Çağlayan, programın
markalaşmayı temel aldığını, bu anlamda şirketlere önemli yararları olduğunu dile getirdi.
Turquality programı kapsamında 6.
Vizyon Semineri yapıldı. Seminere,
Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayan ile The
Coca-Cola' class='textetiket' title='Coca Cola haberleri'>Coca Cola Company Yönetim Kurulu Başkanı üst yöneticisi (CEO)
Muhtar Kent katıldı. Turquality programına dahil şirketlerin idarecilerinden ilgi gören seminerde, dünya ekonomisini değerlendiren Zafer Çağlayan, "Kıtalar bunalımla ciddi şekilde mücadele ediyor. Biz de böyle bir ortamda
Türkiye'yi yatırım ardına fırsata çevirme gayretindeyiz. Büyük bunalımdan ötürü pek çok
ülke,
üretim maliyetlerini aşağı çekiyor. Diğer yandan
hammadde ve petrol
fiyatlarında oynaklıklar var. Tabii yatırımcının en önemli radarı belirlilik ya da belirsizliktir. Maalesef maliyetler adına belirsiz bir dönemden geçiyoruz. Görüştüğüm pek çok
firma ya da idareci karın tokluğuna didindiklerinden yakınıyor. Artık üretimde maliyet ve fiyat avantajı yaratmanın yanında başka bir şeye ihtiyaç var. O da marka konusudur. Artık marka gündemimize girmelidir." ifadelerini kullandı.
Uluslararası marka bir yana Türkiye'de dahi bir marka olmanın önemini vurgulayan Çağlayan, "Bakın ülkemizde 30 milyona varan
genç alışverişlerinde markayı temel alıyor." dedi. Türkiye'nin marka ve endüstriyel
tasarımda Avrupa'nın en çok başvuru alan 3. ülkesi olduğunu aktaran Çağlayan, şunları söyledi:
"Tasarımların sayısını artırmak ve bunların meyvelerini toplamak için çok daha fazla
Ar-Ge ve marka yatırımı yapmalıyız. Ar-Ge bir maliyet değil geleceğe yatırımdır. Marka da şirketlere değer katan bir öğedir. Giderek artan
rekabet ortamında marka olmak durumundayız. Bakın HNM'in marka değeri 17 milyar dolar,
General Electric (GE)'in marka değeri 43 milyar dolar. Coca Cola'nın marka değeri ise 72 milyar dolar. Tabii dünyanın en değerli şirketi Coca Cola'yı Muhtar Kent'in idaresinde olması memnuniyet vericidir.
Ekonomi Bakanlığı olarak katma değer, tasarım ve markalaşma kavramlarının ülke için önemli olduğunun bilincindeyiz. Geçen sene 135 milyar dolar mal ihracatı yaptık. Bir rekordu ama bunun içinde ne kadarı markalı üründür? Çok uzun araştırma yapmalıyız, ama yapsak da sonuçlar bizi mutlu etmeyecek. Umarım şirketlerde bu bilinç oluşur, 135 milyar dolar içinde markalı ürünlerin ihracatını artar. Teşvik sisteminde iki önemli ayak var, bunlardan biri ileri katma değer diğeri de
teknik. Ben ekonomiye dair konuları
danışman arkadaşlarıma tahlil ettiriyorum. Geçen sene 135 milyar dolar ihracat yaptık. Dışa satılan ürünlerimizin ağırlığı 90 milyon tona tekabül ediyor. 1 kilogram ihracat fiyatımız 1,46 dolar. Peki rakiplerimiz ne durumda? Bugün
Almanya'nın 1 kilogram ihracat fiyatı 4,1 dolar, Japonya'nın 3,5 dolar,
Güney Kore'nin ise 3 dolar. Türkiye'nin, Almanya gibi bir görünümü olsa, markalara dayalı ihracat yapsa, 90 milyon ton ihracat yapsa dahi 350 milyar dolar ihracatı aşmış oluruz."
Bu çerçevede Turquality'nin önemine değinen Bakan, şöyle devam etti: "Turquality doğru bir yoldur, ama yararlanma süresi bağlamında 5 sene yeterli değildir. Onun için 5+5 formülünü uyguladık yani programdan yararlanma süresini 10 seneye getirdik. Bakın ülkenin kilogram ihracat fiyatı 1,46 dolar iken Turquality'e dahil firmalarının ortalaması 2,14 dolar. Bu da programın yararına işaret ediyor. Turqualtiy şampiyonlar ligine döndü. Çünkü odağında markalaşma vardır ve kendini devamlı yenileyen dinamik bir yapı ortaya koymaktadır. Programın üst limiti yoktur. Yani bizler sizlerini markalaşma konusunda taleplerinin yanında olacağız. Turquality şampiyonlar ligidir. Bu lige gelenler de bunu görmektedir. Yani Turquality'de belirlenen çerçeve ile fasonculuktan çıkarak markalı mal
ihraç etme temeldir. Turquality ile başarı hikayeleri oluştu. Ama yine de uluslararası arenada en değerli marka sıralamalarında ilk 100 ya da ilk 500'de yokuz. Artık sanayicimiz Ar-Ge ve inovasyonun olmazsa olmaz olduğunu gördü. Şu an marka haline gelmek uzun vadeli bir iş. Ama bu iş
sabır isteyen bir konu. Biz de
bakanlık olarak bu etapta yatırımcıların yanında olmaya, sabrını desteklemeye devam edeceğiz. Rekabet ortamında süratli olmalıyız. Eskiden büyük
balık küçük balığı yutardı. Şu an hızlı balık yavaş balığı yutuyor. Böyle bir ortamda süreci hızlı ama sabırla, sağlam bir şekilde altyapıya oturtarak devam ettirmeliyiz."
Zafer Çağlayan, uluslararası dev şirketlerler de devamlı temas halinde olduklarını, bu çerçevede GE ile dün bir görüşme yaptıklarını, bugün de önemli bir görüşme yapacaklarını kaydetti. Söz konusu firmanın Türkiye
Yatırım Danışma Konseyi'nin 7. Toplantısı'na da katılacağını aktaran Çağlayan, "GE, Türkiye'yi
operasyon üssü yapacaklarını önümüzdeki çok kısa bir sürede içerisinde benimle birlikte açıklayacaklar." dedi.