Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
İstanbul’un
trafik sorununun nasıl çözüleceğine dair bir
tartışma başlatırken, konu önce plaka sınırlamasına, ardından da İstanbul’da
araç sahibi olanlara ek
vergiye kadar geldi.
Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş, İstanbul’da yaşayan ve ikinci otomobili olanlardan ek vergi alınmasını önerdi. Bazı yetkililer ise İstanbul’da araç sahiplerinden tek
araba ya da çift arabası olmasına bakılmaksızın ilave vergi alınmasını dile getirmeye başladı.
Oysa
Türkiye’de otomobil sahibi olanlar zaten dünyanın en yüksek vergilerini ödüyorlar. Hele hele
Avrupa yakasından
Asya yakasına geçerken ya da
Bahçeşehir’deki evine giderken gişelere 4 YTL bırakan İstanbullular daha da yüksek bir bedel ödemek zorunda kalıyorlar.
Bütün bu rakamlara rağmen, halen trafik sorununu çözmek için araçlara ilave vergi düşüncesi araç sahiplerini adeta çıldırttı.
Yapılan araştırmaya göre 27 bin YTL’lik orta halli bir otomobil satın alan vatandaş, bu aracın çıplak fiyatının tam 2 katı vergiyi devlete çok değil sadece 5 yıl içinde ödüyor.
SADECE OTOMOBİL DEĞİL
27 bin YTL’lik otomobilin üzerinde ilk etapta KDV ve ÖTV olarak 10 bin 500 YTL’lik vergi oluyor. Bunun yanısıra yılda 20 bin kilometre yol yapan bir sürücü, akaryakıtın bugünkü fiyatına göre her yıl devlete 4 bin 70 YTL’lik ilave dolaylı vergi ödüyor. Kasko vergisi, motorlu taşıtlar vergisi derken 5 yıl sonunda ödenen vergi ortalama 34 bin YTL’ye geliyor. Yani aracın ilk alındığındaki vergiler hariç çıplak fiyatı olan 17 bin YTL’nin tam 2 katı kadar bir bedel 5 yılın sonunda 34 bin YTL’lik vergi olarak devlete ödeniyor.
Dolaylı vergi yükü sadece otomobilde öne çıkmıyor. Kurumlar vergisi,
gelir vergisi tahsilatı sınırlı olan
Maliye ister istemez bütçenin iki yakasını bir araya getirebilmek için dolaylı vergilere yükleniyor. Örneğin 1999 depreminden sonra ortaya çıkarılan özel
iletişim vergisi kalıcı hale getirildi.
Hükümet telekomünikasyon alanındaki vergileri düşüreceğini açıkladı ancak 2007 yılı vergi gelir tahminlerine bakıldığında bu operasyonun başka bir yıla kaldığı da ortaya çıktı. Devlet cep telefonu konuşmalarında önce yüzde 25’lik özel iletişim vergisi, ardından yüzde 18’lik KDV alıyor.
Telekomünikasyon Kurumu’na ödenen yıllık 10 YTL’lik kullanım ücreti de cabası. Ayrıca ilk hat açtırılırken bir kereye mahsus olmak üzere 24.15 YTL’lik özel iletişim vergisi, 10 YTL’lik de ruhsat ücreti alınıyor.
KDV ve ÖTV birbirine o kadar karışmış durumda ki devlet verginin vergisini almaktan da çekinmiyor.
Akaryakıt alımında
rafineri çıkış fiyatına önce özel
tüketim vergisi ilave ediliyor. Ardından bulunan kümülatif rakam üzerinden bir de özel tüketim vergisi hesaplanıyor.
Sanılanın aksine vergi araştırmaları gösteriyor ki Türkiye’de vatandaşın vergi ödemediği izlenimi doğru değil. Doğru olan verginin adaletli olarak alınmadığı. Ortalama olarak Türkiye’de hanehalkı başına gelirin yüzde 82.5’i tüketime gidiyor. Yine ortalama olarak tüketim üzerindeki KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler toplam harcamaların yüzde 24.3’ünü kaplıyor. Yani yardımla yaşayan, işsiz ve herhangi bir geliri olmayanlar dahi tüketimleri yoluyla vergi ödüyorlar.
VATAN