Enes boyunu aşan işlere neden karışıyor?

Yaşadığımız süreçte birçok insan, gücünün yettiği kadar bazıları da kuvvetinin fevkinde çok büyük yüklerin altına girdi ve hatırı sayılır fedakarlıklar verdi, veriyor.

Frankfurt Kitap Fuarından Enes Kanter Freedom geçti...

NURULLAH KAYA 

Şu an Almanya’da yoğun bir programın içinde olan Enes Kanter Freedom’un son dönemde başına gelenleri ve ne yapmaya çalıştığını anlatmaya çalışacağım. Onu seven veya sevmeyen birçok insanın sık sık dile getirdiği, “Neden sporuna siyaseti karıştırdı? Sadece NBA’de basketbol oynamalıydı. Neden Çin’i eleştirdi? Kariyerine devam ederek daha fazla şeyler yapabilirdi. Neden Yunanistan’a giderek Türkiye’dekilere zarar verdi? …” gibi sorulara yanıt arayacağım.  

Yaşadığımız süreçte birçok insan, gücünün yettiği kadar bazıları da kuvvetinin fevkinde çok büyük yüklerin altına girdi ve hatırı sayılır fedakarlıklar verdi, veriyor. Bunların içinde gariban inşaat işçilerinden çok varlıklı insanlara, entelektüellerden çok ünlü kişilere kadar bir çok isim var. Nitelikleri ve nicelikleri farklı olsa da hepsinin imtihanı kendi çapında çok büyük. Ama hepsinin yüreği aynı, tertemiz ve koskocaman… İnandıkları değerlere sımsıkı tutunup tarihe çok önemli izler bırakıyor bu dimağlar. İşte bu örnek insanlardan birisi de yeryüzünde yaşanan mağduriyetleri dile getirerek dünyanın çok önemli kariyerlerinden birini, ciddi bir serveti, rahatlığı ve rehaveti elinin tersiyle iten basketbol yıldızı Enes Freedom. 

“NBA’de neden oynamıyor?”

Daha çok Türkiye başta olmak üzere bazı ülkelerdeki insanların yaşadığı sorunları sık sık gündeme getiren Enes, New York'ta bir basketbol kampındayken çocuklara imza dağıttığı esnada bir kişi herkesin önünde ona, "Çin'deki toplama kamplarında Müslüman kardeşleriniz her gün işkence ve tecavüze uğruyorken kendinize nasıl insan hakları aktivisti diyebilirsin?" diye sorar. Bu soru karşısında şok olan Enes, o gün tüm randevularını iptal eder Çin’deki Müslümalarla ilgili neler olup bittiğini araştırmaya başlar. "Bu konu hakkında daha önce bir şey söylemediğime veya kimsenin bir şey söylemediğine inanamıyorum" diye o zamanki şaşkınlığını ifade eden Enes, menajerini arayarak Çin’in toplama kamplarından sağ kalan birini bulmasını ister. Bulduğu kişi Enes’e tepki gösteren Tursunay Ziyawudun’dur. Uygurlu bu mağdur kadın, Çin’de yaşananları detaylarıyla anlatır. 9 binden fazla camiyi yıkan Çin’de öldürülen Müslümanları, kadınlara yapılan tecavüzleri, işkenceleri, ailelerin zorla ayrılmasını, istemsiz kısırlaştırmayı, kürtajı ve zorla organ toplama hakkında bilgiler verir. Konuşmalarının sonunda Enes, kadına "Tamam, senin için ne yapabilirim?" diye sorar. Kadın, "Hiçbir şey çünkü ben Amerika'dayım. Buradayım. Güvendeyim. Ama şu anda toplama kamplarında yardımınızı bekleyen milyonlarca insan var. O insanlara yardım edin, bana değil" diye yanıt verir. 

