SAMANYOLUHABER.COM- ANALİZ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Türkiye’deki hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonun sorumlusu olarak “Üç harfli marketleri” hedef göstermesiyle başlayan gerilim, Erdoğan rejiminin bir mafya düzeni olduğunu ortaya koydu.
BİM Marketlerinin CEO’su Galip Aykaç, “Enflasyonun sorumlusu biz değiliz. Terörle bağdaştırmayın bizi” diyerek Bahçeli’ye cevap verdi. Bahçeli’ye bu cevabı nedeniyle, Aykaç’ı önce AKP-MHP ittifakının yasal düzenlemesi sayesinde cezaevinden çıkan mafya lideri Kürşat Yılmaz tehdit etti. Yılmaz, “Güvendiğiniz güçlerle birlikte tuttuğunuz köşe başları mezarınız olur” dedi.
Ülkücüler bazı şehirlerde BİM’in ve hedef alınan diğer marketlerin mağazalarına saldırdı, camlarına spreylerle üç hilal çizdi. MHP’li belediyeler ise marketlerin önüne Bahçeli’nin sözlerinin yer aldığı reklam panoları dikti.
Tehdit ve saldırılar bununla da sınırlı kalmadı. Bu kez devreye, yine AKP-MHP ittifakı sayesinde cezaevinden tahliye edilen Alaaddin Çakıcı’nın elemanları girdi.
Ekmek Üreticileri Federasyonu Başkanı Murat Kavuncu, “Yavrum, seni o mağazalarınla beraber alır, aldığın yere sokarız” derken, Kırıkkale’de Aybimaş Marketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ayan ise TRT ve Anadolu Ajansı mikrofonlarına şöyle konuştu: "BİM'in CEO'su denilen Cino devlet büyüklerimize büyük bir hadsizlik yapmıştır. Bu hadsizliğinin karşılığını elbette görecek. Kardeşlerimiz ona haddini bildirecektir.”
Erdoğan, 20 yıllık iktidarının sonunda ülkeyi tam anlamıyla bir mafya devletine çevirdi.
2011 seçimlerinde kendisini bozkurtlarla tehdit eden Bahçeli’ye, “Ben bozkurtla dolaşmıyorum, ben eşrefi mahluk olan insanlarla dolaşıyorum. Hayvan dinimizde kutsaldır ama insanı onunla tehdit yakışmaz” şeklinde cevap veren Erdoğan, şimdilerde insan yerine koymadığı bozkurtlardan medet umar hale geldi.
Türkiye’de ekonomi de dahil olmak üzere, sıkıntıların, hırsızlıkların, hukuksuzların sorumlusu olan gerçek üç harfliler “AKP - MHP - Rte” koalisyonunda tablo böyle.
Peki, ya muhalif siyasiler ve gazeteciler nasıl bakıyor bu tartışmaya?
HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu dışında, hedefteki market zincirlerine yapılan haksızlıklara açıktan karşı çıkan bir siyasetçi olmadı. “Enflasyonun asıl sorumlusu AKP - MHP ittifakıdır” şeklinde mesajlarla geçiştirdiler hadiseyi.
Muhalif gazeteciler ise üzümle değil, bağcının künyesiyle uğraşmayı tercih ettiler.
BİM’in Erenköy cemaatine ait olduğunu, Erenköy cemaatinin de Erdoğan’a en büyük mali ve siyasi desteği veren cemaatlerden biri olduğunu vurguladılar.
Hele FOX Tv ekranlarında canlı yayında öyle bir konuşma cereyan etti ki, insanın tüylerini diken diken eder cinstendi. Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, aynen şunları söyledi: “Tayyip Erdoğan’la bu marketler arasındaki bu kavgayı büyük bir zevkle izliyorum. Gerçekten büyük bir zevkle izliyorum. Daha çok girsinler birbirlerine.”
Demokrat bir gazetecinin, vicdan sahibi bir insanın ağzından çıkmayacak sözlerdi bunlar. En az Galip Aykaç’ı ölümle tehdit eden mafya kadar alçaldı Deniz Zeyrek. Çünkü mafyadan her türlü pisliği beklersiniz ama bir gazeteciden asla ummasız böyle bir vicdan yoksunluğunu.
Evet, BİM marketlerinin sahipleri Erenköy cemaatine mensup. Erenköy cemaati de Erdoğan’ın en sıkı destekçilerinden. Ancak Erenköy cemaatinin siyasi tercihleri, onlara yapılacak mafya lincini meşrulaştırmaz. Vicdan sahibi hiçbir insan, ölüm tehditleriyle bezeli mafya lincini, zulmü ve hukuksuzluğu hoş göremez.
Üstelik Erdoğan rejiminin dönemsel olarak iktidarına kimi tehdit görüyorsa onu şeytanlaştırdığı; medya, mafya veya yargı eliyle linç ettiğini en iyi Deniz Zeyrek biliyor olmalı. Zira, köşe yazarı olduğu Sözcü Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay, hala hakkındaki terör soruşturmasında çıkarılan yakalama kararı nedeniyle Türkiye’ye gidemiyor.
Erdoğan, Sözcü Gazetesi’ndeki gazetecileri tutuklattığında ve hapislere tıktığında da zulümleri zevkle izliyor muydu acaba Deniz Zeyrek?
Maalesef Deniz Zeyrek ve benzerleri hem zulümlerden zevk almaları hem de dindar insanlara olan kinlerini her fırsatta ortaya koymaları nedeniyle Erdoğan diktasına en büyük desteği veren kişiler oluyor. Erdoğan rejiminin muhalif postuna bürünmüş taşeronluğunu yapıyorlar.
Türkiye’nin düze çıkabilmesi için Erdoğan rejiminden de muhalif kılığında rejime taşeronluk yapan zihniyetten de kurtulması gerekiyor. Başka çare yok.