Yeni hükümetten ne bekliyorlar?

Genel seçimlerin yapılmasına bir hafta kaldı. 22 Temmuz'da sandıktan çıkacak sonuç Türkiye'yi 2012'ye taşıyacak yeni hükümeti de belirleyecek.

Yeni hükümetten ne bekliyorlar?

Her parti meydanlarda seçmenin gönlünü fethetmek için vaatlerini sıralıyor. Mazotun 1 YTL olacağını vaat edenlere emeklilik süresini kısaltacaklarını açıklayan partiler eşlik ediyor. Partilerin programlarında ekonomi çok öne çıkmazken, iş dünyası bu durumu 'geçmişteki gibi boş vaatlere itibar edilmemesine ve siyasilerin bu doğrultuda daha temkinli adım atmasına bağlıyor. Zaman, 2003'ten bu yana siyasi istikrar ortamını büyüme fırsatı olarak değerlendiren işadamları ile, oda ve borsa başkanlarının yeni hükümetten beklentilerini masaya yatırdı. Ortak görüş 23 Temmuz'dan itibaren hükümet kurma çalışmaları ve cumhurbaşkanlığı seçim takviminde istikrarı bozacak, demokrasiye zarar verecek beyan ve fiillerden uzak durulması yönünde. "Başta işsizlik ve girdi maliyetlerinin yüksekliği olmak üzere kronik hale gelen problemlerimiz var. İstikrarsız bir ortamda bunların çözümü bir yana yeni sıkıntılar yaşanabilir." uyarısını yapan oda başkanlarının yeni hükümetin bir yıl içinde uygulamasını istedikleri eylem planı ise şu şekilde: DIŞ POLİTİKANIN GÜNDEMİ YOĞUN ● AB konusunda 7 Kasım'dan önce bazı reformların Meclis'ten geçmesi gerekiyor. ● Kerkük referandumunun ertelenmesi için diplomatik girişimlere ihtiyaç var. ● Sözde soykırım tasarısının önlenmesi amacıyla lobi çalışması hızlandırılacak. TOPLUM, YARGI REFORMU BEKLİYOR ● Toplumun bütün kesimleri hukuk reformu ve yeni bir anayasa bekliyor. ● YÖK, üniversiteler ve meslek liseleriyle ilgili acil çözümlere ihtiyaç var. ● Terörün yanı sıra kapkaç ve hırsızlıkla mücadele öncelikli gündem. EKONOMİNİN ÖNCELİĞİ İŞSİZLİK ● Reel sektörün sıkıntılarını ele alan yeni ekonomik program hazırlanacak. ● İşsizliği azaltmak için istihdam üzerindeki vergi yükünü hafifletmek gerekiyor. ● Sosyal Güvenlik Reformu'nun 1 Ocak 2008'de yürürlüğe girmesi isteniyor. "İşsizliği azaltmak için istihdam üzerindeki vergi yükleri azaltılsın. Sosyal güvenlik reformu Ocak 2008'de uygulamaya geçmeli. Sanayi envanteri çıkarılmalı. Bunun için TOBB yetkilendirilmeli. Mevcut Teşvik Kanunu değiştirilmeli. Elektrik-elektronik, taşıt araçları, tekstil ile makine ve aksamı gibi stratejik sektörlerde üretim ve ihracatı teşvik edici dersler sağlanmalı. İpotekli Konut Finansmanı (Mortgage) Kanunu'nun ikincil mevzuatı tamamlanmalı. Elektrikte TRT payı kalkmalı. Cep telefonu ve internet üzerinden alınan vergiler AB seviyesine çekilmeli. Avrupa Birliği ile müzakereler hızlandırılmalı. Tarımda mazot, gübre ve elektrik gibi girdi maliyetleri düşürülmeli. Kayıt dışılığın önüne geçilmeli. Gelir Vergisi reformu tamamlanmalı. Daha demokratik bir Anayasa hazırlanmalı. Bütçe açıklarında AB'nin Maastrich Kriterleri'nde yer alan oranlardan taviz verilmemeli." İş dünyası Çin ve Hindistan'ın yüzde 10'lar seviyesinde büyüdüğü bir dönemde yeni hükümetin tek partiden oluşmasını temenni ediyor. İşadamları, buna gerekçe olarak da, "Türkiye'nin her yıl ortalama yüzde 7'den daha az büyümeye tahammülü yok. Bunun için de hızlı karar alıp icraata dökebilen tek parti hükümetine ihtiyaç var. 1990-2000 arasında toplam yüzde 3 bile büyüyemedik. Bütün tecrübeler tek parti hükümetlerinin ülke ekonomisinin önünü açtığını gösteriyor." görüşünü dile getiriyor. Bütçenin kara deliği tıkansın 1- İşsizlik hâlâ yüzde 10 gibi yüksek bir mertebede. İşsiz sayısını azaltmak için istihdam üzerindeki vergi yükleri ve sigorta primleri aşağıya çekilmeli. 