Gazete Duvar yazarı Fehim Taştekin, "Erdoğan kardeşlerini satıyor mu?" başlıklı yazısında, "Mısır-Körfez bloku artık bırakın Erdoğan’ın sert güçle macera aramasını, Türkiye’nin yumuşak güç faaliyetlerine bile tahammülsüz" görüşünü dillendiriyor.
İki ülke arasındaki sorunların temelinde İhvan ve Libya'daki Türk askeri varlığı bulunduğunu belirten Taştekin, "Kahire yolunu açmak için İstanbul merkezli İhvan kanallarına biraz ayar verdiler. İlk ‘olumlu gündem’ bu! 2013’te feshettikleri Mısır ile Türkiye arasında parlamento dostluk grubunu yeniden kurdular. Bu çok heyecan yaratmadı. Ve NATO’nun Mısır’la ortaklık programı üzerindeki Türkiye vetosunu kaldırdılar. Mısırlılar meraklı bakıyor sırada ne var diye! Çünkü adım atmak zorunda kalan belli" ifadelerini kullanıyor.
Taştekin, "Doğu Akdeniz’deki kilitlenme ve Libya’daki çetin belirsizlik karşısında yol almak için Mısır’la paslaşmanın elzem olduğunu anlamış vaziyetteler. Libya’da birbirini gözeten yeni siyasi yönelim sayesinde buradan bir dikiş tutturabilirlerse başka alanlarda da yeni sayfalar açabilirler. Fakat artık iyice anlaşıldı ki, Mısır’ı 2013’ten beri oturduğu ortaklık ekseninden ayrı düşünerek Kahire ile normalleşmek mümkün değil" diyor.
"Eğer Kahire’den koşullar geliyorsa bunun aynı zamanda Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) beklentilerini yansıttığını düşünmek gerekiyor. Haliyle Kahire ile müzakere aynı zamanda Riyad ve Abu Dabi ile müzakere demek. Suudi-Emirlikler ikilisi Türkiye dosyasını şimdilik Mısır’a havale etmiş gözüküyor" görüşünü savunan Taştekin, yazısını şu satırlarla sürdürüyor:
"Erdoğan’ın pek çok cephede sıkışmışlığını kullanıp Mısır karşısında ne kadar geri adım atacağını görmek istiyorlar. Ve rahatlar çünkü kendilerini taviz vermesi gereken taraf konumunda hissetmiyorlar.
Arap medyasına göre Kahire aranan İhvan liderlerinin teslim edilmesini ve İstanbul merkezli medya savaşına son verilmesini istiyor. İhvan ise bunun olmaması için garanti arıyor. Sky News Arabiya’nın iddiasına göre örgüt liderleri, bir süredir Erdoğan’ın İhvan dosyasından sorumlu başdanışmanı Yasin Aktay’dan randevu istiyordu. Talep birkaç kez reddedildi.
Erdoğan, Sisi’nin taleplerini yerine getiren lider görüntüsü vermek istemez. Kardeş kardeşe bu meseleye çözüm bulmayı tercih eder. Bu durum bile AKP-İhvan ilişkilerini 2011 öncesine çekebilir. Yani İhvan’ın AKP’ye güvenmediği, hatta laiklik tavsiyesinden rahatsızlık duyduğu eski çizgiye. Karşılıklı anlayışa dayalı bir formül bile Arap hafızasına bir satış işlemi olarak girebilir. Şimdiden Arap medyasında “Erdoğan güvenilir ortak değil” yorumları çıkmaya başladı. Kimse Erdoğan’ın İsrail’den tazminat parasını aldıktan sonra bu çözüme razı olmayan Mavi Marmara ekibine "Bana sorarak mı gittiniz" diye çıkıştığını unutmuş değil.
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz; Somali’deki üsle Afrika Boynuzu’na vaziyet edebileceği vehmine kapılan, Katar’daki üsle Körfez’de alternatif güç olduğunu düşünen, Sevakin Adası’na üs planıyla Kızıl Deniz’in efendisi pozlarına bürünen, Libya’da üslenip Kuzey Afrika’daki dengeleri bozacağını hesaplayan, Doğu Akdeniz’de suları köpürtüp “Büyük oyunu bozdum” diyen, Orta Doğu’da köpürtülmüş İhvan kuşağı üzerinden emperyal hesaplar yapan ve bütün bunlarda ilişkiler ağını parçalayan AKP’nin Türkiye’yi sürüklediği çıkmazdır bu! Herkes normalleşme tekliflerine bir bohça şartla yanıt veriyor. Az hesap çok hata Türkiye’yi liste dayatılan ülke durumuna soktu vesselam."