Gazeteci Burhan Ekinci, WDR'de yayımlanan makalesinde "Erdoğan, 10 bin IŞİD militanını ne yapacak?" sorusuna cevap arıyor.
Ekincinin makalesinin tamamı şöyle:
"AKP/Erdoğan iktidarının Afrin’den sonra işgal etmek istediği Fırat’ın doğusu yeniden gündemde. Bölgenin en büyük kentleri, sınırın sıfır noktasında yer alan, Kobani, Tel Abyad (Gre Spi), Serekaniye, Kamışlo.
ABD Başkanı Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki telefon görüşmesi sonrası ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Tel Abyad ile Serekaniye arasından çekildi. Bu iki kent, sınırın sıfır noktasında yer alıyor. Her iki kent de YPG tarafından, IŞİD’in elinden alındı. Türkiye’nin saldırması beklenen Tel Abyad’ın karşısında Akçakale, Serekaniye’nin karşısında ise Ceylanpınar bulunuyor.
Türk devleti bölgedeki oluşumun kendisine yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğunu iddia ediyor. Oysa bu bölgeden Türk askerine karşı şu ana kadar herhangi bir saldırı yapılmış değil, tek bir taş bile sınırın bu tarafına atılmadı.
İkinci konu mülteciler sorunu. Erdoğan, Türkiye’deki bir-iki milyon mülteciyi bu bölgeye yerleştirmekten bahsediyor. TOKİ benzeri evler, bağ, bahçe vaat ediyor. Farklı bölgelerden getirilecek olanlar kimin evine yerleşecek, kimin toprağına el koyacak? Bu konuyu kendisine sorduğum eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, Türkiye’nin mültecileri yerleştirmek istediği bölgenin büyük bölümünün tapulu araziler olduğuna dikkat çekti ve “Bunlar Kürtlerin tapulu arazileri. Vermeye razı olurlar mı, ne kadar direnirler? O iş o kadar kolay değil” dedi.
Kürtlere göre, bölgeye farklı yerlerden, farklı kesimlerden kişiler getirilecek. Kendisiyle görüştüğüm PYD Sözcüsü Salih Müslim de Erdoğan’ın amacının bölgede demografik yapıyı değiştirmek olduğunu, bunu da kabul etmediklerini dile getirdi.
Gazeteci Amed Dicle ise, Türk devletinin asıl stratejik planının bölgeyi tamamen işgal etmek olduğunu savunuyor. Asıl amaç mülteciler ve IŞİD değil. Gelişmelere bakıldığında da bu net görülüyor.
Eğer sorun mültecilerse, neden başka bölgeye değil de, Fırat’ın doğusuna yerleştirilmek isteniyor? Bu mülteciler daha önce bir eve, toprağa, araziye sahiplerdi. Uluslararası güçlerin denetiminde neden kendi arazilerine yerleştirilmiyorlar? Neden Kürtlerin arazilerine yerleştirilmek isteniyor? Bu planı hazırlayan ve onay verenlerin niyetlerinde samimi ve dürüst olmadıkları görülüyor.
Ayrıca başkasının arazisini ve evini işgal ederek, yurdundan ederek, sorun çözülmez, kin ve nefret çoğalır, sorun siyasi politik olmaktan çıkıp, bireysel kan davalarına bile dönüşebilir. Bu da çözüme değil, çözümsüzlüğün başlangıcına kapı açar.
Avrupa devletleri, Erdoğan’ın mülteci kapısını açma korkusundan bu plana ses çıkarmıyor. Peki ama Türk devletinin bu bölgeye saldırmasıyla Kürtler nereye sığınacak? Kürtlerden gelecek mülteci akınına Avrupa hazır mı?
Gel gelelim, IŞİD konusuna. ABD Başkanı Trump, SDG’nin elindeki yaklaşık 10 bin IŞİD militanını ve yaklaşık 70 bin ailelerinin sorumluluğunu Türkiye’ye, yani Erdoğan’a verdi. Farz edelim ki, SDG, bunların hepsini Erdoğan’a teslim etti.
Peki ya sonra? Erdoğan bunları ne yapacak? Nereye yerleştirecek?
Başka bir gömlek giydirip, eline silah verip, Kürt bölgesine mi saldırtacak? TSK’nin öncü birliği haline mi getirecek? Şu an Avrupa’yı sivil Suriyeli mültecilerle tehdit eden Erdoğan’ın, 70 bin IŞİD zihniyetiyle yetişenleri kontrolüne aldıktan sonra, bu kez sonu felaketle sonuçlanacak şekilde tehditlerini artırmayacağının garantisi var mı?
Gazeteci Fehim Işık, “Türkiye'nin IŞİD'lileri kontrol altında tutacağı koca bir yalan” düşüncesinde.
Yıllarca savaşmış, kafa kesmiş, infazlar yapmış, kadınları köle olarak satmış 10 bin militanın her birinin birer canlı bombaya dönüşmeyeceğini kim söyleyebilir? Şu anda SDG kontrolünde cezaevindeler. Bunların salıverilmesiyle nelerin yaşanacağını, IŞİD’in beş yıllık hakimiyetinde yaptıklarına bakarak anlayabilirsiniz.
IŞİD konusunda kaygılar giderek artıyor. Nitekim kimi hücrelerin yeniden uyandığı, aktif olmak için fırsat kolladıkları gelen bilgiler arasında. Ayrıca Türk devletinin Kürtlerle büyük savaşının başlamasıyla tutuklu IŞİD’lilerin akıbetinin ne olacağını kestirmek de zor.
Yaşar Yakış “Kürtlerin bunları serbest bırakmaları halinde, Türkiye’nin ve dünyanın başına bela olacaklarını tahmin ediyorum” derken, gazeteci Amed Dicle’nin bu konudaki düşüncesi “Bu bir paket değil, ABD alsın bunu Türkiye’ye versin” şeklinde.
Bölge sıcak gelişmelere gebe. Çok alternatifli denklemler var. Trump’ın, Erdoğan’a çizdiği sınır ne kadar? Nereye kadar izin verilir? SDG, TSK’ye ne oranda direnir, karşı koyabilir? SDG, ABD’nin ağır silahlarını Türk ordusuna karşı kullanabilecek mi? Tel Abyad ve Serekaniye’den başlayacak müdahale, diğer bölgelere de yayılır mı?
Tüm sınır bir savaş cephesine dönebilir mi? Bütün bunlar yeni gelişmeleri beraberinde getirebilir. Dengeler her an değişebilir. SDG, ani kararla kimi tavizler vererek, Şam ile ittifak bile kurabilir.
Tüm bunlar olasılık dahilinde. Ama savaş, kan, ölüm, katliam, gözyaşı, kaos demek. Sorunları çözmez, daha da derinleştirir.
Türk devletinin Kürtlere karşı bu son olası büyük savaşından kazanacağı tek şey kaos olur, çözümsüzlük olur, bu Türkiye ve bölgeye kaybettirir."