İşte Murat Yetkin'in yazısının ilgili bölümü:
AK Parti Genel Merkezine yeni anket sonuçları geldikçe “evet” kampanyasının biçim değiştirdiğine tanık oluyoruz.
Siyasi kulise yansıdığı kadarıyla “Evet” oyları İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’de önde görünüyor. Seçim olsa tulum çıkaracak kadar… Ama bu seçim değil. AK Partinin yüksek oy oranlarına sahip olduğu o bölgelerde nüfus o kadar yüksek değil.
Nüfus batıda ve büyük şehirlerde…
Mesela ülkenin 80 milyonluk nüfusunun neredeyse beşte biri İstanbul ve civarında yaşıyor.
Resmen açıklanmasa da AK Parti’ye gelen anketlerde İstanbul’un yanı sıra, Ankara, İzmir gibi yüksek nüfuslu şehirlerde “Evet” oylarının “Hayır” oylarını geride bırakmakta zorlandığı görülüyor, kuliste konuşulana göre.
Bu durum AK Parti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın geride kalan günlerde kampanya yoğunluğunu büyük şehirlere vermesine ve büyük şehirlerde izlediği kampanya çizgisini yumuşatmasına neden olabilir.
Yüksek sesle verilen mesajlar belki Anadolu’nun nispeten küçük şehirlerinde yankı buluyor ama büyük şehirler çatışma söyleminden kaçınıyor artık.
Erdoğan mesela dün ani bir kararla Sarıyer’deki Cumhurbaşkanlığı konutundan Samsun’a gitmek üzere Atatürk Havalimanına yola çıkmışken, Hacıosman metro istasyonunda aracını durdurdu.
Beraberindekilerle önce bir “Evet” çadırına uğradıktan sonra, “Hayır” çadırına yöneldi.
Sonra Samsun’da –doğrusu etkileyici bir- kitleye hitap ederken çadırda geçirdiği on-on beş dakika süreye dair bazı bölümler anlattı.
Anlaşılan oradaki CHP’lilere hitaben “Lideriniz yalancı” deyince benzeri bir tepki almıştı ama oraya fazla girmedi.
Buna karşın neden “hayır” dediklerini, ne istediklerini sorunca “Çağdaş Türkiye yanıtını almış ve buna kızmıştı Cumhurbaşkanı.
“Şu anda çağdaş bir Türkiye yok mu?” diye Samsunlularla, Hayırcı çadırda duyduklarına tepkisini paylaştı Cumhurbaşkanı. “Ne istiyorsunuz? İşte yollarımız, köprülerimiz, okullarımız, hızlı trenimiz, hastanelerimiz… Söylediği lafa bakın!”
Sözü daha çok uzatmayalım.
Elimizde güvenilir veriler olmasa da öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’deki seçmenin yarıya yakını, modern bir devletin vatandaşına zaten sağlamak zorunda olduğu yol, köprü, okul, hastane gibi hizmetleri, çağdaş Türkiye olmak için yeterli görmüyor.
Çünkü bu hizmetler demokrasiyle ilgisi olmayan, mesela Suudi Arabistan, ya da Çin gibi ülkelerde de var; yani sadece alt yapı hizmetleri bu ülkeleri modern, çağdaş devletler sınıfına dâhil etmiyor.
Kaldı ki modern, çağdaş devletlerin vatandaşına sağlamak zorunda olduğu temel hizmetler arasında can ve mal güvenliği, adil yargı ve hak ve özgürlüklerin tam gözetilmesi gibi unsurlar da var.
Yine de kampanyanın geldiği aşamada bu tür cepheler arası etkileşime, diyaloga sahip olması memnuniyet verici.
Belki aynı şekilde hakaretten uzak, sözlü karşılık verilmesini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir “Evet” çadırına daldığında da görmek mümkün olur.