirerek, “Biz bunu anlatacağız tabii. Şu anda taslağa son şekline veriyoruz. Taslak hazırlanırken bir çok kesimle istişarede bulunuldu” ifadelerini kullandı.
Kurala dayalı, güçlü kurumların olduğu bir ekonomik yapının Türkiye’nin risk primini aşağıya, notunu da yukarıya çekeceğini, daha
ucuz finansman kaynaklarına erişiminin yolunu açacağını belirten Şimşek, Türkiye’nin
kriz yılı 2009 hariç, ortaya çok önemli bütçe performansı koyduğunu söyledi.
Bundan 6-7 yıl önce vergi gelirlerinin yüzde 86’sının, milli gelirin yüzde 15’ine yakın bir kısmın
faize gittiğini ifade eden Şimşek, şunları söyledi:
“Bugün gelinen noktada vergi gelirlerinin yüzde 30’undan biraz daha azı faize gidiyor. Yine yüksek bir rakam ama bunu daha aşağıya çekecek ve ortaya çıkan kaynağı insanlarımızın eğitimine, alt yapıya, araştırma-geliştirmeye aktarmak lazım. Türkiye’nin geleceği burada. Türkiye’nin geleceği mutlaka bu şekilde inşa edilecek. Ben inanıyorum ki eğer biz kamu olarak evimizi düzene koyabilirsek ki mali kural evi düzenleme konusunda çok önemli bir altyapı, bir çerçeve oluşturuyor. Eminim ki Türkiye öngörüldüğü gibi 2040’lı, 2050’li yıllarda dünyanın en gelişmiş, kişi başına milli geliri 60 bin dolar civarında olan, dünyanın en büyük ilk 10, Avrupa’nın en büyük 3. ekonomisi noktasına gelir. Ben buna inanıyorum. Bizde bu heyecan, bütün gerekli girdiler var. Yeter ki biz siyasi istikrarsızlığa ve beraberinde makro ekonomik istikrarsızlık getirecek eski patikaya doğru girmeyelim.”
VERGİNİN TABANA YAYILMASI
Şimşek, harcamalarda doğru önceliklendirmenin yapılması, verginin tabana yayılması, yeni bir mali kural çerçevesinde uzun dönem açık hedefe yönelik olarak ortaya bir performans konulmasından Türkiye’nin çok boyutlu kazançlı çıkacağını ifade etti.
Mali kuralın Türkiye için faydalarının önemine işaret eden Şimşek, bunun vatandaş, siyasiler tarafından da takdir edilecek husus olduğunu söyledi. Şimşek, “Bakın son yıllarda etkin bütçe disiplini kuruldu, Türkiye bundan kazançlı çıkmıştır. Faiz dışı fazlanın yüksek olduğu dönemlerde Türkiye ekonomisi daralmaya girmemiştir, tam aksine borç dinamikleri iyileşiyor diye Türkiye’ye daha fazla kaynak gelmiştir, Türkiye faizleri aşağıya çekme imkanına kavuşmuştur” dedi.
“VERGİ ARTIŞI GÜNDEMİMİZDE YOK”
Şimşek, şu anda hiçbir şekilde yeni vergi ve vergi artışları gündemlerinde olmadığını ifade ederek, 2010 yılı bütçesini sağlam makro ekonomik varsayımlar üzerine kurduklarını, gereken tedbirleri aldıklarını söyledi. Şimşek, “Şu an itibariyle gündemimizde ne vergilerde
indirim var, ne vergilerde yükseltme söz konusu, ne de yeni vergiler söz konusu” diye konuştu.
Sektörel bazlı bir çok talep geldiğini, ancak önceliğin Türkiye’de mali imkanlar çerçevesinde istihdam üzerindeki yüklerin aşağıya çekilmesi gibi arz yönlü olarak değerlendirilmesi, uygulamaya konulması gerektiğini bildirdi.
Şimşek, Türkiye’de şu anda yapılan çalışmalarla vergi tabanını daha da genişletmeleri, bütçe imkanlarını artırabilmeleri halinde dünyadan farklı olarak vergi yüklerinin ağır olduğu alanların o zaman değerlendirileceğini, buna açık olduklarını ama bunun sıralaması ve zamanlamasının önemli olduğunu ifade etti.
Şu an itibariyle gündemlerinde vergilerde bir indirim ve bir artışıyla yeni vergilerin olmadığını yineleyen Şimşek, şunları söyledi:
“Ancak şu da var, orta-uzun vadede vergi mevzuatının basitleştirilmesi, vergi denetimlerinin belli standartlara kavuşturulması,
mükellef haklarının çok daha iyi bir şekilde korunması, idaremizin güçlendirilmesi, vergi kaçırmanın sonuçlarının ağırlaştırılması gibi bir çok hususta çalışmalar var, çalışmalar devam ediyor. Peyder pey bunların bir kısmını uygulamaya koyuyoruz. Şu anda bizim gündemimizde ne sektörel vergi düzenlemeleri söz konusu ne de yeni vergi düzenlemeleri söz konusu. Aslında sistemi oturtmak lazım sık sık değişen düzenlemeler, iş alemi açısından da iyi değil. O nedenle bir süreklilik, bir öngörülebilirlik hususu o çerçeveden de baktığınız zaman bizim şu anda gündemimiz daha çok iyileştirmelerle ilgili. Bundan kastım ’Gelir İdaresini nasıl iyileştirebiliriz’ gibi bir takım hususlar.”