Yazısına, 'Bildiğiniz hikaye; kurt kuzuyu yemeyi kafasına koymuş' diyerek başlayan Tahsin, yaşanacakları, 'daha önceki tecrübelere' dayanarak anlattı.
İşte o yazı:
Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nu böyle bertaraf edecek
Bildiğiniz hikaye; kurt kuzuyu yemeyi kafasına koymuş, suyun başından aşağıya sesleniyor:
– Hey sen! Suyumu bulandırıyorsun!
– Ama efendim su bana doğru akıyor, nasıl bulandırabilirim ki?
– Seni yiyeceğim bahane arıyorum.
Geçen haftaya Erdoğan ve şürekasının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile girdikleri diyalog damga vurdu.
Önce AKP İstanbul teşkilatının bir toplantısında konuşan, Erdoğan CHP belediyelerinde 15 bin kişinin işten çıkarılıp yerlerine terörle bağlantılı 45 bin kişinin işe alındığını iddia etti.
Ardından İçişleri Bakanlığı’nın Twitter hesabından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne hangi örgütten kaç kişinin işe alındığına dair rakamlar paylaşıldı. Açıklamada İstanbul İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan tespitler sonucu savcılığın bir iddianame hazırladığı, bu kapsamda teftiş yapılacağı bilgisi de yer aldı.
Sedat Peker’in susturulmasından sonra tekrar sahalara dönen Süleyman Soylu ise el yükseltti ve “PKK ile iltisaklı, hapse girmiş, özellikle dağda bulunmuş, polis öldürülmesi eylemlerine katılmış ve yargı tarafından da bu tescil edilmiş ve yine bütün bunların yanı sıra, Gülen cemaatiyle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kamudan ihraç edilen, ByLock kullanıcısı birçok kişinin İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alındığını” iddia etti.
Bu açıklamaları duyanlar devletin ilgili birimleri tarafından titiz bir inceleme yapılarak bu rakamların tespit edildiğini düşünebilir. Ona da AKP Grup Başkanı ve Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu cevap verdi. Göksu, “Belediye koridorlarında konuşulanlar var. Fiilen x, y, z deme şansına sahip değilim ama koridorlarda çok dillendiriliyordu. Bakanımız dillendirilen şeyi isimlendirdi” dedi.
Bu konuşmadan anlaşıldı ki hem Cumhurbaşkanı hem de İçişleri Bakanı, somut verilere değil de İBB koridorlarında yandaşların çıkardığı dedikodulara itibar etmeyi tercih etmişler. İçişleri Bakanlığının paylaştığı Twitter mesajında da belirtildiği gibi iddianame de hazırlandığına göre İBB’ye operasyon yolda demektir.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu açıklamalara tepkisi ise “Terörist ise tut kulağından götür at hapse” şeklinde oldu. (İmamoğlu zannediyor ki Erdoğan Rejiminin ‘terörist’ten kastettiği sadece Kürtler ve Gülen Cemaati. Halbuki Erdoğan’a muhalif herkesin terörist torbasına doldurulduğunun hala farkında olmaması çok ilginç.)
Gelişmeleri takip eden herkes, bu operasyonun asıl hedefinin önümüzdeki seçimde Cumhurbaşkanlığı adaylığı gündemde olan Ekrem İmamoğlu olduğunda hemfikir.
Zira bütün anketler İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın adaylığı söz konusu olduğu takdirde Erdoğan’ın açık ara kaybedeceğini gösteriyor. Bu ihtimal de Erdoğan’ın uykularını kaçırmaya fazlasıyla yetiyor.
Peki Erdoğan İmamoğlu’nu böyle bir operasyonla saf dışı edebilir mi? Edebilir. Zira daha önce bunu defalarca denedi ve her seferinde başarılı oldu.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Selçuk Mızraklı’nın böyle bir operasyonla “bertaraf” edilmesi tam da bu duruma uygun bir jenerik senaryo:
Hatırlarsınız, 31 Mart 2019 yerel seçiminde, HDP’nin Diyarbakır adayı Selçuk Mızraklı, yüzde 62,93 oy almıştı. Görevi devraldıktan sonra, kameralar eşliğinde girdiği makam odasında karşılaştığı lüks ve israfı sosyal medya hesabından paylaşıp, “Halkın parası ile kendilerine saraylar yapmışlar… Bütün israf ve şatafatlarını halka tek tek göstereceğiz.” demişti. Tabi buna fırsat bulamadı. 19 Ağustos tarihinde görevden alınan Mızraklı, 21 Ekim tarihinde gözaltına alındı 23 Ekim’de de “terör örgütüne üye olmak” suçundan tutuklandı.
Peki bu nasıl oldu?
