Sabah'tan Süleyman
Yaşar,
İngiltere'de yayınlanan The
Economist'in
Türkiye ile ilgili sözde 'Derin
analiz' yayınlarına dikkat çekti ve "Türkiye hakkında her sayısında çok "derin" analizlere giren
The Economist dergisi nedense durgunluğa giren İngiltere ekonomisi hakkında Türkiye kadar ayrıntılı analizler yapmıyor." dedi. İşte Yaşar'ın önemli tespitleri:
The Economist'in İngilteresi çöküyor mu?
İngiltere'de yayınlanan The Economist dergisi nedense son yıllarda Türkiye hakkında sürekli yayın yapıyor. Bu yayınların pek çoğu, Türkiye'nin
ekonomik başarısını örtbas edip ekonomideki olumlu gelişmeleri küçümsemek üzerine inşa ediliyor.
Hatta öyle ki
12 Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde bu derginin yaptığı yayınlar, "seçimlerde şu partiye oy verin" diyecek kadar ileriye gitti. The Economist tarafsızlığını kaybedip "oylarınızı CHP'ye verin" diyerek muhalefet partisini
destekledi. Derginin geçen hafta sonu yayınlanan son sayısında ise AK Parti'nin
darbeci generallerle mücadelesine yer veriliyor ve
Ergenekon davasında delillerin inandırıcı olmadığı ileri sürülüyor.
Türkiye hakkında her sayısında çok "derin" analizlere giren The Economist dergisi nedense durgunluğa giren İngiltere ekonomisi hakkında Türkiye kadar ayrıntılı analizler yapmıyor. Oysa İngiltere ekonomisi geçen yılın son üç ayında yüzde 0.3, bu yılın ilk üç ayında da yüzde 0.2 küçüldü, durgunluğa girdi. Ve bu yılın ilk üç ayında İngiltere'de ekonominin küçülmesi
sürpriz oldu. Çünkü tahminlerin büyük kısmı ekonominin büyümesi yönündeydi.
İngiltere ekonomisi gerçekten büyük bir sorun yaşıyor bir süredir. İngiltere'de kamu borçlarının milli gelire oranı yüzde 84,
bütçe açığının milli gelire oranı ise yüzde 8.3. Tüm bu olumsuz kamu maliyesi rakamlarına rağmen bir de ekonomi üst üste üçer aylık devrelerle küçülünce bu yeni gelişme The
Guardian tarafından İngiltere'de "yüz yılın en büyük çöküşü" olarak değerlendiriliyor. Ve haber birinci sayfada manşetten veriliyor, gazetede tam iki büyük sayfa konuya ayrılıyor.
Habere göre, İngiltere'de finansal
sektör milli gelirin yüzde 29'unu oluşturuyor. Yılın ilk üç ayında finansal sektör yüzde 0.1 küçüldüğü için ekonomiye negatif katkı yapıyor. İngiltere'nin en büyük bankası
HSBC iki bin kişiyi işten çıkartacağını açıklıyor.
İnşaat sektörü yüzde 3 daralıyor. Ve tüm bunlar ekonomiyi canlandırmak için İngiltere
Merkez Bankası'nın piyasaya 325 milyar sterlin destek vermesine rağmen ortaya çıkıyor.
İngiltere ekonomisinde hal böyleyken, The Economist, kendi
ülkesinde sanki hiçbir şey yokmuş gibi bu durumu geçiştirip Türkiye analizi yapmaya ağırlık veriyor. Dergi, Türkiye'yi kötülemekle meşgul. Oysa The Economist'in yazdıklarının tam tersine Türkiye'de işler iyi gidiyor.
Dün mart ayı
dış ticaret rakamları açıklandı.
İhracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12.2 çoğalarak 13.2 milyar dolara yükseldi.
İthalat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.8 azalarak 20.5 milyar dolar oldu. Böylece
dış ticaret açığı geçen yıl aynı dönemde 9.8 milyar dolarken bu yıl martta 7.3 milyar dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 54.6'dan yüzde 64.3'e yükseldi.
Bu rakamlar bize sürekli bir risk olarak ileri sürülen cari açığın da aynı dönemde azalacağını gösteriyor. Ayrıca Avrupa'ya ihracatın, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 48.3'ten yüzde 41.6'ya gerilemesine rağmen diğer
pazarlara ihracatın artması Türkiye ekonomisinin nasıl yeni pazar yaratabildiğini de gösteriyor.
Kısacası, Türkiye ekonomisinde işler iyi gidiyor. Ama buna rağmen The Economist rahatsız. Bu derginin gözü kendi ülkesinin çöküşünü bile göremiyor. O, sadece Türkiye'ye bakıyor.
Anlaşılan The Economist'in rahatsızlığı Türkiye'nin büyük bir sıçrama yaparak bölgesinde
rehber ülke olmasından kaynaklanıyor. Türkiye'yi dibe çekmek için elinden ne gelirse yapıyor ve daha da yapacak ama... İşler eskisi kadar kolay değil artık.