Türkiye’de 2002 yılında 15 milyar dolar olan sıcak paranın, 2015 Ocak sonu itibariyle 147 milyar dolara ulaştığına dikkat çeken Prof. Dr. Uysal, bu paranın Türkiye’ye uyuşturucu etkisi yaptığını söyledi. Uysal, “Dışarıdan gelen kaynaklarla, taşıma suyla değirmen döndürmeye alışmış bir ekonomiyi istediğiniz şekilde yönlendirebilirsiniz. 5-10 milyar dolarlık bir çıkışla Türkiye’ye zarar verebilirsiniz ya da ekonomisi Türkiye gibi olan bir ülkeye.” dedi. Türkiye’nin 2001 krizinden bu yana dışarıdan gelen spekülatif para diye tanımlanan sıcak parayla, haketmediği bir tüketime ve yaşam standardına ulaştığını ifade eden Uysal, “Bu bizde uyuşturucu etkisi yaptı. Dışarıdan para geliyor, döviz düşük kalıyor, ithal malları ucuza alıyor, tüketiyoruz. Şimdi bu deniz bitti. Dünyada doların değerinin euro karşısında artmaya başladığı, gelişmekte olan ülkelerdeki paranın çıkış yapmasının beklendiği bir dönemdeyiz. Üstelik bu döneme, seçime doğru giderken ekonominin dinamiklerini olumsuz yönde etkileyecek bir kavga süreciyle başlıyoruz. Faizlerin düşüp düşmeyeceği tartışmaları yapılıyor. Faizleri ekonominin dinamiklerinin gerektirdiğinden aşağıya çekmeye kalkarsanız, bu şekilde sonuca yol açarsınız.” diye konuştu.
‘EKONOMİYE ŞAHSİ GEREKÇELERLE İÇERİDEN MÜDAHALE EDİLİYOR’
Ekonomideki çalkantıda küresel spekülatörlerin etkisinin olmadığını, şahsi gerekçelerle içeriden ekonomiye müdahale edildiğini savunan Prof. Dr. Uysal, yaşananları, “Dizel arabaya benzin koyuldu, motor bozuldu, hadise bu.” şeklinde özetledi. Yaşar Uysal, "Egedesonsöz" adlı internet sitesine verdiği röportajda, ekonominin gidişatına yönelik çarpıcı tespitlerde bulundu. “Bu krizi kendimiz yarattık. Sebebini dışarıda aramayalım, lobilere bağlamayalım.” diyen Prof. Dr. Uysal, krizin üç boyutu olduğuna dikkat çekti: “Bu işin üç tane boyutu var. Birincisi, küresel boyutta ortaya çıkan gelişmeler. Bekliyoruz ki ABD faiz arttıracak, para oraya dönecek, dolayısıyla kurlar artacak. İkincisi içerideki iç ekonomik gelişmeler, üçüncüsü ise iç siyasi gelişmeler. Bu üçünün etkileşimi sonucu biz böyle bir süreç yaşadık. Hangisi başrol oynadı diye sorarsanız, içerdeki gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz.”
‘YAŞANANLAR 5 NİSAN KARARLARINA GİDEN SÜRECE BENZİYOR’
Prof. Dr. Uysal, ekonomide yaşanan süreci, 1994 yılındaki 5 Nisan kararlarına benzetti. 1994 yılında gecelik faizlerin yüzde 800’lere çıktığını hatırlatan Uysal, “Ekonomideki gidişat bana 1994’ü hatırlattı. Niçin? 94’te gecelik faizler yüzde 800’lere çıkmıştı, işler iyiye gitmiyordu. O zamanın başbakanı, maalesef ekonomi profesörüydü. Ekonomi kurmaylarını topladı, ‘Faizleri idari bir kararla çekiyoruz aşağıya.’ dedi. Bu ne anlama geliyordu? Saatte 200 km. hızla giden bir arabada sonuna kadar frene basınca ne oluyorsa o oldu. Dolayısıyla faizler çekilince paralar bankalardan tahvillerden çekildi, dövize yöneldi, döviz talebi arttı, sonuçta biz 5 Nisan kararlarına giden süreci yaşadık.” diye konuştu.
‘YEDİ YILDA BİR KRİZ, GELENEKSEL HALE GELDİ’
Türkiye’de yedi yılda bir kriz yaşandığını dile getiren Prof. Dr. Uysal, şöyle devam etti: “Türkiye 1988’de bir kriz yaşadı, altı yıl sonra 1994’te bir kriz daha yaşadı, yedi yıl sonra 2001’de bir kriz daha yaşadı. Yedi yıl sonra 2008’in sonlarında, 2009’da bir kriz yaşadık. Şimdi 2015. Bu ne diyor bize? ‘Senin yapısal özelliklerin arasında uzun süren istikrar yok, çok dikkatli olman gerekir, yine geleneksel kriz dönemlerine girdin.’ diyor. Türkiye. potansiyeli yüksek ama fiili durumu çok da iyi olmayan bir ülke.”
‘BÜYÜMEYİ SİYASETEN ÇOK ZORLUYORUZ’
Prof. Dr. Uysal, neden yedi yılda bir kriz yaşandığını da şöyle anlattı: “Biz büyümeyi siyaseten çok zorluyoruz. Türkiye’nin bir potansiyel büyüme hızı var, yüzde 4–5. Siz bunun üzerine çıktığınızda, er ya da geç bir yerden falso veriyor. Neden veriyor? Daha hızlı büyümek istediğimiz zaman daha çok ithalat yapıyoruz, daha çok dış ticaret açığı, daha çok cari açık veriyoruz, daha fazla dış kaynak bağımlısı haline geliyoruz. Oysa Türkiye'nin, büyümesini dış kaynaklara değil de içerideki üretime, yatırımlara bağlaması lazım.”
Cihan