Özel bir hastaneden anestezi teknikeri olarak çalışmış olan Hicran Berna Ayverdi, 26 Mayıs 2016’da Nusaybin’de güvenlik güçlerine teslim olan 42 kişiden biriydi. Ayverdi teslim olduktan sonra tutuklanmış ve Kayseri Cezaevine konulmuş. Hakkında düzenlenen iddianamede 76 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyordu. Tutuklanmasından 3 yıl sonra, seçime 10 gün kala, Etkin Pişmanlık Yasası’ndan faydalanan Ayverdi, Diyarbakır Büyükşehir belediye başkan adayı aleyhine ifade verdi. İfadesinde 2012 sonu veya 2013 yılının ilk ayları olarak belirttiği bir zaman aralığında Diyarbakır’da özel bir hastaneye gece geç saatlerde yaralı olarak getirilen bir PKK’lının, Mızraklı tarafından ameliyat edildiğini ve güvenlik güçlerine teslim edilmeden taburcu edildiğini iddia etti.
Halbuki o güne kadar polis, savcı ve mahkeme huzurunda defalarca verdiği ifadelerinin hiçbirinde Mızraklı lehine veya aleyhine tek bir kelime geçmiyordu. Her nasılda 3 yıl sonra, tam da seçimlere 10 gün kala ‘aydınlanan’ Ayverdi, Mızraklı’nın tehlikeli bir örgüt üyesi olduğunu hatırlamış ve önce koltuğunu kaybetmesini ardından cezaevine gönderilmesini sağlamıştı. Tabii ki itirafçı tanık Ayverdi’nin SGK kayıtlarına göre, Mızraklı’nın ameliyatı gerçekleştirdiğini iddia ettiği tarihlerde bahsettiği hastanede çalışmadığının ortaya çıkması sonucu değiştirmedi.
Sonra ne oldu? Verdiği ifade ile iki belediye başkanının görevden alınıp cezaevine konulmasını sağlayan Hicran Berna Ayverdi, müebbet hapis talebiyle yargılandığı Mardin 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, 5 Eylül 2019’da tahliye edildi! Bir sonraki duruşmada ise savcı itirafçı Ayverdi’nin beraatını talep etti! Selçuk Mızraklı ise “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 9 yıl 4 ay 15 gün hapisle cezalandırdı.
Bu senaryonun aynısının Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş veya Erdoğan’ın karşısına çıkacak muhalefet adayına uygulanmaması için bir neden var mı? Tabii ki yok!.. AKP’lilerin bir TV programında “oğlan bizim, kız bizim” dediği gibi emniyeti, adliyeyi ve medyayı avucunun içine almış bir iktidar, karşısına çıkan herkesi kolayca bertaraf edecektir.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı görevden alındığı zaman cılız tepki veren muhalifler İmamoğlu’na karşı başlatılan bu operasyonu durduramazsa sıranın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a geleceğini söylemek kehanet sayılmaz.
Kurt kuzuyu yemeyi kafaya koyduysa bahane çok. Her şey bir gizli tanığın beyanına bakar.
Bildiğiniz hikaye; kurt kuzuyu yemeyi kafasına koymuş, suyun başından aşağıya sesleniyor:
– Hey sen! Suyumu bulandırıyorsun!
– Ama efendim su bana doğru akıyor, nasıl bulandırabilirim ki?
– Seni yiyeceğim bahane arıyorum.
Geçen haftaya Erdoğan ve şürekasının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile girdikleri diyalog damga vurdu.
Önce AKP İstanbul teşkilatının bir toplantısında konuşan, Erdoğan CHP belediyelerinde 15 bin kişinin işten çıkarılıp yerlerine terörle bağlantılı 45 bin kişinin işe alındığını iddia etti.
Ardından İçişleri Bakanlığı’nın Twitter hesabından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne hangi örgütten kaç kişinin işe alındığına dair rakamlar paylaşıldı. Açıklamada İstanbul İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan tespitler sonucu savcılığın bir iddianame hazırladığı, bu kapsamda teftiş yapılacağı bilgisi de yer aldı.
Sedat Peker’in susturulmasından sonra tekrar sahalara dönen Süleyman Soylu ise el yükseltti ve “PKK ile iltisaklı, hapse girmiş, özellikle dağda bulunmuş, polis öldürülmesi eylemlerine katılmış ve yargı tarafından da bu tescil edilmiş ve yine bütün bunların yanı sıra, Gülen cemaatiyle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kamudan ihraç edilen, ByLock kullanıcısı birçok kişinin İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alındığını” iddia etti.
Bu açıklamaları duyanlar devletin ilgili birimleri tarafından titiz bir inceleme yapılarak bu rakamların tespit edildiğini düşünebilir. Ona da AKP Grup Başkanı ve Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu cevap verdi. Göksu, “Belediye koridorlarında konuşulanlar var. Fiilen x, y, z deme şansına sahip değilim ama koridorlarda çok dillendiriliyordu. Bakanımız dillendirilen şeyi isimlendirdi” dedi.