Bu olaydan sonra Uygurların yaşadıklarını incelemeye başlayan Enes’in karşına birçok zulüm çıkar. Tibet, Tayvan, Hong Kong, Moğolistan…  Dünyadaki en büyük insan hakları ihlallerinin yapıldığı bu yerler hakkında bir şeyler söylemeye karar verir. Pekin’de yapılan Kış Olimpiyatları’nın hemen öncesidir. NBA'in en büyük sponsoru olan Nike'ı modern zaman köleliği yaptırmasıyla ve iki yüzlülükle suçlar. Aklına çocukluğu gelir. Herkes gibi onun da izlediği NBA maçlarında ilk baktığı şey sporcuların ayakkabılarıdır. Bu ona bir ilham verir ve yaşanan zulümleri duyurmak adına benzersiz bir eylem planı hazırlar. Yapacağı eylemle ilgili NBA'de kural dışı bir durum söz konusu değildir. Mağdur bir sanatçıyla çalışarak “Özgür Tibet, Özgür Uygurlar, organ toplama ve gözetim kamplarını durdurun.” gibi cümlelerin üzerinde olduğu ayakkabılar tasarlar. Bütün dünyanın izlediği ESPN, Madison Square Garden maçında ayakkabıları giyer. Sahaya çıktığında başta oyuncular olmak üzere herkes ayakkabılara bakar. Ancak Celtics'ten iki idareci ayakkabıları çıkarmasını ister ancak buna karşı çıkar. İdareciler, "Para cezasından bahsetmiyoruz. Yasaklanmadan bahsediyoruz" diye tehdidin tonunu artırır. Devre arasında soyunma odasına geri döndüğünde telefonunda binlerce bildirim bulur. Yöneticisinin attığı kısa mesaja tıklar; "Yılın geri kalanında Çin'de her Celtics maçı yasaklandı" diye yazıyordur. Bunun tam anlamıyla sansür ve diktatörlük olduğunu görür. 


Enes, aslında  2016 yılında ABD'deki polis şiddeti ve sosyal adaletsizliği protesto etmek için başlattığı milli marş protestolarıyla bilinen Colin Kaepernick’e benziyor.

Maçtan sonra kamuoyunda ve medyada adeta kıyamet kopar. Amerika’da herkes bu olayı konuşuyordur. Bu işi medyatik olmak için yapmayan ünlü sporcu, gelen görüşme istekleri geri çevirir ancak gayesine ulaşmıştır. Çünkü Türkiye'de yaşanan sorunları yıllardır anlatmasına rağmen, bu kadar tepki almayan Enes, Çin'den bahsedince telefonu günlerce susmamıştır. Çok fazla taciz edilince, "Tamam, size söz veriyorum bir daha Free Tibet ayakkabılarını giymeyeceğim" der. Ancak bu kez çıktığı maçta Uygurlara dikkat çeken ayakkabılarını giyer. Yine tepkiler gelince, "Özgür Tibet ayakkabısı giymedim. Özgür Uygur ayakkabısı giydim" diye yanıt verir. Winnie the Pooh ayakkabılarını giyince bunlar Çin'de yasaklanır. Herkes ona, giydiği ayakkabıları nereden alabiliriz diye sorar o da bu işin ticaretini yapmadığını çünkü bunu tam anlamıyla insan hakları için yaptığını ifade eder. 

Eylemi ülkede çok ses getirince Çin NBA ve basketbol ürünleri satan ünlü markalara baskı yapar. Hatta takım arkadaşları soyunma odasında birer birer yanına gelerek, "Bu senin son senen biliyorsun değil mi? Bundan sonra kontrat alamayacaksın. Bir daha bu ligde bir dakika daha oynamayacaksın" derler. Ve dedikleri gibi de çıkar yetenekli oyuncu serbest bırakılır. Her takıma, NBA'deki her menajere, her takım sahibine, her koça, "Oynamaya hazırım. Oynamak istiyorum." dese de kimseden teklif alamaz. NBA’den haksız yere boşa düşürülen Enes, Adam Silver'ın "En ikiyüzlü komisyon üyelerinden" biri olduğunu ve NBA'in onu erken emekliliğe zorlamaya çalıştığını söyleyerek tepki verir.

Yaptıklarından hiç pişman olmadığını belirten Enes, “Okyanusun diğer tarafında top sürerken insanlar sevdiklerini kaybediyor, hayatlarını kaybediyor, umutlarını kaybediyor. Nasıl biri bana dünyanın her yerinde olan sorunlar hakkında konuşmayı bırakıp sadece kendi oyununuza odaklanmamı söyleyebilir?” diyerek düşüncelerini paylaşır. Bu olaydan sonra Amerika’daki en önemli televizyonlarında, gazetelerde ve dünya genelinde ilgiyle ve takdirle karşılanır. 


“Yunanistan’a gidip Türkiye’dekilerin tepkisini çekmemeliydi”

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya’dan onay alamadığı için Suriye’ye giremedi ve hesapladığı seçim öncesi planını uygulayamadı. Yeni bir savaş çığırtkanlığı için rotasını Yunanistan’a çevirdi. Her seçim öncesi ortaya koyduğu planların birini konjonktüre göre uygulayarak halkı manipüle eden Erdoğan’ın çantasındaki önemli hamlelerden biri de Yunanistan. Göçmen kriziyle Avrupa ülkelerini sürekli tehdit ederek prim elde eden Erdoğan, Ege sularındaki anlaşmazlıkları de kullanarak yeni bir hamle yapmaya karar verdi. Yunanistan’a “Bir gece ansızın gelebiliriz” deyip 15 Temmuz’da beraber plan yaptıkları Hulusi Akar’la askere ve yandaşlarına adeta kılıç kuşan, at bin talimatı verdi. Mavi Marmara öncesinde Filistin konusunda yaptığı gibi Yunanistan Başbakanı’na defalarca ağır sözler sarf etti. Ortamın çok gerildiği bu anda Muhterem Fethullah Gülen, Yunan medyasına röportajlar vererek Türkiye’nin sadece onlardan ibaret olmadığının mesajını verdi. Akabinde dünyaca ünlü basketbolcu Enes Freedom, barış köprüleri kurma adına Yunanistan’a gitti. Orada röportajlar yaparak iki halkın barış ve huzur içinde yaşaması gerektiğini Türkiye’nin sadece Erdoğan’dan oluşmadığını savundu. Yunanistan’ın kapılarını açtığı mülteci çocuklarıyla biraraya gelerek oradaki insanlara moral verdi.  



Enes: “Bir insan bir kalp taşıyorsa, onun hakkında konuşmalısın. Neye mal olduğu önemli değil.”


“Enes, siyaset değil spor yapmalıydı”

29 yaşındayken NBA’den uzaklaştırıldı. Evet, Enes çok uzun yıllar olmasa da bir süre daha basketbol oynayabilirdi. Ancak Amerika’da özgür düşünce olduğuna inanıyordu. Bu yüzden soyadını dahi Freedom olarak değiştirmişti. Ona bu ilhamı veren olay 2009'da yılında yaşanır. Bir antrenmandan sonra soyunma odasında oturmuş arkadaşlarıyla Facebook'ta geziniyordur. Takım arkadaşlarımdan birinin başkanı eleştirdiğini görür ve onun için çok korkar ve "Dostum, ne yapıyorsun? Mesajını gördüm. Yarın hapiste olabilirsin" der. Arkadaşı gülerek, "Burası Türkiye değil. Burası Amerika" diye yanıt verir ve ona konuşma, din, ifade, protesto özgürlüğü hakkında açıklamalar yapmaya başlar. Amerika'da olan bazı sorunlardan bahsettiğin için hapse atılmayacağını ve ailesinin işkence görmeyeceğini söyler. Su ve yemekten sonra insanoğlunun sahip olabileceği en önemli şeyin özgürlük olduğuna karar verir. 15 Temmuz’dan sonra hem ailesinin hem de kendisinin yaşadığı sıkıntılardan ötürü özgürlük kavramına olan bakışı daha da büyür. Bunun kendisinin bir parçası olması gerektiğine inanarak özgürlük anlamına gelen Freedom soyadını almaya karar verir. 9 yıldır ailesiyle özgürce görüşememiş, ülkesine gidememiş hatta can güvenliğinden dolayı uzun yıllar Amerika’nın dışına dahi çıkamamıştı. Söylediklerinden dolayı anabilim dalı başkanı olan profesör babası hapse atılır. Babası gibi kardeşi de işinden olur. İnterpol listesine adı yazdırılır. O, özgürlüğün kıymetini en iyi bilenlerden biridir. Özgürlük için mücadele etmeye karar verir. Ancak Amerika’nın da bazı konularda daha özgür olmadığını yaşadığı son olayla anlar. 

Dünyanın her yerinde özellikle de Çin’de insanlara karşı yapılanlar onu çok rahatsız eder. Bir şeyler yapmaya karar verir. Yapacağı eylemin NBA kariyerinden sonra emekli olduğunda oluşturacağı yankıyla NBA içindeyken vereceği karşılık aynı olmayacağını çok iyi biliyordur. Mazlum ve mağdurları kendi kariyerine tercih eder. Nasıl ki iftiralar atılarak hain ilan edilip her şeyleri elinden alınan yüzbinlerce Anadolu insanı gibi o da kariyerini “Hakk’ın hatırı âlidir hiçbir hatıra feda edilmez” diyerek elinin tersiyle iter. Sosyal medyada insan haklarıyla ilgili ne yazsa dünyanın her yerinde yankı bulmaya başlar.

Şuan kariyerinin NBA bölümünün tam olarak kapanıp kapanmadığından emin değil. Ama NBA kariyerinin bittiğine emin olduğunda Avrupa'daki bazı takımlarla konuşmaya başlayabileceğini dile getiriyor. Ancak Avrupa’da bir takımda oynarsa Türkiye'deki maçlara gidemeyeceğini de biliyor. 

