Hüseyin Yağmur | samanyoluhaber.com
En Bereketli Vakit: Seher Vakti
Sevgili dostlar, hayatta sabır gerektiren olaylara karşı dayanabilmek, ebedi mutluluğa erme yolunda hız kesmeden devam edebilmek için Kur’an bize bir reçete sunar: Müttaki olmak..
Müttakilerin özellikleri pek çok ayet-i kerimede anlatılmış, bu geçici hayatın sonunda ebedi hayatı kazanmanın yolları öğretilmiştir..
Sabır..
Seher vaktinde dua..
Sabah akşam Rabbini hamd ile tesbih etme..
Kaf suresinde Efendimize ve onun şahsında bütün inananlara şöyle hitap edilmektedir:
“O halde sen onların söylediklerine karşı sabret. Gerek güneşin doğuşundan, gerek batışından önce Rabbine hamd ederek ibadet et! Geceleyin de, secdelerin peşinden de Ona ibadet et!” (Kaf suresi, 39-40)
Mü'min sûresi: 55’te ise şöyle buyuruluyor: “O halde, sen sabret! Çünkü Allah’ın vaadi gerçektir. Hem günahından istiğfar et, sabah akşam Rabbine hamd ederek zikir ve ibadete devam et.”
Zamanların en değerlisi, vakitlerin en bereketlisi olan seher vaktinde ise istiğfarda bulunulması isteniyor..
Zariyat suresi, 15-18’te şu ifadeleri görmekteyiz: “Müttakiler bahçelerde, pınar başlarındadırlar. Rabbi’lerinin kendilerine verdiği mükâfatları almaktadırlar. Çünkü onlar, daha önce dünyada iken iyi davranan kimselerdi. Geceleri az uyurlardı. Seher vakitleri istiğfar ederlerdi.”
Özellikle son âyet-i kerimede, bağışlanma ve istiğfar için çok önemli bir zaman dilimine dikkat çekilmektedir. İnsanların uykuda olduğu seher vakitlerinde kalkıp kılacağı namazıyla Rabbine karşı kulluğunu arz edenler, hiç kimsenin haberdar olmadığı o dakikalarda istiğfarda bulunanlar takdir ediliyor.
Yine (Al-i İmran suresi 16-17) ayetlerde: “O müttakiler: “Ey bizim kerim Rabbimiz, biz iman ettik, günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru!” diye dua ederler. Onlar sabırlı, imanlarında sadık ve samimî, Allah’ın huzurunda itaatla divan duran, mallarını hayırda harcayan, seher vakitlerinde de Allah’tan af dileyip istiğfarda bulunan müminlerdir.”
Günahlar insanı Allah’tan uzaklaştırır, onu küfre yaklaştırır ve ebedi hayatta kaybetmesine sebep olur. İşlenen her bir günah insan tabiatı açısından bir deformasyon ise insanın yeniden formuna girebilmesi istiğfarla mümkündür.
İnsan daha baştan günahın en küçüğüne bile kararlı bir duruş sergilemeli, günaha düşmeyeceği temiz ve nezih bir çevre oluşturma gayreti içinde olmalıdır.
İşlenen her bir günahta küfre giden bir yol olduğunu, bu yolun sonunun da cehennem olduğunu vicdanında duymak, günaha karşı kalbde bir tiksinti hasıl olmasıyla anlaşılır.
Aksine hata ve günahlara karşı tepki vermeyen, günahtan rahatsızlık duymayan bir gönül, ölmüş bir bünye gibidir. İnanan bir gönül, günaha karşı mutlaka bir tepki gösterir. Gösterilmesi gereken tepkilerin en başta geleni ise istiğfardır.
İstiğfar, şer eğilimlerinin kökünü kesen bir iksirdir; tahrip edilen insan mahiyetini yeniden restore eder, şerre karşı eğilim gücünün de kökünü keser.
Allah Teâlâ Furkan suresinde;
“Allah onların kötülüklerini iyiliklere, günahlarını sevaplara çevirir. (Furkan sûresi, 25/70.)buyurmak suretiyle iman, salih amel, istiğfar ve tevbeyle kendisine yönelenlerin kötülüklerini iyiliklere çevireceği müjdesini vermektedir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu âyet-i kerimeyi, tevbe ve istiğfar neticesinde insanın şer kabiliyetlerinin hayır kabiliyetine değiştirileceği şeklinde yorumlar. (Bkz.:Bediüzzaman, Sözler s. 342 (Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas).
Peygamber Efendimiz’in (asv) uykudan uyanınca okudukları şu dua ile bitirelim:
“Sübhânsın yâ Rab; Senin şanın ne yücedir. Allahım, Senden bütün günahlarımı bağışlamanı istiyor, Senden rahmetini diliyor ve dileniyorum. Allah'ım, ilmimi artır, bana ihsan ettiğin hidayetten sonra kalbimi haktan saptırma, bana yüce katından meccanen aşkın mı aşkın rahmet ihsan eyle. Doğrusu lütfen, keremen, karşılıksız bol bol ihsanda bulunan sadece Sensin.”(Ebû Dâvûd, edeb 99)