2- Yeni bir istikrar programına geçilmeli. Reel ekonomi odaklı bir kalkınma hamlesi başlatılmalı. Sanayi envanteri için TOBB'a yetki verilmeli. 3- Sosyal Güvenlik Reformu, 1 Ocak 2008'de uygulanmalı. Reformun özü olan emeklilik yaşı ve prim gün sayısında değişiklik yapılmamalı. 4- 1982 Anayasası miadını doldurdu. AB'ye 2014'te tam üyelik hedefi ile uyumlu, daha özgürlükçü ve sivil bir Anayasa hazırlanmalı. 5- Tarıma yönelik mazot, gübre ve elektrik desteği sağlanmalı. Arazilerin miras yoluyla parçalanmasını engelleyecek yasa değişikliklerine ihtiyaç var. Yeni dönemde seçilecek hükümetin çözmekte zorlanacağı konuların başında bütçenin kara delikleri arasında gösterilen sosyal güvenlik açıkları geliyor. Sosyal Güvenlik Reformu'nun hayata geçirilmesi, yeni hükümetin en önemli gündem maddelerinden biri olacak. Anayasa Mahkemesi tarafından bazı maddeleri iptal edildiği için sadece Genel Sağlık Sigortası ayağı hayata geçen reformda değiştirilmesi istenen maddelerin görüşülerek Meclis'ten geçmesi gerekiyor. Sosyal güvenlik uzmanı Ziya Perver, kayıt dışı istihdamdan sosyal güvenlik açığına kadar acil çözüm bekleyen sorunların Sosyal Güvenlik Reformu ile aşılacağını belirtiyor. Perver, "Türkiye'nin gelecek 10 yılı için hayati önem taşıyan mesele sosyal güvenlik. İşçi, memur ve esnaf arasındaki farkların da ortadan kalkması için reformu bütün ayaklarıyla uygulamaya koymak gerekiyor." değerlendirmesini yapıyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ali Nafiz Konuk, "Anayasa Mahkemesi'nin iptalinden sonra ucubeye dönüşen reformun hallolması gerekiyor." diyor. Konuk, Türk sanayicisinin rekabet gücünü azaltan yüklerin yeni dönemde mutlaka kaldırılmasını önerdi. İşveren üzerindeki prim yüklerinin ve zorunlu işçi çalıştırma şartının kayıt dışı istihdamı körüklediğini belirten Türk-İş Başkanı Salih Kılıç ise, "İşveren üzerinde bulunan yüzde 42'lik kesintiler yüzde 20'lere indirilmeli. İşsizlik en büyük problemimiz ise bunu yapmak zorundayız. Ve kayıtlı istihdamı teşvik etmiş oluruz." diye konuşuyor. Arzuhan Doğan Yalçındağ (TÜSİAD Başkanı): Gerçek gündem maddesi Avrupa Birliği Türkiye'nin gerçek gündemi AB olmalı. Tam üyelik hedefi için tarih 1 Ocak 2014 olmalı. Büyüme yüzde 7'nin altına düşmemeli. Türkiye'nin ciddi bir enerji darboğazına girdiği görülüyor. Son 5 yıl içinde enerji piyasasında yatırım ortamı bu darboğazı aşmamızı sağlayacak biçimde geliştirilemedi. Yüzde 10'lara kilitlenen işsizlik oranını biraz daha aşağıya çekebilmek için bu döneme nazaran, büyüme sürecinin daha fazla iş imkânı sunması sağlanmalı. Rifat Hisarcıklıoğlu (TOBB Başkanı): İstikrarı güçlendirecek tedbirler paketi hazırlanmalı Sanayi envanterimiz hâlâ yok. Ne kadar cephanesi olduğunu bilmeden savaşa giren orduya benziyoruz. Gerekli kanun değişikliği yapılırsa biz envanteri kısa sürede çıkarırız. Yeni hükümet önce mutlaka mali disiplini korumalı. Küresel arenada eşit rekabet şartları sağlamak üzere, sosyal güvenlik reformu tamamlanarak istihdam üzerindeki mali ve mevzuat kaynaklı yükler azaltılmalı, vergi sistemi yeniden dizayn edilerek basit ve anlaşılır hale getirilmelidir. Yatırım teşvik sistemi revize edilmeli. Ticaret Kanunu da en kısa sürede yasalaşmalıdır. Mikro ekonomik reformları da tamamlamalıyız. Türk iş camiası olarak iktidara aday siyasi partilerimizden, ekonomide istikrar ortamını güçlendirecek bir tedbirler paketi hazırlamalarını ve Türkiye'nin geleceği için bir ufuk çizmelerini istiyoruz: Ekonomisini yüzde 7'nin üzerinde büyüten, bütçesi açık vermeyen, enflasyonu ve faiz oranları tek haneli seviyeleri geçmeyen, işsizlik oranı yüzde 5'in altına inmiş, kişi başına geliri 10 bin dolara yükselmiş, bir Türkiye görmek istiyoruz. Siyasi partiler ve seçim yasaları, seçmenle seçilen arasındaki bağı kuvvetlendirecek şekilde değiştirilmelidir. Diğer taraftan, 1982 Anayasası'nın miadını doldurduğunu görüyoruz. Anayasamız, zaten yapılan çok sayıda değişikliklerle, yamalı bohçaya dönmüş, sistematiğini yitirmiş durumdadır. Artık yeni bir anayasa yazmanın zamanı gelmiştir. Yeni meclisimiz, yeni anayasayı katılımcı bir şekilde hazırlamalıdır. Yeni anayasamızın temeli, vatandaşına güvenen, ona hizmet için var olan, modern devlet anlayışı olmalıdır. Bu yeni anayasa, Türkiye'yi 21. yüzyılda atağa kaldıracak, milleti temsil eden yeni siyasetin altyapısı olacaktır. Buna paralel olarak, kamu yönetiminde yarım kalan reform süreci de tamamlanmalıdır. Yeni meclisimizin ilk ve öncelikli gündemi, siyasi ve idari sisteme dair bu reformlar olmalıdır. Rızanur Meral (TUSKON Başkanı): İşlenmemiş bir karış toprak kalmamalı 60. hükümet işsizliği azaltma ve terörü bitirme diye öncelikli bir liste hazırlamalı. Doğu ve Güneydoğu'ya yönelik altyapı, eğitim-öğretim, ulaşım yatırımlarına devam edilmeli. Bir diğer başlık da tarım. Ülkemizde işlenmemiş bir karış toprak kalmamalı. Gerek kamu, gerekse şahıs arazilerindeki verimlilik artırılmalı. İstihdamı artırıcı ve üreticilerin nitelikli eleman ihtiyacını karşılamaya yönelik özel uygulamalı meslek okulları açılmalı. Ömer Bolat (MÜSİAD Başkanı): Reel sektör odaklı kalkınma programı şart Öncelikli olarak 2001 yılından bu yana uygulanan ekonomik istikrar programı yerine yeni bir program uygulanmalı. Yeni program adil, şeffaf ve rekabetçi olmalı. Reel ekonomi odaklı bir kalkınma hamlesi başlatılmalı. En önemli sorun işsizlik ve tarımın dönüşümü. Yeni ve sivil karakterli bir anayasa yapılmalı. Yargı reformu konusunda hızlı adım atılmalı. Kamuda personel reformu ve yeniden yapılanma. Bütün bunlar yapılırken makro ekonomideki istikrar ortamı korunmalı. Mustafa Koca (ASKON Genel Başkanı): Tarım, stratejik sektör olarak belirlensin Reel sektörün korunup büyütülmesi için gerekli tedbirler alınmalı. Finansman ve işgücü maliyetleri, sürdürülemez boyuta ulaşmıştır. YTL'nin aşırı değerli olması, finans ve reel sektördeki açık pozisyonlar için büyük risk taşımaktadır. Tarım sektörü stratejik bir sektördür, dolayısıyla bu sektör küresel ekonomiden bağımsız olarak değerlendirilmeli ve acilen yeni tedbirler alınmalı. Cari açığın sıcak para ile finansmanı makro göstergelere olan güveni azaltmaktadır. Şemsi Bayraktar (Ziraat Odaları Birliği Başkanı): Çiftçi, mazotta vergi muafiyeti bekliyor Kısa vadeli ve uzun vadeli önceliklerimiz var. Gübre, mazot ve elektrikte çiftçiye destek verilmeli. Gübre desteği yeterli değil. Motorin üzerindeki KDV ve ÖTV'nin de kaldırılması lazım. Türk çiftçisi mazot için dünyanın en yüksek fiyatını ödüyor. Elektrik fiyatlarımız da geçmişte destekleniyordu. Destek kalkınca fiyatlar bizim için yüzde 34 oranında arttı. Arazilerin parçalanmasının önüne geçilmesi ve sulama alanlarının geliştirilmesi de önemli. Mustafa Boydak (Kayseri Sanayi Odası Başkanı): İstihdam üzerindeki vergi yükü azaltılmalı Reel sektörün önünü açıcı önlemler alınmalı. Bunlardan ilki işçilik üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi. İkincisi ise teşvik sisteminin yeniden ele alınması gerekiyor. Stratejik sektörler belirlenmeli. Bu sektörlerle üretim ve ihracatı artırıcı destekler sağlanmalı. