AB müzakere sürecindeki
Türkiye'nin ele alması gereken önemli konu başlıklarından biri de “Taşıtlarda Kullanılacak Biyoyakıtlar ve Diğer Yenilenebilir Yakıtlar” adlı AB yönergesi olacak. Yönerge, alternatif
motor yakıtlarının 31
Aralık 2005'ten itibaren en az yüzde 2, 31 Aralık 2010 tarihinden sonra ise en az yüzde 5,75 oranında pazarda bulunması gerekliliği belirtiliyor.
Türkiye, motor
biyoyakıtları için yasal zeminini tamamladı. Buna göre,
yerli kaynaklardan üretilen biyoetanolün benzine ve biyodizelin motorine yüzde 2 oranında katılması sonucunda, yüzde 2 oranındaki bölüm ÖTV'den muaf tutuldu.
Türkiye, biyoyakıt sürecinin daha çok başında yer alıyor.
Mısır ve
buğdaydan elde edilen biyoetanolün, benzinle harmanlanarak piyasaya biyobenzin olarak sunulmasının ardından, şimdi sıra biyodizelin depolarla buluşmasına geldi.
Biyodizel
üretimi ve satışı gerçekleştiren DB
Tarımsal
Enerji Sanayi ve
Ticaret AŞ Genel Müdürü
Selçuk Borovalı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, biyoyakıt sektörünün Türkiye için
ekonomik ve sosyal anlamda büyük bir fırsat taşıdığına işaret ederek, biyoyakıt sektörünün gelişmesiyle Türkiye'deki tarım alanlarında artış ve tarım sektörüne daha fazla kaynak aktarımı gerçekleşeceğine inandıklarını söyledi.
Böylece kırsal alanlardan kentlere göçün yavaşlaması, gelir dağılımının iyileşmesinin de sağlanacağına işaret eden Borovalı, şunları kaydetti:
“Biyodizel üretiminde temel
hammadde bitkisel yağlar olduğu için, başarı tamamen hammadde kaynaklarına dayalı. Türkiye'de yerli tarım
ürünlerinden üretilen biyoyakıtlar
vergi desteği kapsamında değerlendiriliyor. Bu yolla da tarım ekonomisine büyük bir katkı hedefleniyor” dedi.
KANOLA VE ASPİR EKİLİYOR
Şirket olarak
sözleşmeli tarım yoluyla kanola ve aspir tarımına başladıklarını da anlatan Borovalı, sözleşmeli tarım bölgelerinin Ege'den başlayıp Doğu Karadeniz'e kadar uzandığını dile getirdi.
Türkiye'de biyoyakıt üretimine de dikkat çeken Borovalı, biyodizelin yağlı
tohumların işlenmesi, biyoetanolün ise nişasta veya
şeker (sukroz) içeren mısır, buğday,
arpa, şeker pancarı gibi tarımsal kaynakların işlenmesiyle üretildiğini anımsattı.
Borovalı, şunları kaydetti:
“Biyoyakıtlar tarımsal sektöre çok yönlü fayda sağlamaktadır. Ülkemiz yasal tanınmış harmanlama miktarlarını kendi tarımsal kaynaklarından sağlamaya başladığında yılda 1 milyar dolara yaklaşan bir döviz tasarrufu yapacak. Ayrıca bu rakam kadar bir kaynak da tarım sektörüne ve tarımsal ürünleri işleyen ara sektörlere dağılacak. Biyoyakıt sektöründe yaratılan istihdam ve iş alanı da düşünüldüğünde
ülke ekonomisine küçümsenmeyecek bir katkı sağlayacak bir fayda zinciri olacak.”
Şirket olarak geçen ekim zamanında 24 bin dekar kanola ve 1000 dekara yakın da aspir ekimi yaptıklarını, bu yıl ise aspir ekim alanını 9 bin dekara çıkardıklarını anlatan Borovalı, Türkiye'de son yıllarda yağlı tohum tarımının öneminin daha da iyi anlaşıldığını ve verilen desteklerle ülkemizdeki yağlı tohum tarımında 10 yıl içerisinde ülkenin kendine yeter hale geleceğine inandığını söyledi.
