H. SALİH ZENGİN - AKSİYON DERGİSİ
Yoksa bazı uyanıklar ‘bal alacak çiçeği' iyi mi biliyor? Sahtesini anlamanın mümkün olmadığı
ucuz balları işin uzmanlarına sorduk.
Günün herhangi bir vakti ev, iş veya cep telefonunuzun tanımadığınız bir numara tarafından aranması bal gibi mümkün! Telefonu açtığınız an otomatik bir ses tonu, bilmem ne ballarının 4 kilosunu 100 TL'ye sattıklarını belirterek sizden
sipariş almaya çalışabilir. Hadi bundan yırttınız diyelim, kumandayı elinize alıp televizyon kanalları arasında dolaşmaya başladığınızda bu kez dakikalarca süren petek, süzme ve karakovan bal reklamlarına mutlaka yakalanırsınız…
Son dönemde hayli artan bal reklamları ağzımızın tadını bozabilir mi? 4 kilogram
doğal balı, 60 TL değerindeki polen ve 20 TL kargo ücreti dâhil 100 TL'ye almak mümkün mü? Ünlü isimleri de reklamlarında kullanarak televizyon ekranından bal satan bu
firmalara telefonla ve
mail yoluyla defalarca ulaşmaya denememize rağmen bize geri dönen ve sorularımıza
cevap veren olmadı. İnternetteki form sitelerinde alınan balların bir ay içinde
şekerlendiği, eksik gramajda bal gönderildiğine dair tonlarca şikâyet var. Satılan ucuz balların glikozla yapıldığını söyleyenler de var, direkt üreticiden alındığı için bu kadar ucuza verildiğini belirten de. Ancak bir gerçek var ki, o da gerçek bal ile
sahte balı normal bir insanın ayırt etmesinin mümkün olmadığı. Balın bozdolabında şekerlendiği, gerçek balın sürekli akışkanlığa sahip, normal balın
kokusuz ve kıvamının daha katı olduğu gibi
halk arasında kulaktan kulağa yayılan ve uygulanan ayırt etme bilgilerinin çok da yeterli ve sağlıklı olduğunu söyleyemeyeceğiz. Çünkü doğal olmayan bal üretenler bütün bu özelliklere sahip bal üretme noktasında da maharet sahibi. Genelde arı görmemiş bal olarak da isimlendirilen bu
ürünler, tamamen yapay olarak, glikoz, fruktoz gibi şekerlerin, içlerine birtakım esans ve
gıda boyaları katılarak bal kıvamına getirilmesiyle elde ediliyor. Sahte balın içine zaman zaman koku ve aroma için
tüketiciyi aldatmaya yönelik doğal bal ilavesi de yapılabiliyor. Ancak laboratuvarlarda uzun süren araştırmalar sonucunda balın kalitesi anlaşıldığına göre aldığımız kilolarca bal ile ağzımıza ancak bir
parmak bal çalınması ihtimal dâhilinde.
Ülkemizde bal daha çok
şifa niyetine tüketilen bir ürün. Mideye, kalbe, damarlara, kana ve ciğerlere sayısız etkileri var. Uykusuzluğa çözüm olduğu kadar, şeker hastaları için de faydalı. Hâliyle hastaların ve çocukların fazlaca tükettiği balı alırken üzerinde
Tarım Bakanlığı'nın izni ve organik
sertifikası olan balları
tercih etmek gerekiyor. Özellikle Doğu illerinin adı kullanılarak çarşı pazarda satılan ve Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olmayan balların yurtdışından ülkemize sokularak piyasaya sürüldüğü yıllardan beri dillendiriliyor. İçeriklerinin ve üretilme ortamlarının belirsizliği sebebiyle tüketici sağlığını tehdit eden bu balları tercih etmek ağzınızın tadını kaçırabilir. Bunun yanında petekli bal
üretimi için kolonilere balmumundan yapılan plakalar yerine daha ucuz petrol ürünü mum karıştırılması kansere davetiye çıkarıyor. Bal standardı ve kodeksi balda glikozu yasaklasa da fabrikalarda mısırdan üretilen ticari glikozun içine bir miktar polen, renklendirici ve esans katılarak satılan ya da arılara şeker şurubu/glikoz verilerek elde edilen ballar piyasada rahatlıkla müşteri buluyor. Aynı zamanda özellikle son dönemlerde yurtdışından ülkemize gönderilen naftalinli ballar piyasada rahatlıkla satılıyor. Arıcıların kovanlarındaki mum güvesi zararlısına karşı kullandığı petrol ürünü naftalinler, uçucu ve balmumu tarafından emilme özelliğinin bulunması sebebiyle kolayca bala geçebilen bir madde ve
kanserojenlik sıralamasında dünyadaki en önemli 10 maddeden biri. İç piyasadaki ballarda naftalin kalıntı
analizi maalesef yapılmıyor.