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için istikrarın devam etmesi lazım. Yeni hükümetin istikrar ve güven ortamını daha da pekiştirmesini bekliyoruz. İbrahim Kefeli (TÜSİAD üyesi): Bana göre 23 Temmuz'dan sonra en önemli olay koalisyonsuz bir hükümetin kurulması. Türkiye'de istihdam farklı ülkelere kayıyor, sabun köpüğü gibi eriyor. Hükümetin istihdamın önünü açacak tedbirler alması lazım. Gelişmemiş ülkelerdeki sanayiye değil, gelişmiş ülkelerdeki sanayiye yönelmeliyiz. Abdullah Kiğılı (Kiğılı Giyim'in patronu): Ekonomik istikrarın devam etmesi öncelikli hedef olmalı. İstikrar devam etmezse güven sağlanmaz. Yabancı sermaye girişleri azalır. Ondan sonraki sihirli formül de belli: Yatırım, üretim, ihracat. Bunlar olduğu sürece işsizlik gibi sorunlar da ortadan kalkar. Hazim Sesli (TÜGİK Başkanı): Yeni hükümetten işsizliği azaltacak ve girdi maliyetlerini aşağıya çekecek icraat bekliyoruz. Hakkari'deki yatırımcı ile Uşak'takini aynı kefeye koymak yanlış. Üretimin üstündeki SSK primi ve enerji gibi maliyetler azaltılmalı. Döviz kuru ihracatta daralma oluşturuyor. Ayrıca faizlerin de düşmesi gerekiyor. Sinan Aygün (ATO Başkanı): En büyük mesele işsizlik. Çözüm için üretimin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. SSK prim yükü başta olmak üzere diğer vergisel yüklerin de azaltılması gerekiyor. İthalat da azaltılmalı. Kutbettin Arzu (Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı): İşsizliğin çözüm yolu da tarıma öncelik verilmesinden geçiyor. Barajlar yapılmış; ancak sulama kanalları devreye alınamamış. Tarımsal sulama kanalları bir an önce devreye alınmalı, ürün çeşidi geliştirilmeli. Avrupa Birliği sürecinin yeniden gözden geçirilerek hızlandırılması gerekiyor. Bölgemizde güven ortamının artırılmasına yönelik adımların da atılmasını bekliyoruz. Murat Saraylı (TÜGİAD Başkanı): Çadırın en güçlü direği demokrasi. Demokrasi zenginliği getirir; ama zenginlik demokrasiyi getirmez. Demokrasi direğiyle güçlenmiş çadırın içerisinde, ekonomi de güçlü olur güvenlik de sağlanır. 23 Temmuz sabahı istikrarı sağlayacak bir hükümet kurulduğu takdirde Türkiye'yi kimse tutamaz. Mustafa Uysal (Vergi Konseyi Başkanı): Gelir Vergisi Kanunu yeniden yazılıyor. Hangi hükümet gelirse gelsin vergi sisteminin basitleştirilmesi amacıyla bunun yasalaşması lazım. Bir de Ar-Ge yatırımlarına vergisel teşvik konusu var. Bunun da bir an önce çıkarılması gerekiyor. Hamdi Akın (Akfen Holding'in patronu): Öncelikli olarak özelleştirmenin enerjiden başlayarak devam etmesi gerekiyor. Birinci gündem maddesi enerji olmalı. Enerji meselesi hallolmadan diğerleri de çözülmez. [SİYASET VE DIŞ POLİTİKADA YENİ HÜKÜMETTEN NE BEKLENİYOR?] Hukuk reformu geciktirilmemeli Seçimlerin ardından kurulacak yeni hükümet kucağında çözüm bekleyen birçok sorun bulacak. TBMM Başkanlık Divanı'nın oluşturulması, hükümetin kurulması ve cumhurbaşkanı seçimi Parlamento'nun öncelikli halletmesi gereken işler arasında. İster tek başına iktidar ister koalisyon olsun, cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören Anayasa değişikliğiyle ilgili referandum başta olmak üzere iç ve dış kaynaklı sıkıntılar yeni hükümeti bekliyor. 1- Yeni hükümetin belki de en zorlu sınavı vereceği sorun terör. Uzmanlar, terörist üreten kaynağın kurutulması ve teröre destek verenlerin ciddi bir şekilde uyarılması gerektiğini söylüyor. 2- Tüm partiler 'darbe ürünü' diye eleştirdiği 1982 Anayasası'nın değiştirilerek sivil bir anayasa hazırlanmasını istiyor. 