Herkesin gördüğü acı gerçek şu ki Türkiye, bir felakete doğru sürükleniyor.
Bu korkunç senaryoyu yazanlar, uyandırdıkları korku sebebiyle herkesin tir tir titremesini istiyor. Korku sarmalına yakalanıp meflûç hale gelmiş kitlelerin despot yönetimlere razı olacağını düşünüyorlar. Ve ibret-i âlem olsun diye hadise çıkarıyorlar.
İsteniyor ki korku her ferdin yüreğine kor gibi düşüversin ve o uğursuz kıvılcımı sürekli harlasın güç odakları. “Eyvah, sıra bana mı geliyor acaba?” endişesiyle uykuları kaçsın insanların. “Neme lazım” deyip kepenklerini kapatanlar, yan komşusuna yapılan zulmü görmezden gelsin. Böylece bir korku imparatorluğu kurulsun isteniyor.
Türkiye'nin son yıllardaki sisli puslu manzarasına en hâkim unsur korku. Adalete duyulan güven sarsıldıkça bu atmosfer daha da oksijensiz kalmakta, insanlar can ve mal güvenliğinden endişeye kapılmakta. Verdikleri karardan dolayı hâkimler aylardır hapislerde çürütülüyorsa hangi hâkim cesaretle karar verebilir? Gazeteciler hakkında sudan bahanelerle soruşturmalar açılıyor, eften püften iddialarla hapislere atılıyorsa, hangi gazeteci/aydın, fikrini ifade ederken kendini özgür hissedebilir? Hiçbir somut dayanağı olmadığı halde bazı işadamlarına baskınlar düzenleniyorsa ve onların malına haramiler gibi çökülüyorsa, kim bu ülkede mal güvenliğinin teminat altında olduğunu iddia edebilir?