AK Parti son seçimlerden başarıyla çıktı. Bu zaferi tetikleyen atmosfer ortada.
İnsanlar birkaç ay içerisinde yaşanan terör hadiselerinden etkilendi, Suriye'deki kargaşaya benzer bir felaketle karşı karşıya gelindiğini düşündü, ekonomik krizi koalisyon hükümetinin çözemeyeceği kanaatine kapıldı… Sebepler saymakla bitmez. Oluşturulan konjonktür tek parti iktidarını tek seçenek haline getirdi. Tam da bu noktada zafer sarhoşluğuna kapılmış bazı kişilerin linç kültürü ile etrafı velveleye verdiğini görüyoruz. Bu coşkun kitle AK Parti'ye oy vermeyen hemen herkesi tehdit ediyor, mallarına el koymakla korkutuyor vs. Bu tarz bir mantıkla insanlara sürekli gözdağı vermenin, hukuku ayaklar altına almanın kime, ne faydası var?
Goygoyculardaki hava aynen şu: “Biz bu korkutmaları tehditleri şantajları yaptık; yine de çok yüksek bir oy yüzdesi aldık.” Bu tespitin altında yatan mana herkesin malumu. Denmek isteniyor ki: “Bunca haksız uygulamaya rağmen halk bize destek verdi; demek ki yaptıklarımız doğruydu.”
Peki gerçek öyle mi?
Kesinlikle hayır. Halk siyasette bir tıkanma görüyor. İktidar partisinde gördüğü yorgunluğu 7 Haziran'da, yani 5 ay önce, cezalandırdı. AK Parti'nin oyları yüzde 40'lara kadar düştü. Ne var ki 7 Haziran sonrası oluşturulan kaotik atmosferden ürkerek yeniden tek başına iktidar olacak bir hükümet istedi. AK Parti'nin karşısında alternatif göremediği için tekrar ona yöneldi. Bu durum, AK Parti'nin bütün politikalarına halkın destek vermesi anlamı taşımıyor. Muhalefetin bir araya gelip yapıcı bir icraat yapamayışı, yeni seçimde de uzlaşmayacaklarına dair kuşkusu seçmeni tekrar AK Parti'ye yönlendirdi.
Normal zamanda yüzde 40, olağanüstüsü şartlarda yüzde 49 alınması AK Parti kurmaylarını temkinli konuşmaya mecbur etti. Mesela Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Ömer Çelik'in seçim değerlendirmesi halkı kucaklayıcı ve kutuplaşmayı önleyici mahiyette idi. Bu makul yaklaşım, sadece siyasi nezaketle izah edilemez. Haklı bir şekilde görüyorlar ki halk 7 Haziran'da bazı itirazlarını iktidar partisine iletti ve bir ihtarname geçti. 1 Kasım seçimleri için mitinglerinin yapılmaması, kamplaştırıcı bir dilin meydanlara taşınmaması gibi faktörler seçmenin 5 ay önce verdiği mesajın iktidar kurmayları tarafından algılandığını gösteriyordu.
Ne var ki beklenmedik yüzde 49'luk başarı şimdi yeni bir atmosfer oluşturmakta. Bu büyük desteği gören ve geniş ufuklu sosyolojik okumalar yapma yerine günübirlik yorum yapanlar, sanki iktidarın yanlış politikalarından halkın çok mutlu olduğunu ve seçim zaferinin de o yanlışlarda yattığını sanıyor. Tamamen yanlış ve istikbalde partiyi tüketecek bir yorum bu.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