301'inci maddenin yeniden düzenlenmesi de öncelikler arasında. 3- Yargının siyasî kaygılarla verdiği taraflı kararlar tartışmalara yol açıyor. En çok yargının yavaş işlemesi ve davaların uzun sürmesinden şikâyet ediliyor. Köklü bir hukuk reformu şart. 4- Eğitimde 'YÖK'ün yapısının değiştirilmesi ve meslek lisesi öğrencilerine ÖSS'de uygulanan katsayının kaldırılması' öncelikli sorunlar. ÖSS'ye endeksli eğitime son verilmesi isteniyor. Müstakbel hükümet, bir yandan ekonomik dengeleri korumaya dönük hamleler, öte yandan terör, Kuzey Irak'a operasyon, Kerkük ve AB gibi gündemlere karşı sonuç alıcı adım atmak zorunda olacak. Durağan bir sürece giren Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin seyri, merak ediliyor. Üyelik müzakerelerinde konu başlıklarının açılması ve açıklanacak ilerleme raporu, ciddi bir sınav olacak. Kıbrıs ve sözde Ermeni soykırımıyla ilgili gelişmeler, hükümetin işinin hiç de kolay olmadığını gösteren diğer başlıklar. Demokratikleşme ise yeni dönemi bekleyen en önemli konu. Anayasa'nın 12 Eylül'den kalma maddeleri değiştirilerek sivil yönü ağır basan hüviyete kavuşturulması ve köklü bir hukuk reformunun gerçekleştirilmesi, demokratikleşme yolunda atılacak adımların başında geliyor. Eğitim, YÖK, sağlık, sokak çocukları, gençlik ve kadına karşı olanı öncelikli olmak üzere şiddet, toplumsal barış, büyük şehirlerdeki asayiş olayları çözüm bekleyen sorunlar arasında yer alıyor. 23 yıldır Türkiye'nin öncelikli sorunu arasında yer alan terör, seçim vaatlerinin de gözdesi oldu. Seçime doğru yol alırken şehit cenazelerinde meydana gelen artış, toplumda ciddi hassasiyet oluşturdu. Yeni, hükümetin belki de en zorlu sınavı vereceği sorun terör. Birçok uzman sınır ötesi operasyona karşı çıkarken, "hedefi ve boyutu iyi planlanmayan" bir harekâtın Türkiye'nin bölgede çamura saplanması anlamına geleceği uyarısında bulunuyor. Mayıs ayında bir rapor yayımlayan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), sadece askerî hedeflerin göz önünde bulundurulması halinde orta ve uzun vadede askerî hedeflerin de zarar görebileceğini vurgulayarak şu risklere dikkat çekiyor: Sınır ötesi operasyon birkaç yüz teröristin öldürülmesi ile sonuçlanabilir. Fakat daha fazla kişinin terörist olmasına, Kuzey Irak'ta yeni terör odaklarının oluşmasına, Kuzey Irak'ta ve diğer bölgelerde Kürtçülüğün güçlenmesine de neden olabilir. Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu da PKK terörünün siyaset üstü bir tarzla ele alınması gerektiğini söylüyor. Siyasilerin "Terörle ben daha iyi mücadele ederim." tartışmasına girmemesi gerektiğini belirten Orakoğlu, "Hükümetle güvenlik güçleri işbirliği içinde hareket etmeli. Anayasal kurumların da konsensüs içinde olması gerekir." diye konuşuyor. PKK'nın dışarıdan destek aldığını kaydeden Orakoğlu'na göre, yeni hükümet, terörü desteklediği varsayılan ülkelere yönelik daha ciddi ve etkili uyarılarda bulunmalı. Terör uzmanı Dr. Ercan Çitlioğlu da bugüne kadar hep terörizmle mücadele adı altında teröristle mücadele edildiğini söyleyerek, "Bu ürünü üreten şartları ve alanı görmeden bütün mücadele teröriste odaklandı. Yeni kurulacak hükümet, öncelikle teröristi üreten kaynaklarla mücadele etmeli. Sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel boyutta bir mücadele olmalı." şeklinde konuşuyor. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni de yeni hükümetin, uluslararası hukuktan doğan haklarını şiddetli bir şekilde hatırlatması ve sonuna kadar kullanması gerektiğini düşünüyor. Ekonomik ve sosyal gelişmelerin terörizmi önleyecek boyutta olduğunu vurgulayan Köni, sosyo-ekonomi alanında atılacak yeni adımlarla terörizmle mücadelenin daha da güçleneceğini kaydediyor. Seçimlerde bağımsız vekillerin de Meclis'e gireceğini tahmin eden Köni, "Mecliste bulunmaları ile demokratik isteklerinin hükümet tarafından daha olumlu ele alınması gündeme gelebilir." diyor. Eğitimdeki en önemli sorun ÖSS Eğitimdeki en önemli sorun 'YÖK'ün yapısının değiştirilmesi ve meslek lisesi öğrencilerine ÖSS'de uygulanan katsayının kaldırılması' görülüyor. Can çekişen mesleki eğitim acil yardım beklerken öğrencilerin iş imkanı sunan mesleki eğitime yönlendirilmesi gerekiyor. Yüzde 25 seviyesindeki okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranının hızlı bir şekilde yükseltilmesi, ilköğretimde ise kaliteli ve ezbersiz bir eğitim verilmesi öncelikli ihtiyaçlar arasında. Ortaöğretimde 4 yıla çıkarılan lise eğitiminin altyapı ihtiyaçlarının karşılanması ve ÖSS endeksli eğitimin yerini eğitimin gerçek amaçlarına bırakması gerekiyor. Üniversitelerin ise halka tepeden bakan anlayışı terk ederek hesap verir ve toplumun taleplerine cevap verecek bir açılıma yönelmesi önemli görülüyor. Eğitimciler Birliği Sendikası Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu'ya göre eğitimin en önemli sorunu, 'fırsat eşitliğinin olmaması'. Yeni kurulacak hükümetin katsayı adaletsizliğini kaldırmasını isteyen Gündoğdu, YÖK'ü düzenleyen Anayasa'nın 130 ve 131. maddelerinin değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Mesleki eğitimin önündeki engellerin kaldırılması ve iş dünyası ile paralel hale getirilmesinin önemine vurgu yapan Gündoğdu'nun öncelikleri arasında, 'öğretmen eğitiminin yeniden ele alınması, öğretmenlik mesleğinin saygınlığın artırılması, sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasına son verilmesi' de bulunuyor. Kalkınmada öncelikli bölgelerde görev yapan öğretmenlere ek ödeme yapılması gerektiğini anlatan Gündoğdu, sendika yasasını grevli ve toplu sözleşmeli yapmasını istiyor. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan ise, yeni kurulacak hükümetin 'sivil toplum örgütleri ve alan uzmanlarının katılımıyla eğitimde kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenleri belirlemesini' istiyor. Bütçeden geçmişe göre eğitime ayrılan payın artmış olmasına rağmen daha fazla pay ayrılması gerektiğinin altını çizen Özcan, "Yeni hükümetin mutlaka çalışanları motive edecek ekonomik ve sosyal yönden tedbir alması gerekiyor." diyor. Murat Aydın, İbrahim Asalıoğlu, Baytiyar Küçük; Ankara Yargı mensupları taraflı davranıyor, davalar uzun sürüyor Türkiye'nin tam demokrasiye geçişinin önünde tüm partilerin ittifak halinde eleştirdikleri 12 Eylül Anayayası bulunuyor. Yeni kurulacak hükümetin, tüm kesimlerin üzerinde uzlaşabileceği yeni bir sivil anayasa hazırlaması gerekiyor. Türkiye'nin iç çatışma ortamına çekilmesi konusunda bir koz olarak kullanılabilecek 301'inci madde konusunda düzenleme yapılması gerekiyor. Diğer öncelikli sorunu ise sivil-asker ilişkilerinin düzenlenmesi oluşturuyor. AB ilerleme sürecinde çıkarılan uyum paketleriyle insan hakları ve demokratikleşme konusunda önemli adımlar atıldı. TCK başta olmak üzere temel yasalar yenilendi. Kötü şartlarda faaliyet gösteren eski adliye ve cezaevlerinin yerini birçok yerde modern binalar aldı. Yargı mensuplarının maaşlarında iyileştirmeye gidildi. Yargının hızlandırılması amacıyla önceki hükümet döneminde