Nate Schenkan* / ahvalnews.com
Erdoğan’ın küresel tasfiye hareketi Moldova’ya da uzandı
Türkiye’nin “küresel tasfiye hareketindeki” son gelişmeler –Horizon okullar ağının yöneticisi de dahil olmak üzere Moldova’da yedi Türkiye vatandaşının tutuklanması- Türkiye’deki otoriter dönüşümün civarındaki bölgelere etkisini bir kez daha sergiledi.
AB ve Amerika Birleşik Devletleri’nin hukuk devleti ve demokratik dönüşüme öncelik verdiği ülkelerde Türkiye’nin yerel yöneticileri ve kurumları rüşvetle ayartması AB ve ABD’nin dış politikalarıyla arasının bozulmasına yol açıyor.
AB’ye üyelik “perspektifi” bulunmasa da Moldova’nın demokratik dönüşümü AB ve ABD’nin dış politika hedefleri arasında yer alıyor.
AB Moldova’ya Doğuyla Ortaklık çerçevesi dahilinde çeşitli kalkınma başlıklarında destek sağlıyor; AB’nin Tek Destek Çerçevesi kapsamında 2017-2020 döneminde 284 ile 348 milyon Avro arasında destek verilecek. Bu desteğin 42,6-52,2 milyon avroluk kısmı ise “kurumların güçlendirilmesi ve iyi yönetişim” için.
Ayrıca, Eylül 2017’de AB 100 milyon avroluk makro-mali destek paketine karar verdi ancak bu yardımın ödenmesi için “etkin demokratik mekanizmalara saygı göstermenin” bir önkoşul olduğunu vurguladı.
Böylesi bir koşulluluk yaklaşımının arkasında ise özellikle yolsuzlukla mücadele amacıyla devlet kurumlarının reformuna yönelik uzun vadeli bir girişim yatıyor.
2014’te 1 milyar doların (Moldova’nın GSYİH’sinin yüzde 12’si) Moldova bankalarından offshore hesaplara aktarıldığı bir bankacılık skandalı, Moldova’daki yolsuzluk krizinin muazzam derinliğini ve kara para aklama ve örgütlü suçla mücadele çabaları açısından yarattığı riskleri uluslararası hissedarların da görmesini sağladı.
Amerika Birleşik Devletleri de Moldova’nın dönüşümüne ülkenin küçük boyutuna kıyasla büyük yatırım yaptı. 2016 mali yılı için USAID (ABD’nin uluslararası yardım kuruluşu) 17 milyon dolardan fazla kalkınma yardımı sağladı ki, bunun büyük kısmı yönetişim başlığına ayrıldı: Moldova sivil toplumunun desteklenmesi, medya, yargı reformu, siyasal süreçler ve hukuk devleti (Açıklama: yazarın işvereni olan Freedom House, Moldova’da medya STK’sı Internews ile birlikte USAID projelerinden birinde ortak olarak yer alıyor).
2017 mali yılı için rakamlar henüz tam olarak yayınlanmadı, ancak USAID’in kamuya açık verileri Moldova’ya bu yıl için toplam yardımının 30 milyon dolara yükseleceğini gösteriyor.
Başka bir deyişle, hem AB hem de ABD Moldova ile ilişkilerinde hukuk devletine ve demokratik kurumların güçlendirilmesine vurgu yapıyor.
Ancak Türkiye’nin küresel tasfiye hareketi, Kosova’da ve güneydoğu Avrupa’nın başka yerlerinde olduğu gibi burada da bu hedeflerin doğrudan altını oyuyor.
Türkiye’nin yasadışı iade işlemlerini yürüttüğü çeşitli ülkelerde güvenlik servislerinin işbirliğini nasıl sağladığı belirsiz olsa da, Moldova’da ve başka yerlerdeki tartışmalar siyasi elitler ve güvenlik servislerine yönelik tehditler ve mali mükâfatlar üzerine odaklanıyor.
Hukuk devletinin zayıf, yolsuzluğun yaygın olduğu ve büyük çaplı Türk yatırımlarının bulunduğu ülkelerde, yetkilileri satın almak işbirliğini sağlamanın en kısa yolu olsa gerek.
Küresel tasfiyenin yarattığı ulusal ve uluslararası hukuk ihlalleri de hukuk devletinin güçlendirilmesi çabalarını zayıflatıyor.
İltica başvurusu sürecindeki insanların yurt dışı edilmesi, oturum izinlerinin iptali ve ardından işkenceyle karşılaşacakları bir ülkeye hızla gönderilmesi ya da insanların düpedüz sokaktan kaçırılması cezasızlık kültürüne, hakların ve usullerin göz ardı edilmesine katkı yapıyor.
“Otoriter öğrenme” konusunda bolca profesyonel ve akademik tartışma varken, küresel tasfiye otoriter bir ülkenin dış politikasının yurt dışında insan hakkı ihlalleri yarattığı ve hukuk devletinin güçlendirilmesi yönündeki uluslararası çabaları zayıflattığı açık bir vaka teşkil ediyor.
*Nate Schenkan: Freedom House yetkilisi ve Nations in Transit direktörü