Yakın zamanda Elon Musk tarafından satın alınması sonrasında, Twitter'da dünya genelinde nefret söylemi kullanımı ve paylaşımında keskin bir artış olduğu belirtildi.
Raporda hükümetlere yönelik bazı tavsiyeler de yer aldı. Hükümetlere, teknoloji şirketlerine ve diğer paydaşlara dezenformasyon ve nefret söylemini herhangi bir amaçla kullanmaktan, desteklemekten ya da büyütmekten kaçınmaları yönünde çağrıda bulunuldu.
Hükümetlerin ayrıca gazetecileri güçlü bir şekilde koruyarak "özgür, uygulanabilir, bağımsız ve çoğulcu bir medya ortamını garanti etmesinin küresel barış için önemine" dikkat çekildi.
Guterres: ‘’Acil önlemlerle derhal eyleme geçmek zorundayız’’
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, yanlış bilgilendirmeyi önlemek amacıyla sosyal medyanın tamamında yeni bir çağ açma çağrısında bulunarak, ''İnsan haklarını koruyan, dijital alanı daha güvenli ve daha kapsayıcı hale getirmek için koordineli uluslararası eyleme derhal geçmek zorundayız’’ dedi.
Guterres, dijital medyada hızlı gelişiminin yarattığı potansiyel tehdidin küresel çapta alarm verdiğini, çevrimiçi nefret söyleminin yanı sıra yanlış ve dezenformasyonun yayılmasını sağlayan dijital teknolojilerin halihazırda verdiği zararın artık gizlenmemesi ve gerçeklerin ortaya çıkması gerektiğini söyledi.
BM Genel Sekreteri, "Umudum, bilgi bütünlüğünü güçlendirmeye yönelik eyleme rehberlik etmek ve tüm dünya için bir standart sağlanması" diye konuştu.
Dijital platformlara küresel barışı tehdit eleştirisi
BM raporunda, dijital platformların küresel barışı giderek tehdit etmeye başladığına dikkat çekildi.
Raporda, ‘’Sosyal medya kanallarını, arama motorlarını ve mesajlaşma uygulamalarını içeren dijital platformlar, kriz ve mücadele zamanlarında toplulukları desteklemekten ırksal adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliği için küresel hareketleri harekete geçirmeye yardımcı olmaya kadar pek çok fayda sağladılar. Aynı dijital platformlar, bilimi alt üst etmek, dezenformasyon ve nefreti yaymak için giderek artan bir şekilde kötüye kullanılıyor, çatışmayı körüklüyor, demokrasiyi ve insan haklarını tehdit ediyor ve halk sağlığı ile iklim eylemini baltalıyor. BM barışı koruma misyonlarımızdan ve insani yardım operasyonlarımızdan bazıları hedef alındı, bu da onların çalışmalarını daha da tehlikeli hale getiriyor” ifadesi kullanıldı.
BM raporunda öne çıkan bazı tespitler şöyle:
- Dijital ortamda bilgi bütünlüğünün güçlendirilmesi uluslararası toplum için acil bir önceliktir. Sağlık ve cinsiyet eşitliğinden barışa, adalete, eğitime, iklim değişikliğine, yanlış ve dezenformasyon ile nefret söyleminin etkisini sınırlayan önlemlerin derhal alınması sürdürülebilir bir gelecek adına acilen gerçekleşmek zorundadır.
- Üye devletlerin hükümetleri ulusal düzeyde atacakları adımlarla bu sorunları tam olarak çözebilir. Daha güçlü küresel işbirliğiyle insan haklarına dayanan çok paydaşlı ve çok boyutlu çözümlerde ortaklaşa hareket edilebilir.
- BM, belirlenecek bir dizi ilkeler ve kurallar çerçevesinde dijital platformlarda bilgi bütünlüğünü desteklemek, insan haklarını savunmak için tüm üye devletlerle işbirliği yapmak ve diğer paydaşlarının bu ilkeleri somut hale gelmesi için elinden gelen tüm çabayı gösterecektir.
- Yanlış bilgilendirme, dezenformasyon ve nefret söylemi birbiriyle ilişkili olsa da bunlar farklı olgulardır. Nefret söylemi, sadece ırkı, rengi, dini, etnik kökeni, uyruğu veya benzeri sebeplerden dolayı bir grup veya kişiye yönelik taciz edici veya tehdit edici dil anlamına gelir. Yanlış ve dezenformasyon arasındaki fark kasıtlıdır, ancak ayrımı belirlemek zor olabilir.
- Genel olarak yanlış bilgilendirme, yanlış bilgilerin kasıtsız olarak yayılmasını ifade ederken, dezenformasyon aynı zamanda aldatma amaçlıdır. Ne olursa olsun bu tür paylaşımların tamamının tehlikeli ve hatta ölümcül olduğu artık kanıtlanmıştır.
- Reklam veren şirketler ve dijital platformlar, reklamların çevrimiçi yanlış veya dezenformasyon veya nefret söylemi içeren içeriklerin yanına yerleştirilmemesini ve dezenformasyon içeren reklamların tanıtılmamasını sağlamalıdır.
- İnsan haklarına saygı, bağımsız medyaya destek, artan şeffaflık, yasaksız veri erişimi gibi ilkeler temel alınmalıdır.