En önemli sanık firar etti; 'Hablemitoğlu Davası' adı altında 85 milyona tiyatro izlettiler!

Tr724'ten İlker Doğan, Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili bir haber inceleme yazdı. 20 yıl sonra MİT’le bağlantılı gazetecilerden Zihni Çakır’ın ‘olağanüstü’ çabasıyla yeniden açılan Hablemitoğlu davasında en önemli sanık firar etti; 'Hablemitoğlu Davası' adı altında 85 milyona tiyatro izlettiler!

SHABER3.COM

Cinayetten 20 yıl sonra MİT’le bağlantılı gazetecilerden Zihni Çakır’ın ‘olağanüstü’ çabasıyla yeniden açılan Hablemitoğlu davasında amaç hiç bir zaman katil(leri) ya da azmettiricileri bulmak değildi. Rejimin tek amacı suikastı Hizmet Hareketi’nin üzerine yıkmaktı. Ancak cinayetin en önemli sanığı Nuri Gökhan Bozkır’ın ‘tanımadığı insanlar (Mustafa Özcan ve Enver Altaylı) hakkında ifade veremeyeceğini’ söylemesi planları suya düşürdü! Nuri Gökhan Bozkır’ın firar ettiği (aslında ettirildiği) ortaya çıktı.

Şengül Hablemitoğlu tepkili, “Bize ne izlettiniz!” diye soruyor. Daha önce defalarca yazdık ancak tam olarak anlaşılmamış! Şengül Hablemitoğlu’nun sorusu üzerine tekrar yazalım; 85 milyona tiyatro izlettiler!

Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde, ikametgâhına ait açık otoparka geldiğinde silahlı saldırıya uğramış ve hayatını kaybetmişti. Hablemitoğlu soruşturması, cinayetten 20 yıl sonra MİT’le bağlantılı gazetecilerden Zihni Çakır’ın eski ÖKK çalışanı Nuri Gökhan Bozkır’ın yönlendirmesiyle alınan ifade sonrası ‘davaya’ dönüştü.

Önceki gün Hablemitoğlu davası kapsamında MİT operasyonuyla Ukrayna’dan Türkiye’ye getirilen Nuri Gökhan Bozkır’ın firar ettiği ortaya çıktı. 19 Mayıs’ta Hablemitoğlu davasından tahliye edilen Bozkır’a 27 Mayıs’taki Soğan TIR’ları davasından tutuklama kararı verilmişti. Ancak Bozkır’ın ‘sırra kadem bastığı’ öğrenildi. Medyaya yansıyan haberlere göre avukatı da ‘nerede olduğunu bilmediğini’ açıklamış.

Skandalın ortaya çıkması üzerine Hablemitoğlu’nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, sosyal medya hesabından ardı ardına paylaşımlarda bulundu: “Allah topunuzun belasını vermiyor ki… Allah’ın cezaları kırmızı bültenle arayıp istediniz, operasyon da yaptınız. Artık ne yaptınızsa? Bize duruşmalar boyu ne izlettiniz siz, biz anlamadık.”

Şengül Hablemitoğlu’nun tepkisini anlamak mümkün, canı yanıyor. Eşi katledilmiş ve katiller yıllardır ellerini kollarını sallaya sallaya geziyor. Ancak davanın en önemli sanığının ‘kaybedilmesine’ neden bu kadar şaşırdığını anlamak güç!

Zira kendisinin de katıldığı duruşmaların başından beri 85 milyona tiyatro izlettiriliyordu…

TR724’te Hablemitoğlu cinayeti daasıyla ilgili aralarında hukuk insanlarının da bulunduğu isimler tarafından onlarca haber inceleme, analiz ve yorum kaleme alındı. İddianame didik didik edildi ve hiç bir tutar yanının olmadığı belgeleriyle, tanık ifadeleriyle ortaya konuldu.

Zira sözde gazeteci- yazar Zihni Çakır’ın ‘hiç bir somut delile’ dayanmayan beyanlarıyla yıllar sonra yeniden açılan cinayet soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame çelişkilerle doluydu. İddianamenin temel amacı katilleri ve azmettirenleri bulmak değil, cinayeti Gülen Hareketi üzerine yıkmaktı!