30 yıldır
arıcılık yapan Mehmet Demircioğlu, piyasada satılan balların mübalağa olduğunu belirterek doğal bir balın 50 TL'den aşağıya satılamayacağına dikkat çekiyor: “15 TL'ye petekli bal satılıyor; ama bunlar şeker yedirmek suretiyle elde ediliyor.
Gece küvetten arıya şeker şurubu veriyor, gündüz de çiçeğe gidiyor. Piyasada çam balı var, en ucuz bal odur. Kalitesi düşüktür. Pamuk çiçeği balı vardır. 4 kilosu 100 TL'ye satılan balların asla kaliteli bal olduğunu düşünmüyorum. Yurtdışından, kaçak yollardan da getiriyor olabilirler. Ben
kestane ve
ıhlamur balının kilosunu 50 TL'ye veriyorum. Toptan alınırsa 30 TL'ye verilir.” Terzioğlu, gerçek bal ile sahte balı normal bir insanın ayırt etmesinin mümkün olmadığını ve sıkı bir denetimin şart olduğunu kaydediyor.
Peki piyasadaki balların denetimi nasıl ve kim tarafından yapılıyor? Bu konuda yetkili merci
Tarım Bakanlığı. Sürekli olarak bal üreten firmaları yakından denetleyen
bakanlık, zaman zaman sahte bal üreten firmaların isimlerini de afişe ederek sahte balın önüne geçmeye çalışıyor. Son dönemde artan bal reklamlarına ilişkin sorumuza bakanlık yetkilileri şu cevabı veriyor: “
Medya organları yoluyla
satışta bulunan firmalar hakkında kurumumuza da değişik kanallarla ihbar ve şikâyetler intikal etmektedir. Bu ihbar ve şikâyetler doğrultusunda yapılan araştırmalar neticesinde, bu şekilde bal ve arı ürünü satışı yapan firmalar hakkında özellikle olası bir tağşişin (karıştırma) tespiti amacıyla mevcut olarak yürütülmekte olan ‘Bal Denetim Programı'na ek olarak kapsamlı bir
kontrol ve denetim çalışması başlatılmıştır.” 174 Alo Gıda Hattı, Bimer (
Başbakanlık Bilgi İşlem Merkezi) başvuruları ve şahıs dilekçeleri doğrultusunda her ürün ile ilgili resmî kontrollerin yapıldığına ve numuneler alındığına dikkat çekiliyor. 2011 yılı içerisinde kasım ayı itibarı ile 660 arı ürünleri üretim yerinin denetlendiğini ve 1130 arı ürünü numunesi alındığını kaydeden yetkililer, balın besleyici özelliklerinin yaygın olarak bilinmesinin, bal ve diğer arı ürünlerini dünya genelinde popüler hâle getirdiğini ve yüksek bir talep oluşturduğunu ifade ediyor: “Bu talep neticesinde bir yandan kaliteli balın fiyatı artarken diğer yandan sahte yollarla üretim de artmaktadır. Balda yapılan
taklit ve tağşişin önüne geçebilmek için riske dayalı kapsamlı bir denetim ve kontrol planı başlatılmıştır.” En son olarak televizyonlardaki bal reklamlarına yönelik şikayetler artınca topu RTÜK'e atan Tarım Bakanlığı, yeni çıkacak gıda denetim yasası ile birlikte bu tarz yanıltmaların önüne daha süratle geçebileceklerini kaydediyorlar. Her bal üreticisinin bağlı bulunduğu Gıda, Tarım ve
Hayvancılık İl Müdürlüklerinde
kayıt olması gerektiğine dikkat çeken Bakanlık, 2010 yılında ülkemizde organik 25 bin 607 kovan ve 208 bin 14 ton bal üretimi bulunduğunu belirtiyor.