Yaptığının siyaset olmadığını belirten Enes, şu dikkat çekici cümleleri kuruyor; “Bazı ilkeler  ve bazı değerler var, bunlar paradan ve işten daha önemli. Kendinizi onların yerine koyun, kızınız, kız kardeşiniz o toplama kamplarında her gün işkenceye ve tecavüze uğruyor olsaydı, yine de bir sonraki maaşınızı umursar mıydınız? Uygun platformu bulduklarında çok fazla sporcu, aktör, şarkıcı dünyadaki birçok sorun hakkında konuşuyor ancak mevzu Çin’e geldiğinde ise aynı insanlar parayı, işi ve ciro anlaşmalarını çok fazla önemsediklerinden dolayı korkuyor. Benim için ise insan hakları ve insan hayatını kurtarmak her şeyden önce geliyor.” 


 “Türkiye’deki sorunlarla ilgili neler yaptı?”

Türkiye’de yaşananlarla ilgili neler yaptığını verdiği bir röportajdan özetlemeye çalışayım. “Türkiye'de 2013 yılında büyük bir yolsuzluk skandalı yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bazı aile üyeleri buna dahil oldu. Bu skandaldan sonra, masum insanları -savcılar, avukatlar, hakimler, polis ve bazı masum insanları- hapse atmaya başladı. Bundan sonra medya kuruluşlarını, dergileri, gazeteleri, TV kanallarını kapatmaya başladı. Bu kabul edilemez ve bu konuda bir şeyler söyleyeceğim dedim. Bir tweet attım. NBA platformu nedeniyle bir konuşma haline geldi. Vay be, tek bir tweet bile bu kadar etkiliyor. Bundan sonra ülkemde olup bitenlere daha çok dikkat etmeye başlayacağım dedim. Ülkemde, Amerika'da neler olup bittiğini, Amerika-Türkiye ilişkilerini, Ortadoğu'da olup bitenleri incelemeye başladım. Daha çok konuşmaya başladım. NBA platformu nedeniyle birçok medya kuruluşu benden röportaj yapmamı ve onlar için köşe yazıları yazmamı istedi. Bahsettiğim şeyler Türk hükümetini gerçekten rahatsız etti ve beni ve ailemi etkiledi. En acısı küçük kardeşimdi. Ağabeyi gibi bir NBA oyuncusu olmak istiyordu ama her takımdan atılıyordu. 15 Temmuz günü Cuma’ya denk geldiği için, o gün Cuma namazı kılmaya Hocaefendi’nin yanına gitmiştim. Haftasonunu orada geçirecektim. Her seferinde yaptığımız gibi öğle namazı sonrası ikindi öncesi kendisinin iç salonunda oturuyorduk. Her şey daha önceki ziyaretlerim gibi normal bir rutindi ve Hocaefendi her zamanki gibi bizlerle hasbihal ediyordu. Tam böyle huzurlu otururken içeriye Hocaefendi’nin talebelerinden birisi geldi ve ‘darbe oluyor’ haberini verdi. Kendisi çok şaşırdı ve üzüldü. Ben bizzat şahit oldum o gün kendisinin şaşkınlığı ve üzüntüsüne. Sonrasında da hep aynı üzüntüyü yaşadı, hep dua etti. Ancak daha darbe tiyatrosu olalı birkaç saat olmamıştı ki, diktatör Erdoğan ve rejimi Hocaefendi’yi ve Hizmet’i suçlu ilan etti. O dakika Hocaefendi’ye olan inancım bir kat daha arttı.” 

Şimdilerde Amerika’da her platformda Hizmet Hareket’inden bahsediyor. Spor salonlarındaki sporculardan, Amerika Birleşik Devletleri parlamenterlerine kadar ulaşabildiği herkesle iletişime geçip Türkiye’de yaşananları anlatıyor. Sayısız gazete ve televizyon programına çıkarak Erdoğan’ın neler yaptığını ifade etti, etmeye devam ediyor. Maddi ve manevi kuvvetinin üstünde bir efor sarfederek her yerde ve her zaman Hizmet Hareketi’ni konuşan Enes, Amerika vatandaşı olduktan sonra Avrupa turuna çıktı. Önce Yunanistan’a gitti şimdi ise Tenkil Müzesi Derneği’nin misafiri olarak Almanya’da bulunuyor. Önce Frankfurt Kitap Fuarı’na gelen Enes, burada çok büyük bir ilgiyle karşılaştı. Dünyanın en önemli fuarlarından biri olan Frankfurt Kitap Fuarı’nda Almanya’nın önemli yayın ve yayım kuruluşlarıyla görüşmeler yaptı, röportajlar verdi. NBA’de yaşadıklarını ve başta Çin ve Türkiye olmak üzere dünyada yaşanan insan hakları ihlallerini detaylarıyla dile getirerek herkesi tepki vermeye davet etti. 

<< Önceki Haber Enes boyunu aşan işlere neden karışıyor? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER