Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (
MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer
Cihad Vardan, 28
Şubat sürecinde hatırlamak dahi istemedikleri olaylar silsilesinin sonuçlarını bu
ülke insanının her alanda çok pa
halı ödediğini belirterek, ''Yıllar sonra, o günlerde yapılanların yavaş yavaş sorgulanmaya başladığı, eski defterlerin açıldığı, karanlık dosyaların aydınlığa kavuşturulmaya başlandığı günümüzde, gerçeklerin çok kısa zamanda tüm halkımızla paylaşılmasını
ümit ediyorum'' dedi.
Vardan, 28 Şubat sürecinde yaşananlara ilişkin yaptığı değerlendirmede, üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, hala hafızalarda tazeliğini muhafaza eden ve
Türkiye tarihinde kara bir leke olarak yerleşen 28 Şubat sürecinin ''dini olmaktan çok,
ekonomik, politik ve sosyal temelli'' olduğunu bugün hemen herkesin anladığını ve sürecin de sorgulanmaya başladığını belirtti.
O dönem ülkede yıllardır ekonomide, bürokraside, askeriyede, yargıda,
finans sisteminde ve hatta medyada hakim olmuş düzen sahiplerinin, yeni bir dönemin başlangıcının kendi mevcut durumlarını kaybettireceği endişesiyle topluma hayal ürünü korku saldıklarını dile getiren Vardan, ''Sözde bir tehdit havası oluşturularak, ülkenin geleceğinin kararacağı mesajını vermeye çalışmışlardır'' dedi.
Vardan, oysa dönemin hükümeti, 18 Haziran 1997'de
istifa edene kadar ekonomide toparlanmanın başladığını,
iş dünyasında da olumlu bir gelişmenin söz konusu olduğunu, ancak buna tahammül edemeyenler ve iktidarlarının ellerinden gideceğini düşünenler tarafından başlatılan süreç marifetiyle, her an bir ''
darbe oldu-olacak'' korkutmaları ve paranoyası ile toplumda bir teyakkuz hali yerleştirilmeye çalışıldığını kaydetti.
Özellikle medya tarafından kasti olarak uygulanan dezenformasyon sonucunda, insanlarda bir korku hali oluşturulduğunu, bilahare, bir gazetede çıkan 'Ordudan yeşil
sermayeye
ambargo' haberinin özellikle iş dünyası üzerine bir
baskı oluşturulmaya başladığının net göstergesi olduğunu ifade eden Vardan, akabinde, bazı şirketlere
bankaların teminat mektubu veya çek
defteri vermeme gibi adımlara kadar uzanan yıldırma harekatı ile karşı karşıya kalındığını belirtti.
-''üye sayımız 2823'den 1800'e düştü''-
Vardan, sermayenin renklere boyandığı, bunlar içinde de ''yeşil sermaye'' diye adlandırılan kesimin gazetelerde boy boy isimleri verilerek boykota davet edildiği o günlerin, ülke adına talihsiz günler olduğunu, sadece 9-10
dindar arkadaşın bir araya gelip şirket kurmalarının ardından 'gizli hesapları var' denilerek gecenin 2'sinde 3'ünde evlerine çilingir marifetiyle girilerek yataklarından kaldırılıp sorgulamaya götürüldüğü ve günlerce kimsenin haber almasının engellendiği utanç dolu günlerin hala hafızalarda olduğunu dile getirerek, değerlendirmesinde şu görüşlere yer verdi:
''Hatırlamak dahi istemediğimiz bu olaylar silsilesinin sonuçlarını bu ülke insanı her alanda çok pahalı ödedi. 28 Şubat sürecinde, ülkemizin yarınlarını ipotek altına alacak, hatta karartacak birçok karara
imza atıldı. Öyle ki, banka hortumlamaları, iş hayatında bazı kesimin önü kesilmesi, imtiyazlı kesime sağlanan özel iltimaslar, okullarda dindar insan yetişmesinin veya dindar kesimin okumasının engellenmesi gibi atılan adımlar ülkeyi, 2001'deki büyük ekonomik krize sürükledi. Sadece bir kesimin önünü kesmek adına '
katsayı' garabeti
icat edilerek, tüm meslek liselerinin neredeyse kapılarına
kilit vuruldu. Bu ve benzeri olaylarla MÜSİAD üyesi ya da dindar bir müteşebbisin, iş hayatında var olamayacağı gibi bir
algı oluşturularak
firma sahipleri ürkütüldü. O dönemde MÜSİAD üyeliğinden istifa eden iş adamları da oldu. 1997 ortalarında 2823 üyeyle dönemin en yüksek üye sayısına ulaşmışken, istifaların ardından üye sayımız 1800'e kadar düşmüştü. Ancak, MÜSİAD'ın 28 Şubat döneminde sayısal olarak küçülmesi esasında üyeleri kenetledi ve derneği güçlendirdi, bu süreç üyeler nezdindeki
dayanışma ruhunu, mücadele gücünü artırdı.''
-''
Anadolu sermayesi artık daha güçlü ve özgüven kazandı''-
Vardan, 28 Şubat lafzı gündeme geldiğinde, üzerinde konuşmak ve o günleri hatırlamak dahi istemediğini ve birçok kişi gibi kendisinin de ülkede tekrar yaşanmasını istemediği olaylar zinciri olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
''Yıllar sonra, o günlerde yapılanların yavaş yavaş sorgulanmaya başladığı, eski defterlerin açıldığı, karanlık dosyaların aydınlığa kavuşturulmaya başlandığı günümüzde, gerçeklerin çok kısa zamanda tüm halkımızla paylaşılmasını ümit ediyorum. Bahsettiğim bu olaylar ve buna benzer yüzlerce konunun yeni nesil tarafından çok iyi bilinmesi gerekir. Bugün, Türkiye'de ekonomiden siyasete, sosyal hayattan hukuksal alana kadar birçok reform hayata geçirildi. Anadolu sermayesi artık daha güçlü, tüm dünyaya açılmış ve özgüvenini kazanmış durumda. İşte bu özgüven, Türkiye'nin artık on yıllık, on beş yıllık büyük hedefler koymasını sağlıyor. Umarım artık herkes aynı hedefe kilitlenir ve Türkiye çoktandır hak ettiği seviyelere kısa zamanda gelir.''