BİYODİZEL PİYASAYA HAZIR
Türkiye'de şu an üretilen biyodizeli motorinle harmanlayıp tüketiciye sunan firmanın var olmadığını da ifade eden Borovalı, “Ürettiğimiz biyodizel, Aralık ayı içinde bizimle
anlaşma yapan bazı akaryakıt firmaları kanalıyla piyasaya sunulacak. Biyodizel motorinle yüzde 2 oranında harmanlanacak ve bu yüzde 2'lik bölüm ÖTV'siz olarak satılacak” dedi.
Borovalı, şirketlerinin yağlı tohum ekimi ve işlendikten sonra çıkan yağı
kimyasal işlemden geçirip biyodizele dönüştürme ve pazarlama işlemi gerçekleştirdiğini de anlattı.
BİYOYAKITLAR VE AB SÜRECİ
Biyoyakıtlar konusunu
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kimya Mühendisliği Bölümü
öğretim üyesi Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, motor biyoyakıtlarının otomotiv endüstrisi için büyük önem taşıdığına işaret ederek, içten yanmalı motorlarda mevcut tasarımlarında değişiklik gerekmeksizin AB uygulamalarında 2005-2010 döneminde uygulamada olacak birinci nesil biyoyakıtların biyodizel, biyoetanol olarak belirlendiğini anımsattı.
Türkiye'de motor biyoyakıtları için yasal zeminin hazır olduğunu dile getiren Prof. Dr. Karaosmanoğlu, yerli kaynaklardan üretilen biyoetanolün benzine ve biyodizelin motorine yüzde 2 oranında katılmasında motor biyoyakıtının ÖTV'den muaf tutulduğunu anlattı.
Prof. Dr. Karaosmanoğlu, 2006-2007 sezonu dünya bitkisel yağ üretiminin 119,88 milyon ton olduğunu ve son verilere göre yılda 3-4 milyon ton fazla yağın
gıda ve 4-5 milyon ton fazla yağın biyodizel için gerektiğini belirterek, Türkiye'de ise 2004-2005 döneminde bitkisel yağ üretiminin ancak yüzde 30'a yakın kısmının
yurt içi üretim ile karşılanabildiğini söyledi.
Biyodizel üretimi için kanola, soya ve aspir başta olmak üzere yağlı tohum bitkileriyle “enerji tarımı” yapılması ve atık bitkisel yağların değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Karaosmanoğlu, Türkiye'de toplam
arazinin sadece yüzde 33,1'inin işlendiğini ve işlenmeyen arazi içinde tarıma uygun yüzde 3'lük bir alanın bulunduğunu da anımsattı.
ENERJİ TARIMI
Bu alanın enerji tarımında, özellikle şeker kamışı,
tatlı darı, mısır gibi ve yağlı tohum bitkileri tarımında kullanılmasının tarım kesimine yön vereceğini, böylece istihdam yaratacağını ve ulusal gelirin de artacağını vurgulayan Prof. Dr. Karaosmanoğlu, “Biyodizel ve biyoetanol üretiminin yan ürün olarak ülkemiz için önemli oranda yem potansiyeli oluşturacağı da unutulmamalıdır. GAP,
Yeşilırmak Havza Projesi gibi projeler kapsamında biyokütle enerji teknolojisi plan ve uygulamaları mutlaka yer almalıdır. Enerji tarımı için, tarım birlik ve kooperatiflerine öncü rol almaları için gerekli
teşvik ve destekler verilmelidir” dedi.
Türkiye'de biyoyakıt dendiğinde, öncelikle biyodizel akla geldiğini de ifade eden Prof. Dr. Karaosmanoğlu, “Ülkemizde biyoetanollü ve biyodizelli akaryakıtların kullanımı için gerekli yasal zemin mevcuttur. Enerji tarımının tetikleyici etkisi ülke kalkınmasına olumlu etki yaparak, tarımı coşturur. Ekilebilir alanları mevcut Türkiye'de, enerji tarımında geç kalmamak gerekir” diye konuştu.
AA