İLK DURUŞMADA ÇARK ETTİ: HİÇ BİRŞEY BİLMİYORUM

Daha ilk duruşmada eski ÖKK subayı sanık Nuri Gökhan Bozkır, Hablemitoğlu cinayetinde zamanaşımını kesmek için yalan ifade verdiğini savundu. Ukrayna’da bulunduğu dönemde savcıya gönderdiği ve cinayetin nasıl planlandığını ve olay günü neler yaşandığını anlattığı mektubu bile yalanladı. Mahkeme Başkanı’nın, “Madem önceki ifaden yalan, cinayetle ilgili ne biliyorsun.” diye sorması üzerine, “Hiçbir şey bilmiyorum.” dedi.

Tetikçi olduğu ileri sürülen Tarkan Mumcuoğlu’nu cinayetten önce mi sonra mı gördüğünü hatırlamadığını söyledi. Levent Göktaş için, “Bana bu konuda (cinayet öncesi keşif yapması) hiçbir emir vermedi. Husumetim yok.” dedi.

Cinayeti ‘azmettirmekle’ suçlanan emekli Albay Levent Göktaş da hakkındaki iddiaları yalanladı. Eski MİT mensubu Enver Altaylı ile cinayetten 13 yıl sonra, 2015’te tanıştığını anlattı. Para karşılığı cinayeti organize ettiği iddiasını yalanladı. Benzer şekilde ‘tetikçi’ olmakla suçlanan eski ÖKK mensubu Tarkan Mumcuoğlu da iddiaları yalanladı.

MEKTUBUNDA HERŞEYİ İTİRAF ETMİŞTİ

Mahkemede önceki ifadelerini yalanlayan Bozkır, cinayet öncesini ve anını daha önce savcılıkta verdiği ifadede ayrıntılı olarak anlatmıştı. Olay öncesinde ‘hurdacı’ kılığına girerek Hablemitoğlu’nun evinin etrafında keşif yaptığını, tespitlerini not alıp rapor haline getirdiğini, suikastı kendisinin gerçekleştirmediğini ancak tetikçiyi (Tarkan Mumcuoğlu) olay yerine götürdüğünü ve cinayet sonrasında da arabayla alıp evine bıraktığını’ söylemişti. Bozkır’ın savcılık ifadesine göre bu görevi kendisine veren kişi de Levent Göktaş’tı…

Bozkır’ın ifadesini değşitirmesinin sebebi MİT’te gördüğü işkence olma ihtimali yüksek. İşkenceyle ilgili mektubunda, MİT’in kendisinden tetikçi Tarkan Mumcuoğlu’nun ismini dosyadan çıkarmasını istediğini söylüyordu. Zira Mumcuoğlu, cinayetten sonra MİT bünyesine alınmıştı.

RAMAZAN TOPRAK: ÖYLE BİR KARŞILAŞMA HİÇ YAŞANMADI

‘Kurgusal’ iddianamenin tutar yanı yoktu. İddianamede ‘tanık’ olarak yer alan eski askeri savcı Ramazan Toprak, eski sağlık bakanı Halil Şıvgın’ın soruşturma kapsamında verdiği ifadeyi yalanladı. Halil Şıvgın ifadesinde, Hablemitoğlu ve Toprak’ın kendisini ziyaret ettiğini, onlar ayrılırken ofise Enver Altaylı’nın geldiğini savunmuştu. 22 Aralık 2022’de Serbestiyet’e konuşan eski AKP’li vekil Toprak, “Öyle bir karşılaşma hiç yaşanmadı. Halil Şıvgın Bey’in şeker hastalığı nedeniyle geçmiş tarihteki olayı karıştırmış olabileceğini düşünüyorum.” dedi.

Ramazan Toprak’ın bu ifadeleri önemliydi; zira savcının, Hablemitoğlu cinayetinde eski MİT’çi Enver Altaylı ve Mustafa Özcan’ı ‘azmettirici’ olmakla suçlamasının en önemli gerekçelerinden biri de Halil Şıvgın’ın bu ifadesiydi. Savcı, bu ifadeleri ‘doğru’ kabul ederek, hiçbir somut delil olmaksızın Enver Altaylı, Mustafa Özcan ve Hablemitoğlu bağlantısını kuruyordu. Ancak Toprak’ın son açıklaması, savcının en önemli suçlama gerekçesini ‘çökertmiş’ oldu.

SAVCI DELİLLERİN ‘SAĞLIKSIZ’ OLDUĞUNU İTİRAF ETTİ

Cumhuriyet Savcı Zafer Ergün, Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 8. duruşmasında çok önemli bir itirafta bulundu. Davanın neredeyse tek delili olarak gösterilen HTS kayıtlarının ‘sağlıklı olmadığını’ söyledi. Ergün, mütalaasında, ‘HTS/baz kayıtları yanlış tutulmuş olsa da birçoğunun doğru olduğunu, en düzgün haliyle dosyaya girdiğini, avukatların bunları MİT’ten sorabileceğini ve alabileceğini’ belirtti.

