Türkiye ekonomisinde sular durulmuyor. Son günlerde yeniden yükselişe geçen dolar kuru 7,5 TL sınırına dayanırken, Haziran 2020 dönemine ait resmi işsizlik oranı da yüzde 13,4’e yükseldi.
Enflasyonun tartışmalı verilere rağmen çift haneye demirlediği Türkiye’de, özel sektörün 170 milyar dolarlık dış borcu endişe yaratmaya devam ediyor. Pandeminin iş dünyasında en ağır hissedildiği ikinci çeyrekte yüzde 9,9 küçülen Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemde yaşadığı krizden nasıl çıkacağı merak konusu.
Ekonomi yönetimi ise mevcut verilere rağmen topluma ve piyasalara olumlu mesajlar vermeye devam ediyor. Son olarak Bloomberg News'e konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, yılın ikinci yarısında "V tipi” toparlanma beklediklerini söyledi. Bu, dibi gören ekonominin hızlı bir yükselişe geçeceği anlamına geliyor.
Bakan Albayrak ayrıca, tüm öncü göstergelerin Türkiye için en kötünün geride kaldığını gösterdiğine işaret ederek, "Salgında 2. dalga olmazsa 2021'de yüzde 5'in üzerinde bir büyüme gelebilir" dedi.
Ancak pek çok ekonomiste göre, hükümetin mevcut politikalarıyla Türkiye’nin yeniden potansiyeline uygun bir büyümeyi yakalaması kolay olmayacak.
2020’nin ilk çeyreğinde yüzde 4,5 büyüyen Türkiye ekonomisi, karantina dönemini kapsayan ikinci çeyrekte yüzde 9,9 küçüldü. Ekonomideki küçülme özellikle bu dönemde binlerce restoran, otel ve bar gibi mekanın kapalı olması nedeniyle hizmet sektöründe ağır şekilde yaşandı. İkinci çeyrekte hizmet sektörü yüzde 25 küçülürken, sanayi sektöründeki küçülme ise yüzde 16,5 olarak gerçekleşti.
Peki üçüncü ve dördüncü çeyreklerde, Bakan Albayrak’ın iddia ettiği gibi hızlı bir büyüme sürecine girilebilir mi?
DW Türkçe’ye konuşan Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Erinç Yeldan, Albayrak’ın ekonomi yönetiminin başına geldiği günden beri defalarca "En kötüsü geride kaldı” şeklinde açıklamalar yaptığını hatırlatıyor. Prof. Dr. Yeldan, “Türkiye’de altı ayda bir en kötüsü geride kaldı deniyor. Niye en kötüsünü yaşıyoruz sorusunu yanıtlamadan, sürdürülebilir bir büyüme elde etmemiz olanaksız” diyor.
Türkiye’nin ikinci çeyrekte yüzde 9,9 küçülerek “kötünün iyisi” bir sonuç aldığını ifade eden Erinç Yeldan, “Böyle giderse, üçüncü çeyrek ve sonrasında her zaman olduğu gibi yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve artan cari açık ile büyümeye geçiş zorlanabilir. Ama bunun için geçmiş yıllarda olduğu gibi dış kaynak girişine ihtiyaç var” diye konuşuyor.
Türkiye’nin yakın gelecekteki büyüme patikasını “W ya da M tipi” olarak adlandıran Yeldan’a göre, Türk ekonomisindeki büyüme süreci sert inişler ve sert çıkışlar görmeye devam edecek. Türkiye’nin ithalata bağımlı bir ekonomi olmaktan çıkarak sürdürülebilir bir büyümeye kavuşması için ortaya yatırımları önceleyen, stratejik bir plan konmadığını dile getiren Yeldan, “Yılın ikinci yarısında pozitif büyüme olması, bunun sürdürülebilir olacağı, 2021 ve ötesine taşınacağı anlamına gelmiyor. Şu anda sürüklenen bir ekonominin içinde yaşıyoruz” değerlendirmesinde bulunuyor.
Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü (CEFİS) Prof. Ege Yazgan, Türkiye ekonomisinin baz etkisiyle üçüncü çeyrekte “V tipi” bir büyüme gerçekleştirmesinin olası olduğunu söylüyor. Ancak dördüncü çeyrek ve sonrası için bu büyümenin devam etmesinin zor olduğunu kaydeden Prof. Yazgan, “Bu V tipi büyümenin üçüncü çeyrekten sonra devam etmesi mümkün gözükmüyor. Türkiye’nin şu anki şartlarda hızlı büyümesinin mümkün olduğunu düşünmüyorum” diyor.
Türkiye’nin henüz yatırımlar konusunda hızlanamadığını belirten Yazgan, “Yalnızca pandemi ile ilgili sorunlar değil, Türkiye’nin kendine has belirsizlikleri nedeniyle de yatırımlar bir türlü hızlanamıyor 2018’den beri” ifadesini kullanıyor.
Öte yandan son yıllarda yaşanan kriz ve üstüne pandemi nedeni ile Türkiye’de gelir dağılımındaki eşitsizliğin de hızla arttığına dikkat çeken Prof. Yazgan, şunları söylüyor:
“Gelir grupları açısından baktığınızda, üst gelir grubunun piyasaya pompalanan paralar, krediler ile yaralarını daha rahat sarabildiğini, ancak alt gelir grubundaki insanların pandemi krizinden çok daha ağır etkilendiğini görüyoruz.”
Büyüme açısından öncü gösterge olarak tanımlanan sanayi üretimi ve tüketici güven endeksi gibi verilere bakıldığında, önümüzdeki dönemde büyümeye hız verecek bir iç talep artışı yaşanması uzak bir ihtimal olarak ortaya çıkıyor.
Türk İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından son açıklanan Haziran ayı Sanayi Üretim Endeksi’ne göre, Mayıs ayında yüzde 19,4 daralan sanayi üretimi, haziranda bir önceki aya göre yüzde 0,1 artış gösterdi. Ancak takvim etkisinden arındırılmış verilere göre, sanayi üretimi geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 16,9 azalmış durumda.
Vatandaşların ekonomiye olan güvenini ölçen Tüketici Güven Endeksi ise ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 2,2 azalarak 59,6 puana kadar geriledi. Endekste 100 puanın üzeri ekonomiye olan güveni, aşağısı ise güvensizliği gösteriyor.
Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Kamil Yılmaz da, verilere bakıldığında Bakan Albayrak kadar “iyimser” olunmasının pek mümkün olmadığını söylüyor.
Türkiye’nin yaklaşık 20 yıllık ekonomik döngüler yaşadığını anlatan Prof. Yılmaz, “Türkiye’nin siyasi ve hukuksal yapısına bakıldığında, ekonomide büyüme döngüsü 20 yılda bir değişir. Her döngünün sonu da bir krizle sonuçlanır” diyor.
Pandemi olmasaydı bile Türkiye ekonomisinin büyüme anlamında 20 yıllık döngünün sonuna geldiğini ifade eden Kamil Yılmaz, “2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında, ekonomi teknik olarak savunulabilecek politikalarla değil, tamamen siyasi saiklerle yönetilmeye başlandı. Bu da sürekli kredi gazı ve sonrasında seçim sandığı kurma şeklinde hayata geçti. Bu nedenle Albayrak’ın 2021 için yüzde 5 büyüme öngörüsü bence bir hayal. Çünkü bankalarda da kredi verecek takat kalmadı” diye konuşuyor.