Durum böyle iken son dönemde artan bal reklamları tüketici üzerinde nasıl bir psikoloji
doğurdu, sorusuna cevap aramak için Altıparmak Gıda
Pazarlama Direktörü Gürsal Gürarda'ya başvurduk. TV'de bal satan firmaların bir anda bu kadar artış göstermesinin tüketicilerde kafa karışıklığına sebep olduğunu belirten Gürarda, “Bu satış yönteminin meydana getirdiği etkinin temelinde ne yazık ki tüketicilerin gıda maddeleri konusunda yetersiz bilgi birikimine sahip olmaları yatıyor. Özellikle de bal kategorisinde tüketicilerin bilinç düzeyinin yükseltilmesi gerekiyor. Gerek bal gerekse tüketici hakları konusunda bilinç artıkça, bu durumun tersine döneceğine inanıyoruz. Burada tüketici tarafından sorgulanması gereken asıl mesele; sadece bal değil, herhangi bir gıda maddesinin TV aracılığıyla satışının doğru olup olmadığı konusudur. Söz konusu satış kanalları gıda güvenliği anlamında denetlenemediği için bu durum tüketiciler açısından risk taşıyor.” diyor. Fiyatın balın gerçek yahut hileli olduğunun bir göstergesi olamayacağına dikkat çeken pazarlama direktörü, bal doğal bir ürün olduğu için (tabii eğer satışa sunulan bal gerçekten doğal, sahte veya hileli değilse) aslında fiyatını da doğanın kendisinin belirlediğini kaydediyor. Üretimin çok olduğu dönemde bal fiyatlarının düşebileceğini belirten Gürarda, nerede satılırsa satılsın, detaylı laboratuvar analizi yapılmadan piyasada ucuza satılan balların gerçekliğinden söz etmenin mümkün olamayacağını söylüyor. Altıparmak Gıda bünyesindeki tüm balların Avrupa'nın en kapsamlı dört eş değer bal analiz laboratuvarı arasında yer alan Altıparmak
Ar-Ge ve Kalite Kontrol
Laboratuvarı'nda 65 parametrede ve milyarda 1 (mg / kg) hassasiyette analiz edilerek satışa çıkarıldığını ifade ediyor. Piyasada tüketilen bal artışından memnun olan Gürsal Gürarda yine de tüketiciyi uyarmadan edemiyor: “Ülkemizde sahte, hileli bal sorunu olduğu bir gerçek... Altıparmak Gıda olarak her fırsatta bal konusundaki bilincin artmasını destekleyici çalışmalar yapıyoruz.”
Evet, ‘bal olan yerde sinek de çok olur' demiş atalarımız. Gerçek bal yemek isteyen tüketicilere düşen şey Tarım Bakanlığı'ndan izin almış, sürekli denetime tabi tutulan balları tercih etmek. Yoksa şifa niyetine bal yiyeyim derken kanserojen ihtiva eden ürünleri tüketerek ‘er kişi niyetine' sedasını duyabilirsiniz.
Remzi Özbay (
Kaçkar Bal Yönetim Kurulu Başkanı): Bal, hileye çok müsait bir üründür
“Piyasada satılan ballar Nasreddin Hoca'nın kedi-ciğer fıkrasını hatırlatıyor.
Ciğer burada ise kedi nerede, kedi bu ise ciğer nerede? Oturup hesaplıyorum.
Kargo masrafı 20 TL tutar, 60-70 TL polen veriyorlar.
Televizyonlara verilen reklam parasını da dâhil edin buna. Bal şifalı bir şey, bedava yedirsinler tabii. Ama gerçek bal mı bu belli değil. Birçok müşterimiz bizi arıyor, kafaları karışık; size fazla mı para ödüyoruz diyorlar. Birçoğu bu balı bizim sattığımızı sanıyor. Ben Türkiye'nin en kaliteli bal üreticilerinden birisiyim, o fiyata bunu satmam mümkün değil. Piyasada satılan balları şeker ve glikoz ile üretip satsalar bile bu fiyata satılamaz. İçine ne katıyorlar bilmiyorum. Burada büyük bir
rant var. Kur'an-ı Kerim'de ayetle övülen bal ve arıların düzenine böyle müdahale etmek, ayetin bir harfini değiştirmekle aynı şey bana kalırsa. Biz balın hilelerinden anlamadığımız için kulaktan dolma şeyler duyuyorum. Hileye çok müsait bir üründür bal. Rengi ve kıvamı organik balın aynısı bal yapabilirler. İyi denetlenerek, organik sertifika alan balları tercih etmek lazım. Her sene özel bir firma haberli yahut habersiz beş kez bizi denetlemeye gelir. Bizim ballarımız konvansiyonel bal ile aynı rafta satılmıyor zaten. Gerçek balda son kullanma tarihi de olmaz. Türkiye'deki bal kodeksi gereği mecburen son kullanma tarihi koymak zorunda kalıyoruz.
Organik bal ile konvansiyonel bal arasında sayısız farklar vardır. Konvansiyonel bal üreticileri, peteklerde petrolden üretilen lifler kullanır. Buna bakanlık müsaade veriyor. Arılarda farklı arı hastalıkları oluyor. Bununla ilgili çeşitli kimyasal ilaçlar kullanılıyor. Organik balda ise bu ilaçları asla kullanamazsın, doğal ilaçlar kullanma zorunluluğu var. Türkiye'de yüzde 5 organik bal üretiliyorsa geri kalan balın tamamı organik olmayan baldır. Bal ormanı projeleri son dönemde hız kazandı, bu sevindirici gelişme. Biz ürettiğimiz organik balın kilosunu toptan 150 TL'ye satıyoruz. Bayilerimiz bunu 250-300 TL arasında satıyor. Bizim balların tamamı kayıtlıdır, onun haricinde bal satamazsınız. Sadece arının ürettiği balı tüketmek lazım şifa arıyorsak. Bunun içinde organik bal etiketi olan balları tüketmek gerekiyor. Başka çözümü yok.