Ceza muhakemesinde yer alan ‘Şüpheden sanık yararlanır’ ilkesine göre ‘şüphe’ sanık lehine yorumlanır. Savcının, ‘HTS/baz kayıtları yanlış tutulmuş olmas da’ ifadesi bir şüphe olduğunun ispatıdır. Dolayısyla HTS kayıtlarının ‘şüpheli’ delil olduğu bizzat iddianame ve duruşma savcısı olan Zafer Ergün tarafından resmen itiraf edilmiştir. ‘Şüpheli’ delil üzerine ise hüküm kurulamaz!

Bu arada hatırlatmakta fayda var; HTS kayıtları 20 yıl öncesine ait. İlgili yönetmeliğe göre HTS kayıtlarının 1 yıl içinde silinmesi gerekiyordu. Silinmemiş! Aslında HTS kayıtları bu iddianamede hiç olmamalıydı!

PLAN SUYA DÜŞTÜ

Nuri Gökhan Bozkır, davanın ilerleyen bölümlerinde Mustafa Özcan ve Enver Altaylı’yı tanımadığını da itiraf etti. Onun ifadelerine göre bu isimleri dosyaya eklemesini Zihni Çakır istemişti. Amaçları Özcan ve Altaylı üzerinden cinayeti Cemaat’in üzerine yıkmaktı. Ancak Bozkır, bunu kabul etmediğini söyledi. Bozkır’ın istedikleri gibi ifade vermemesi Savcı Ergün ve MİT’in üzerinde aylarca çalıştığı planın da suya düşmesi anlamına geliyordu.

Hiç bir somut delil olmadığı halde Mustafa Özcan ve Enver Altaylı ismini dosyaya dahil ettirmek için çalışan kişi de Zihni Çakır’dı. Nuri Gökhan Bozkır, bu isimleri Ukrayna’dayken savcıya gönderdiği dilekçede yazmadığı gibi, Türkiye’ye getirildikten sonraki sorgusunda da söylememişti.

Bunun sebebini ise şöyle açıklamıştı: “Enver Altaylı ve Mustafa Özcan ilişkisini dilekçemde mutlaka belirtmemi istedi. ‘Zaten açık kaynaklarda bu bilgiler mevcut’ dedi. Tanımıyorum bilmiyorum efendim ben onları. O ilişkileri nasıl çıkardılar bilmiyorum, anlamıyorum.”

ZİHNİ ÇAKIR, SAVCI GİBİ SORUŞTURMA YÜRÜTMÜŞ!

Hablemitoğlu cinayeti davasında tanık olarak dinlenen Zihni Çakır, birbiriyle çelişen ifadeleriyle dikkat çekmişti. Zihni Çakır ve Nuri Gökhan Bozkır, duruşmada sürekli birbirini suçladı. Zihni Çakır, Bozkır’a tetikçi olduğu ileri sürülen Tarkan Mumcuoğlu’nun ‘Volvo’ marka arabasının fotoğrafını göndermediğini söyledi. Ancak daha sonra gönderdiğini kabul etti. Bunu ‘savcının isteğiyle, savcı adına’ yaptığını anlattı.

Zihni Çakır ayrıca iddianame savcısıyla ilgili bir konuyu da WhatsApp’tan dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e sorduğunu açıkladı. Kendi anlatımlarına göre Zihni Çakır, Hablemitoğlu davasında kolluk gücü ve savcı gibi çalışmış! Gizli belgelere ulaşmış, Bozkır’a sürekli bilgi verip yönlendirmiş.

HTS KAYITLARI VE TANIK İFADELERİ DE SAVCIYI YALANLIYOR

Nizamettin Afşar, 1993-2017 yılları arasında Enver Altaylı’nın yanında şoför olarak çalışan bir isim. İddianamede Cemaat’e yönelik suçlamalarda dayanak yapılan ifadelerden biri de Afşar’ın beyanlarıydı. Şubat 2022 tarihli emniyet ve savcılık ifadelerinde, Enver Altaylı’nın Mustafa Özcan ve Aydın Köstem ile yüz yüze görüşmesinden ve Ali Serhat Ilıcak ile telefon görüşmesinden bahsediyor. İfadesinde belirttiği görüşmeleri ise ‘mutfak kapısının açık unutulduğu zamanlarda’ duyduğunu savunuyor.

Savcı, Afşar’ın beyanlarından yola çıkarak iki önemli iddia ortaya atıyor. İlki, Mustafa Özcan ve Enver Altaylı’nın Hablemitoğlu hakkında görüştükleri, Enver Altaylı’nın Aydın Köstem üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan Levent Göktaş ile irtibat kurduğu ve Enver Altaylı’nın, 03.10.2002 tarihinde Aydın Köstem ile birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığı’na giderek Levent Göktaş ile görüştüğü iddiası.

Savcıya göre Mustafa Özcan 2 Ekim 2002’de Ankara’ya geliyor ve bir gün sonra, 3 Ekim’de Enver Altaylı ile Aydın Köstem ÖKK’na gidiyor. Ancak Nizamettin Afşar, Özcan ve Altaylı’nın uzun aralıklarla iki kez görüştüğünü, ikinci görüşmeden sonra Enver Altaylı’nın Almanya’ya gittiğini, 5 gün sonra döndüğünü anlatıyor. Görüşmeden 1 gün sonra ÖKK’ya gittiğinden bahsetmiyor!

Zaten savcı da Enver Altaylı’nın 27 Ekim 2002-1 Kasım 2002 tarihleri arasında HTS kaydının olmadığına dikkat çekiyor ve muhtemelen yurt dışında olduğu değerlendiriliyor. Afşar da ifadesinde Altaylı’nın 5 gün sonra döndüğünü söylüyordu.

HTS kayıtları ve ‘değerlendirmelere’ göre Mustafa Özcan ile Enver Altaylı arasında yaşandığı ileri sürülen görüşme ya 21 Ekim’de yapılıyor ya da 23-24 Ekim’de…

Peki bu neden önemliydi?

Hangi tarihi ‘doğru’ kabul ederseniz edin; her iki tarihe göre de savcının 3 Ekim 2002 tarihinde ÖKK’da Enver Altaylı ile Levent Göktaş arasında görüşme yapıldığı iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Zira bu takvime göre 3 Ekim 2002 tarihi itibari ile Mustafa Özcan ile Enver Altaylı arasında henüz iddiaya konu içerikte bir görüşme bile yapılmamış! Savcı, ‘2 Ekim’de görüştüler ve 3 Ekim’de ÖKK ziyareti oldu’ diyor; ancak HTS kayıtları ve Nizamettin Afşar’ın ifadesine göre görüşme 21 Ekim ya da 23-24 Ekim tarihlerinde oluyor!

Burada dikkat çeken bir başka nokta da savcının, Nizamettin Afşar’ın söz konusu beyanlarına karşı Enver Altaylı’ya hiçbir soru sormaması. Enver Altaylı’nın 19 Ağustos 2022 tarihinde alınan savcılık ifadesinde bu konu gündeme bile gelmiyor. Savcının amacı gerçekleri ortaya çıkarmaksa şayet, bu kadar önemli bir konu, ‘azmettirici’ olmakla suçlanan muhatabına nasıl sorulmaz?

NURİ GÖKHAN BOZKIR NEYLE SUÇLANIYOR?

Savcı davaya konu suikast eyleminin 4 sanık tarafından gerçekleştirildiğine inanıyor. Savcıya göre, suç örgütü lideri Levent Göktaş olayı planlamış, Nuri Gökhan Bozkır’a Necip Hablemitoğlu’nu takip ettirmiş ve cinayet öncesinde olay yerine ilişkin keşif yaptırmış, Fikret Emek ve Ahmet Tarkan Mumcuoğlu’na maktul Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi talimatını vermiş ve öldürtmüş.

İddianamede Levent Göktaş, Fikret Emek ve Tarkan Mumcuoğlu’nun asli fail olarak, Nuri Gökhan Bozkır’ın cinayeti kolaylaştırmak suretiyle yardımcı olduğu iddia edilerek fer’i fail olarak cezalandırılması isteniyor.

Levent Göktaş’ın bu eylemi Fethullah Gülen, Mustafa Özcan, Enver Altaylı ve Aydın Köstem’in azmettirmesi sonucunda gerçekleştirdiği savunuluyor. Savcıya göre bir suç örgütü başka bir suç örgütünü azmettirerek bu cinayeti işletmiş! Cinayetin parasını da aracı olan Enver Altaylı cebinden ödemiş!
<< Önceki Haber En önemli sanık firar etti; 'Hablemitoğlu Davası' adı... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER