Erdoğan ailesi Afrika'daki çatışmalardan yararlanıyor

Erdoğan ailesi Afrika'daki çatışmalardan yararlanıyor

Erdoğan ailesi Afrika'daki çatışmalardan yararlanıyor

TÜRKMEN TERZİ

Türkiye Cumhuriyeti, tarihi ve kültürel bağların gereğini yerine getirmeyerek Afrika'yı uzun yıllar ihmal etti. 1998 yılında “Afrika Eylem Planı” ile ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2005 yılını “Afrika Yılı” ilan etmesiyle, Kara Kıta’ya devlet nezdinde geri dönülmüş olundu. AKP hükümeti döneminde, Afrika'da 45 ülke ile ticaret ve işbirliği anlaşmaları imzalarken, Türk müteahhitler kıtada 70 milyar dolarlık projeler gerçekleştirdi. Türkiye'nin Afrika ile olan ticaret hacmi son yirmi yılda beş kat artarak 2020'de 25 milyar dolara ulaştı. Elbette Hizmet Hareketi, iş çevreleri ve Türk sivil toplum kuruluşları bu açılıma önemli katkılarda bulundu. Ne yazık ki, 2011'den bu yana otokratik bir idare kuran Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi, Türkiye'nin son 30 yılda Afrika'da elde ettiği başarıların tek faydalanıcısı olmaya başladı. Cibuti Silahlı Kuvvetleri'nin 27 Haziran'daki 45.bağımsızlık günü kutlamalarında Türk Bayraktar TB2 muharebe insansız hava araclarını sergilemesi, Erdoğan'ın ailesinin Türkiye'nin Afrika açılımından nasıl yararlandığının bir kanıtı. Erdoğan’ın son dönemlerdeki Afrika gezilerinin baş gündem maddesi, damadı Selçuk Bayraktar’ın teknik müdürü olduğu Baykar’ın drone’larını pazarlamak. 

2007-2014 yılları arasında 11. cumhurbaşkanı olarak görev yapan eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün döneminde Türkiye'nin Afrika'ya açılımı zirveye ulaştı. Gül, Türkiye'nin Afrika'daki erişiminin, sömürgeciliğin en insanlık dışı uygulamalarına maruz kalmış, tarihden gelen dezavantajlı konumları devam eden Afrikalılara odaklandığını bir çok kez dile getirdi. 2003-2007 yılları arasında hem başbakan yardımcısı hem de dışişleri bakanı olarak da görev yapan Gül, Afrika kıtasına birçok resmi ziyarette bulundu. Gül, kendisinden önceki Cumhurbaşkanları Turgut Özal ve Süleyman Demirel geleneğini devam ettirerek dış gezilerinde toplumun her kesiminden Türk iş insanlarını ve özellikle eğitim kurumları, yardım kuruluşları ve iş dernekleri aracılığıyla Afrika kıtasına AKP'den çok önce ulaşan Hizmet Hareketi’ni destekledi. Afrika'da Hizmet gönüllülerinin açtığı okulları ziyaret eden Gül, kıtanın talihsiz çocukları için kaliteli bir eğitim seferberliği sunan Hizmet kurumlarını devletin en yüksek makamından övdü. Yıllar sonra Erdoğan ve hükümeti, muhalifleri susturmak için bir tezgah olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılan 15 Temmuz 2016 hadisesinden Hizmet Hareketi’ni sorumlu tutarak, ülkede ve bütün dünyada başlattığı cadı avını Afrika’da da sürdürdü. 

Erdoğan'ın henüz demokrasinin ve kanunların tam oturmadığı Afrika ülkelerindeki liderlere rüşvetler vererek Hizmet Hareketi’nin eğitim kuruluşlarına çökmesi, Türklerin Afrika'daki yatırımlarını ve hayır işlerini olumsuz etkiledi. Hizmet bağlantılı olduğu iddiasıyla 15 Temmuz sonrası dağılmak zorunda kalan Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON), 50 bini aşkın üyesiyle, Türkiye'nin Afrika'daki yatırımlarının öncü kuruluşu haline gelmişti. TUSKON yönetim kurulu üyelerinden biri, TUSKON'un 2006-2014 yılları arasında toplam 12 Afrika-Türkiye iş zirvesi düzenlediğini, bu ticari programlara 30 binden fazla Türk iş insanının katıldığını ve Türkiye ile Afrika kıtası arasında yaklaşık 12 milyar dolar değerinde iş anlaşması imzalandığı bilgisini paylaştı. TUSKON'un Afrika programları ile yüzlerce Türk iş adamı Afrika'ya yatırım yaptı.