Bu konuşmadan anlaşıldı ki hem Cumhurbaşkanı hem de İçişleri Bakanı, somut verilere değil de İBB koridorlarında yandaşların çıkardığı dedikodulara itibar etmeyi tercih etmişler. İçişleri Bakanlığının paylaştığı Twitter mesajında da belirtildiği gibi iddianame de hazırlandığına göre İBB’ye operasyon yolda demektir.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu açıklamalara tepkisi ise “Terörist ise tut kulağından götür at hapse” şeklinde oldu. (İmamoğlu zannediyor ki Erdoğan Rejiminin ‘terörist’ten kastettiği sadece Kürtler ve Gülen Cemaati. Halbuki Erdoğan’a muhalif herkesin terörist torbasına doldurulduğunun hala farkında olmaması çok ilginç.)
Gelişmeleri takip eden herkes, bu operasyonun asıl hedefinin önümüzdeki seçimde Cumhurbaşkanlığı adaylığı gündemde olan Ekrem İmamoğlu olduğunda hemfikir.
Zira bütün anketler İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın adaylığı söz konusu olduğu takdirde Erdoğan’ın açık ara kaybedeceğini gösteriyor. Bu ihtimal de Erdoğan’ın uykularını kaçırmaya fazlasıyla yetiyor.
Peki Erdoğan İmamoğlu’nu böyle bir operasyonla saf dışı edebilir mi? Edebilir. Zira daha önce bunu defalarca denedi ve her seferinde başarılı oldu.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Selçuk Mızraklı’nın böyle bir operasyonla “bertaraf” edilmesi tam da bu duruma uygun bir jenerik senaryo:
Hatırlarsınız, 31 Mart 2019 yerel seçiminde, HDP’nin Diyarbakır adayı Selçuk Mızraklı, yüzde 62,93 oy almıştı. Görevi devraldıktan sonra, kameralar eşliğinde girdiği makam odasında karşılaştığı lüks ve israfı sosyal medya hesabından paylaşıp, “Halkın parası ile kendilerine saraylar yapmışlar… Bütün israf ve şatafatlarını halka tek tek göstereceğiz.” demişti. Tabi buna fırsat bulamadı. 19 Ağustos tarihinde görevden alınan Mızraklı, 21 Ekim tarihinde gözaltına alındı 23 Ekim’de de “terör örgütüne üye olmak” suçundan tutuklandı.
Peki bu nasıl oldu?
Özel bir hastaneden anestezi teknikeri olarak çalışmış olan Hicran Berna Ayverdi, 26 Mayıs 2016’da Nusaybin’de güvenlik güçlerine teslim olan 42 kişiden biriydi. Ayverdi teslim olduktan sonra tutuklanmış ve Kayseri Cezaevine konulmuş. Hakkında düzenlenen iddianamede 76 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyordu. Tutuklanmasından 3 yıl sonra, seçime 10 gün kala, Etkin Pişmanlık Yasası’ndan faydalanan Ayverdi, Diyarbakır Büyükşehir belediye başkan adayı aleyhine ifade verdi. İfadesinde 2012 sonu veya 2013 yılının ilk ayları olarak belirttiği bir zaman aralığında Diyarbakır’da özel bir hastaneye gece geç saatlerde yaralı olarak getirilen bir PKK’lının, Mızraklı tarafından ameliyat edildiğini ve güvenlik güçlerine teslim edilmeden taburcu edildiğini iddia etti.
Halbuki o güne kadar polis, savcı ve mahkeme huzurunda defalarca verdiği ifadelerinin hiçbirinde Mızraklı lehine veya aleyhine tek bir kelime geçmiyordu. Her nasılda 3 yıl sonra, tam da seçimlere 10 gün kala ‘aydınlanan’ Ayverdi, Mızraklı’nın tehlikeli bir örgüt üyesi olduğunu hatırlamış ve önce koltuğunu kaybetmesini ardından cezaevine gönderilmesini sağlamıştı. Tabii ki itirafçı tanık Ayverdi’nin SGK kayıtlarına göre, Mızraklı’nın ameliyatı gerçekleştirdiğini iddia ettiği tarihlerde bahsettiği hastanede çalışmadığının ortaya çıkması sonucu değiştirmedi.
Sonra ne oldu? Verdiği ifade ile iki belediye başkanının görevden alınıp cezaevine konulmasını sağlayan Hicran Berna Ayverdi, müebbet hapis talebiyle yargılandığı Mardin 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, 5 Eylül 2019’da tahliye edildi! Bir sonraki duruşmada ise savcı itirafçı Ayverdi’nin beraatını talep etti! Selçuk Mızraklı ise “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 9 yıl 4 ay 15 gün hapisle cezalandırdı.
Bu senaryonun aynısının Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş veya Erdoğan’ın karşısına çıkacak muhalefet adayına uygulanmaması için bir neden var mı? Tabii ki yok!.. AKP’lilerin bir TV programında “oğlan bizim, kız bizim” dediği gibi emniyeti, adliyeyi ve medyayı avucunun içine almış bir iktidar, karşısına çıkan herkesi kolayca bertaraf edecektir.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı görevden alındığı zaman cılız tepki veren muhalifler İmamoğlu’na karşı başlatılan bu operasyonu durduramazsa sıranın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a geleceğini söylemek kehanet sayılmaz.
Kurt kuzuyu yemeyi kafaya koyduysa bahane çok. Her şey bir gizli tanığın beyanına bakar.