Euro batıyor. ABD ise parasal tek güç olmak için Yunanistan'ın Euro'dan çıkmasını destekliyor.
Avrupa çözülürse
İtalya,
İspanya ve hatta
Almanya da topun ağzına gider. Yaşanan bu gelişmeler “Yabancıya bağlı” kalan borsamızı da olumsuz etkiliyor.
2001 yılında Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'in anayasa kitapçığı fırlatmasıyla
Türkiye'deki şirketlerin
hisse senedi fiyatları dibe vurdu. O zaman Ülke %7000
faize mahkum edildi. Ülkenin bütçesinin %86'sı borç ve faiz ödemelerine gitti.
Yatırım yapacak para yoktu.
Merkez Bankası'nın içi bomboştu.
İşte o gün
yabancı sermaye de Türkiye'ye
operasyon yapmak için girdi. Adeta batan geminin malları gibi şirket hisselerini hiç parasına aldılar. Yıllar geçti Türk ekonomisi şaha kalktı. Ancak bu sefer Avrupa krizle boğuşmaya başladı.
Bizse sıcak parayı sevdik, fakat
kontrol edemedik. Diğer gelişmekte olan
ülkelerin aksine yabancı spekülatörlerin istediği zaman operasyon yapmasına müsaade ettik.
Yabancı sermaye istediği zaman
İMKB'de at koşturuyor. İstediği hisseyi kaldırıyor istediğini indiriyor. Adeta borsamızı manipüle ediyorlar. Ve bu hareketlerle sermayelerini katlıyorlar. Ne bir
vergi ne de yatırım süresi için
kota koyuluyor yabancıya.
Kredi derecelendirme kuruluşları da bu spekülatöre adeta pozisyon açtırıyor.
Türkiye, “Yatırım yapılabilir seviyede” notunu verilmeyerek
Vietnam ve
Moğolistan ile aynı seviyede tutuluyor. “Vur-Kaç” tabir edilen manipületif hareketler de bu sebeple bizim borsamızda daha çok oluyor. Borsadaki bu sistemsizliğin yerine ülke ekonomisine gerçek katkı sağlanacak yatırımlar yaptırılmalı. Fabrikalar kurulmalı, enerji sektörüne yöneltilmeli. Yap işlet devren mantığı güdülmeli.
Eğer sistemsizlik devam ederse yabancı sömürür ve çekilir. Enkazı kaldırmaksa yine bize düşer.
HARUN KAHRAMAN