başlatılan Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) büyük ölçüde tamamlandı. Ancak yargıyla ilgili temel sorunlar hâlâ çözülemedi. Yasalarda yapılan değişikliklere rağmen mahkemelerin düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili yasakçı uygulamaları sürüyor. Siyasi kaygılarla verilen taraflı kararlar tartışmalara yol açıyor. En çok şikayet edilen konuların başında yargının yavaş işlemesi ve davaların uzun sürmesi geliyor. Özellikle hırsızlık, kapkaç ve gasp gibi adi suçlarla mücadelede yargı yetersiz kalıyor. Yapılacak yasal düzenlemelerin kararlara yansıması için hakim ve savcıları eğitim sürecinin devamı gerekiyor. Hukukçular, yargının sorunlarının yıllardır değişik platformlarda dile getirilmesine ve daha önce de partilerin programlarında yer almasına karşılık çözüm getirilmediğinin altını çiziyor. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Şentop, genellikle yargının başta gelen sorununun bağımsızlık olduğundan söz edildiğini ancak asıl sorunun yargının tarafsız davranamaması ve siyasallaşma olduğunu vurguluyor. 28 Şubat sürecinde verilen brifingler ve yargı üzerinde oluşturulan psikolojik baskı nedeniyle yargının tarafsızlık noktasında büyük yara aldığını belirten Şentop, yargı dahil birçok sorunun mevcut Anayasa'dan kaynaklandığının altını çizerek partilerin sivil Anayasa vaatlerinin sözde kalmaması gerektiğini dile getiriyor. Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel ise yargının en önemli sorununun Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olduğunu söylüyor. Gündel'e göre yargıdaki siyasallaşma ve tarafsızlık sorunu yüksek mahkemelere üye seçme, atama, tayin ve terfi sisteminin yanlışlığından kaynaklanıyor. Gündel, yargı reformunun Anayasa'nın yargıyla ilgili bölümünün yeniden düzenlenmesi ve HSYK'nın yeniden yapılandırılmasıyla başlatılmasını istiyor. Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Hüseyin Biçen de yargının bağımsızlığından genellikle bir kuruma bağlılık olarak anlaşıldığını belirterek "Asıl sorun ideolojik bağımlılıktan kaynaklanıyor. Yargı mensuplarının bazı davalarda taraflı davrandıkları açıkça görülüyor." diyor. AB reformlarına öncelik verilsin, Kıbrıs'ta çözüm politikası sürmeli Yeni kurulacak hükümeti dış politika Avrupa Birliği sürecinde yoğun bir tempo bekliyor. 7 Kasım'da yayımlanması beklenen ilerleme raporu öncesinde AB reformlarının hükümetin önceliği olması gerektiği belirtiliyor. AB diplomatları ve Avrupa Parlamentosu üyeleri de yeni hükümetin Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığını düşünen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin durdurulması için çok vakti olmadığında birleşiyor. AB gözlemcileri aralık ayında yapılacak AB Zirvesi'nde Avrupa'nın sınırlarını ve Türkiye'nin üyelik sürecini tekrar tartışmaya açmak isteyen Sarkozy'nin durdurulabilmesi için yeni hükümetin çok hızlı kurulmasının, artık sembolleşen TCK'nın 301. maddesinin acilen tadil edilmesinin, Kürt meselesi ve azınlık haklarında adımlar atılmasının çok mühim olduğuna işaret ediyor. AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in sözcüsü Krisztina Nagy Zaman'a yaptığı açıklamada müzakere sürecinin selameti açısından seçimlerden sonra kurulacak hükümetin acilen reform sürecini tekrar başlatması, temel haklar, ifade ve dinî hürriyetlerde adımlar atılması gerektiğini söylüyor. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu eşbaşkanı Joost Lagendijk ve AP'nin Sosyalist üyesi ve Türkiye'de kadın hakları raportörü Emine Bozkurt, 301. maddenin acilen değiştirilmesi konusunda hemfikir. Zaman'a konuşan AB diplomatları bu yılki ilerleme raporunun 7 Kasım'da yayınlanmasının beklendiğine işaret ederek yeni hükümetin kaybedecek vakti olmadığını vurguluyor. Yazılmakta olan raporun şimdiki halinin oldukça olumsuz olduğuna işaret eden diplomatlar, menfi bir raporun Sarkozy tarafından kesinlikle kullanılacağına dikkat çekiyor. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner, yeni hükümetin dış politikada bir numaralı önceliği Avrupa Birliği'ne vermesi gerektiğini vurguluyor. Son aylarda cumhurbaşkanlığı seçim süreci ve ortaya çıkarılan çetelerle ilgili gelişmelere dikkat çeken Laçiner, bir yıldır gerileyen AB süreci ile söz konusu sorunların ortaya çıkması arasında bir bağlantı kuruyor. AB yetkilileri ve uzmanlar, 2004'teki Annan Referandumu'yla Kıbrıs meselesinde, 'çözümsüzlük' politikasını yıkan Ankara'nın bu tutumunun önümüzdeki dönemde de sürmesi gerektiğini vurguluyor. Ankara'nın 4 yılda Kıbrıs'ta çözüm yanlısı başarılı bir strateji izlediğine dikkat çeken uzmanlar, bu sayede AB'nin baskısının kırıldığına işaret ediyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak AK Parti hükümetinin izlediği politikanın devam ettirilmesi gerektiğini kaydediyor. Süleyman Kurt, Selçuk Gültaşlı; Ankara, Brüksel Soykırım tasarılarına karşı daha çok lobi faaliyeti yapılsın ABD Temsilciler Meclisi'ne geçtiğimiz nisan ayında gelmesi beklenen sözde Ermeni soykırımının tanınması yönündeki yasa tasarısı şimdilik ertelenirken Ermeni diasporası bu yöndeki çalışmalarını ara vermeden sürdürüyor. Tasarının Temsilciler Meclisi'nde gündeme gelmesi için yeterli imzaya ulaşan diasporanın tekrar harekete geçeceği belirtiliyor. Bush yönetimi tasarıya karşı çıkmasına rağmen Amerikan Kongresi'nde muhalefetteki Demokratların çoğunlukta olması Ankara'nın endişelerini artırıyor. Uzmanlar, Türkiye'nin lobi çalışmalarına tasarı gündeme geldiği günlerde hız vermek yerine sürekli bir stratejinin izlenmesi gerektiğine işaret ediyor. Fransız Milli Meclisi'nde geçtiğimiz yıl kabul edilen 'inkâr yasası'nın da yakın bir zamanda Senato'ya gelebileceği ifade ediliyor. Tasarı, sözde soykırımı inkâr edenlere hapis ve para cezası öngörüyor. Türkiye karşıtı Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin sözde soykırıma destek veriyor olması bu ülkedeki Ermeni diasporasının elini güçlendiriyor. Türkiye, Irak geçici anayasasına göre bu sene sonunda düzenleneceği açıklanan Kerkük referandumunun ertelenmesi için bastırıyor. Yeni hükümetin Kerkük'e özel statü verilmesinin sağlanması yolunda adımlar atması gerektiği ifade ediliyor. Uzmanlar, Irak yönetimindeki etkisinden dolayı bu alanda ABD'nin işbirliğinin önemine işaret ediyor. Kuzey Irak'taki bölgesel Kürt yönetimi ve Bağdat merkezî hükümeti referandumun bu yıl sonunda yapılmasında ısrarlı. Washington ise meselenin, Irak'ın iç politikası olduğunu savunarak bu konuda "geri plan"da kalmayı tercih ediyor. Iraklı Türkmenler, Kürt yönetiminin şehre Kürt nüfus taşıdığına dikkat çekerek, referanduma şiddetle karşı çıkıyor. Ankara'nın destek verdiği Türkmenler, Kerkük'e özel bir statünün verilmesini talep ediyor. Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk, "Bu konuların çözümü de yalnız oralara odaklanarak çözülmez. İster istemez birçok yerde etkin olmak gerekiyor." diyerek Türkiye'nin bölgesindeki gücünü artırmasının önemine işaret ediyor. ZAMAN
<< Önceki Haber Yeni hükümetten ne bekliyorlar? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER