Ahmet Sever / T24
88 yaşında aramızdan ayrılan Çetin Altan’ın 25 Haziran 2015 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan veda niteliğindeki son yazısı, “Hayal ettiğim ülke bu değildi” başlığını taşıyordu:
“Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan.”
Ne yazık ki aynen öyle oldu...
Ülkesine demokrasinin geldiğini göremeden ayrıldı bu dünyadan...
Bugün yaşıyor olsaydı üstüne bir de dramatik bir şekilde iki oğlunun birden ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olduğunu görecekti...
Yaşlı kalbi buna dayanmayabilirdi...
İyi ki bugünleri görmedi...
Oysa, aynı Çetin Altan’a 2009 yılında Tayyip Erdoğan tarafından Kültür Sanat Büyük Ödülü verilmişti.
Düzenlenen törende konuşan Erdoğan Çetin Altan için şunları söylemişti:
“Bugün mutlulukla ifade ediyorum ki, Türkiye artık Çetin Altan’ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünceyi mahkum eden Türkiye değildir.”
Evet, Türkiye değişti gerçekten...
Onun 514 gündür hapiste tutulan çocukları Ahmet ve Mehmet Altan’ı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum eden bir Türkiye var artık...
Erdoğan’ın o günkü konuşmasını bir okuyun:
“Türkiye’nin tarihinde önemli anlarında düşüncelerinden dolayı çok ağır bedeller ödendi. Kemikleşmiş önyargılar ve tahammülsüz anlayışların bedelini Türkiye ödedi. Eleştiriye tahammül olmadan yol alamayız. Söz olmadan, yazı ve fikir olmadan uygarlık iddiamızı gerçekleştiremeyiz. Demokrasinin tarihi tahammül duygusudur.
Bugün, Türkiye’nin ideal noktaya ulaştığını belki söyleyemeyiz. Ama düne göre çok daha iyi bir noktada bulunuyoruz ve çok daha iyiye doğru ilerlemek için güçlü bir irade ve kararlılığa sahibiz.
Türkiye, Çetin Altan’ın ısrarla vurguladığı gibi enseyi karartmamış, umut kapılarını kapatmamış, içine kapanmaktan kurtularak dünyaya açılmıştır.”
İnanılması zor değil mi?
Çetin Altan yaşıyor olsaydı hala “enseyi karartmayın” der miydi bilmiyorum, ama sanırım Erdoğan’dan aldığı ödülü götürüp Saray’ın kapısına bırakırdı...