Ahmet Nesin / artigercek.com
Erdoğan dahil sivil askere emir veremez, komutanlık edemez!..
"Erdoğan devleti ele geçirdi"
"Erdoğan orduyu da ele geçirdi"
"Erdoğan her yere hakim"
İster inanın, ister inanmayın, son yıllarda en çok güldüğüm tümceler bunlar. Yazının sonunda yazacağımı isterseniz başında yazayım ve sonra neden ilişkisine gideyim. Recep Tamam Erdoğan orduya hakim olsaydı Ergenekon beraat etmezdi, Erdoğan Fethullah Gülen kavgası ufak bir tartışmayla biterdi, Erdoğan barış masasından kalkmaz, Kürtlerin istediklerinin hepsini onaylamasa da Barış'ın yolunu açardı. Avrupa Birliği'yle bu kadar kavgalı bir noktaya gelmezdi. NATO'yla kavgalı duruma düşmez, Şanghay 5'lisiyle haşır neşir olmaya çalışmazdı. Son olarak da şunu söyleyeyim, siyasi toplantı masalarında önüne gelen tarafından azarlanmazdı.
Bunu neden söylüyorum, çünkü ben bunları Ergenekon davası sırasında da söyledim. Net bir şekilde açıklamalıyım tekrar, bir burjuva partisi o ülkedeki derin devlet ile hesaplaşamaz. Hesaplaşamaz çünkü kendi içinde bulunduğu, savunduğu dünya görüşü de, siyasi parti de o derin devletin hem savunucusudur, hem de bilmediği kişiler işin içindedir.
Derin devletle ancak sosyalist ve devrimci bir iktidar başa çıkabilir diye yazmıştım. Diyeceksiniz ki, bu parti yada örgütlere sızmıyor mu derin devlet, evet sızıyor ve işi de bu zaten ama anlaşıldıktan sonra partide kalmaya devam etme olasılığı yok. Hani derler ya, Alpaslan Türkeş'e Bahçeli'nin MİT'ten olduğu söylenir, o da yanıt olarak "Onu hiç olmazsa biliyoruz, gönderirsek bilmediğimiz birini gönderirler ve çözmekte zorlanırız" der. Bu açıklamada böyle bir parti açısından doğruluk payı vardır ama bunu söyleyenin de derin devletle iç içe geçtiğini bilmeyen yoktur. Yada şöyle söyleyeyim, Alpaslan Türkeş derin devletin milliyetçi projesidir, Bahçeli de başarılı bir devamı.
İkinci önemli olay, bir parti yada lider olarak derin devletle anlaşmak istediğinizde onlara en ufak bir açık bile vermeyeceksiniz. Oysa Erdoğan'ın durumu hiç de böyle değil, hem akp ve belediyeler açısından, hem bakanlar açısından, hem de kendisinin akıl almaz zenginleşmesi açısından oldukça şüpheli durumdadır. Recep Tamam Erdoğan'ın İstanbul belediye başkanlığı döneminden bile hâlâ hırsızlık ve evrakta sahtekarlık konularında fezlekeleri var. 17 – 25 Aralık olayları yabana atılacak gibi değil. Yurt dışına gönderilen silah dolu tırlar da bunun cabası. Sur, Cizre, Şırnak ve Nusaybin'de yaşanan katliamların hepsi uluslararası suça girmektedir.
Erdoğan'dan önce Turgut Özal'ın da, Tansu Çiller'in de denediği bir sistem var, MİT'i ele geçirmek yada kendi MİT'ini oluşturmak. Erdoğan bunu da denedi ve herkesi de ele geçirdiği konusunda ikna etti. Oysa derin devleti MİT'ten bağımsız düşünemezsiniz, başbakan olarak verdiğiniz bitakım emirleri sadece güvendiğinizi zannettiğiniz kişiler bilmez, o bilenlerin içinde hiç ummadığınız kişiler de vardır hep. Ve MİT'i ordudan uzak saymak, havlayan bir kedinin olduğunu varsaymakla eşittir.
Daha önce de yazdım, bir parti başkanı ve başbakan siyasi yaşamının yarısını NATO'yu, diğer yarısını da Şanghay 5'lisini savunarak siyaset yapamaz, yapmaz da. Yaparsa ne mi olur, o kişiyi partiden 5 dakika içinde ihraç ederler, saniye kalamaz orada. AKP bir parti değildir dediğim zaman bana kızıyorlar, ciddiye almadığımı söyleyenler oluyor. Oysa ben haklıyım, AKP'nin bir siyaseti olmuş olsa, daha doğrusu bir siyasi hat üzerine kurulmuş bir parti olsa bu kadar oynak yada dönek siyasetten sonra o partinin genel başkanını kapının önüne koyar.
Oysa AKP öyle mi, zamanında Ergenekonculara küfrederken ve yargılarken şimdi onları yargılayanları yargılıyor. Bundan sadece Gülen ekibini kastetmiyorum, NATO'cuları, Suriye'yle savaş istemeyen komutanları, Kürt meselesinin barış masasında çözülmesini isteyen ama ihraç edilen ve hapiste olanları kastediyorum. Hem Erdoğan'ın, hem de parti ve hükümet üst kademe yöneticilerinin bu iki dönemde yaptıkları açıklamaları ve zıtlıkları gördüğünüzde bunun nedenini çok açık görürsünüz. Barış masasından kalkmazsınız, sadece kimi sorunlardan dolayı ara verirsiniz ama işi katliama götürmezsiniz. Barış masasından katliama gidiyorsanız bu emri size veren birileri vardır ve itiraz etme olasılığınız kalmamış demektir.
O yüzden rahat olun, Erdoğan orduyu ele geçirmedi ama ordu Erdoğan'ı ele geçirdi, işte bütün sorun da burada ve bu konuda hiç de rahat olmayın. Çünkü Erdoğan'ı siyaseten yerinden edebilirsiniz, edemiyorsanız bu sizin beceriksizliğinizdir. Ama son seçimlerdeki gibi iktidara derin devlet vasıtasıyla ve MHP'yle Bahçeli'nin koltuk değnekleri sayesinde iktidardaysa, bunu iyice düşünmek gerekiyor. O derin devlet gereksinimi kalmadığında Erdoğan'ı da bir kalemde siler ama yerine demokrasi de gelmez ve Erdoğan aranır noktasına gelir. Unutmayın, emekli olmuş olan Hulusi Akar "Sayın genel kurmay başkanım" "Merhaba emekli paşam"a terfi etmiştir ve hiçbir hikmeti harbiyesi yoktur. Sivil askere, hele hele derin devlete asla emir veremez, bu da böyle biline...