Görüşme sonrası Merkel ile ortak bir
basın toplantısı yapan
Wen Jiabao,
Avrupa'nın
Euro'ya istikrar kazandırma çabalarını
desteklediğini, ülkesinin Avrupa'nın
kurtarma fonları
EFSF (Avrupa Finansal İstikrar Fonu) ve ESM'ye (Avrupa İstikrar Mekanizması) nasıl katılabileceğini araştırdığını söyledi. Euro Bölgesi'ndeki borç krizinin çözümünün aciliyetine dikkat çeken Wen, Avrupa'nın borç krizinin üstesinden gelebilmesi için EFSF ve ESM aracılığıyla desteğini artırma yolları aradıklarını vurguladı. Bu fonlara daha fazla katkı yapabileceklerini ifade eden Wen,
ekonomik büyüme ve finansal sistemin istikrarının sürdürülmesinin yalnızca Avrupa'nın geleceğini değil, aynı zamanda Çin'i de etkileyeceğini söyledi. Wen'in açıklamalarının ardından Euro, dolar karşısında 1,3130 seviyelerinden 1,31889'a dek yükseldi.
Almanya Başbakanı
Angela Merkel ise resmî ziyarette bulunduğu Çin'de, "G-20 üyesi ülkeler olarak Avrupa'daki borçlanma krizinin çözümünde yakınmaktan çok, icraat gerekiyor ve Çin'e bu hususta çok büyük görev düşüyor. Avrupa'daki borç krizinin çözümünde G-20 üyesi ülkeler ve özellikle Çin'e büyük iş düşüyor." açıklaması yaptı. Çin'in başkenti Pekin'deki Çin Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde konuşan Merkel, Avrupa'da bir Euro krizi değil, borçlanma krizi olduğunu söyledi. Avrupa'nın bu krizden güçlenerek çıkacağına inandığını ifade eden Merkel, "Avrupa, birkaç sene içerisinde bu krizi de atlatacaktır." dedi.
Uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's (S&P), Euro Bölgesi'nin bu yıl kademeli olarak ılımlı daralmadan çıkmasını bekliyor. S&P Avrupa Başekonomisti Jean-Michel Six, Euro Bölgesi'nin bu yılın ikinci yarısında ılımlı resesyondan kademeli olarak çıkmasının, gelecek yıl ise yüzde 1 büyümesinin beklendiğini, bölgenin büyük ülkelerinin büyümeye geri dönmesinin öngörüldüğünü söyledi. S&P, söz konusu senaryonun gerçekleşme ihtimalinin yüzde 60 olduğuna işaret ederek, çift dipli resesyon riskini yansıtan alternatif senaryonun gerçekleşme ihtimalinin ise yüzde 40 olduğunun altını çizdi.
Kuruluş, mevcut yavaşlamanın şiddetini belirleyen üç temel faktör olduğunu belirterek, bunları, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan piyasalara talepteki gelişme, Avrupalı tüketicilerin tepkilerindeki belirsizlik ve Avrupalı hükümetlerle Avrupa
Merkez Bankası'nın (ECB) yatırımcı güvenini artırma kapasitesi olarak sıraladı.