Ayrıca, Türkiye genelinde 31 şubesi ve dünya çapında 113 ülkede faaliyet gösteren insani yardım ve kalkınma derneği Kimse Yok mu, Afrika’da çok hastane, yetimhane, gıda dağıtımları, su kuyusu projeleri ve ücretsiz tıbbi tarama kampanyaları yürütüyordu. Afrika ve dünyanın pek çok yerinde her yıl birkaç kez gerçekleşen hayır faaliyetleri fakir insanların yüzlerini güldürüyordu. Erdoğan hükümeti Kimse Yok mu'yu kapatarak Türk halkının Afrika'daki yardım faaliyetlerine ve daha birçok hayır işine büyük ölçüde son verdi. Hizmet Hareketi’nin eğitim kurumları, hukuksuz bir şekilde kapatılıp Erdoğan tarafından ele geçirilene kadar, on yıllar boyunca Türkiye'nin Afrika'daki en büyük yatırımları arasında yer aldı.

Erdoğan, Kara Kıta’ya, Afrikalı olmayan liderler arasında en fazla ziyaret yapma rekorunu elinde tutuyor. Erdoğan özellikle 15 Temmuz 2016’dan sonra Afrika’ya yaptığı bütün gezilerde, ilk gündem maddesini Hizmet’e karşı mücadele olarak belirledi. Adeta, gezilerini eğitim müesseselerini kapatmak için düzenledi. Böylece Senegal, Mali, Etiyopya, Ruanda, Çad, Zambiya ve daha diğer birçok Afrika ülkesinde on binlerce Afrikalı öğrencinin eğitimleri aniden yarıda kesildi. Senagel’deki okulların velisi olan bir gazeteci, Erdoğan’ın Afrikalı öğrencilerin geleceğini kendi şahsi hırslarına feda ettiğini her platformda söylemeye devam ediyor. 

Hizmet Hareketi’nin yanı sıra, diğer birçok iş insanı ve Türk yardım kuruluşları da Türkiye'nin Erdoğan yönetiminde büyük bir ekonomik kriz yaşamaya başlamasıyla birlikte, Afrika'daki ticari faaliyetlerini ve yardım programlarını durdurmak zorunda kaldı.

Türkiye'nin son dönemdeki Afrika açılışı, Abdullah Gül’ün ezilmiş Afrika insanını merkeze alan yaklaşımdan, tamamen silah satışına dönüştü. AKP hükümeti artık ne yatırımlara ne eğitim ve hayır programlarına yoğunlaşıyor, bunun yerine drone satışına odaklanıyor. Afrika ve dünya basınında çıkan haberlere ve resmi açıklamalara göre, Erdoğan hükümeti 25'ten fazla Afrika ülkesiyle savunma işbirliği anlaşmaları imzaladı ve Türkiye şu anda Etiyopya, Fas, Nijerya, Tunus, Ruanda ve Cezayir gibi büyük Afrika ülkelerine Bayraktar insansız hava araçları satıyor. Türk drone’larının Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ savaşı, Libya ve Ukrayna'daki başarısından bu yana, Afrikalı liderler Bayraktar drone’ları sipariş etmeye teşvik edildi. AFP, Türkiye'nin Afrika genelinde 37 askeri ofisten oluşan bir ağ kurduğunu bildirdi.

Erdoğan, ABD ile Rusya arasındaki ve şimdi de Ukrayna ile Rusya arasındaki rekabetlerden ve savaşlardan yararlanan güvenilmez bir müttefik olmakla ün saldı. Erdoğan, kendisine güvenerek Türkiye’ye yerleşen gazeteci arkadaşı Cemal Kaşıkçı’nın, İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda katledilmesinden Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın "en yakın" ortaklarını suçlamış bir liderken; İstanbul’da devam eden dava Selman’ın Türkiye ziyaretinden sadece beş gün önce Riyad'a devredildi. Siyasi hayatı boyunca İsrail karşıtı söylemleriyle ekmek yiyen Erdoğan, Mart ayında Ankara'da İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'u da gösterişli bir resmi törenle ağırladı. Afrika Birliği, kıtadaki siyasi ve askeri krizleri çözmek için uzun ve zorlu bir mücadele verirken, hatta darbeye maruz kalan ülkelere askeri barış gücüyle müdahale ederken, her fırsatta soluğu Afrika’da alan Erdoğan kıtadaki savaşan taraflara silah satarak, Afrika barışını tehdit etmekle meşgul. 
<< Önceki Haber Erdoğan ailesi Afrika'daki çatışmalardan yararlanıyor Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER